Star Trek: Deep Space Nine (DS9)

1993 yılına gelindiğinde serinin altıncı uzun metrajlı film olan Star Trek: Undiscovered Country yeri göğü inletmiş, Star Trek: The Next Generation ise altıncı sezona hazırlanmaktaydı. Paramount, izleyicilerin taleplerini dinleyerek bir seri daha yayına koymaya karar verdi.

İşte Bunlar Hep Para

Elbette buradaki asli amaç; ufukta Star Trek: The Next Generation kadrosunun tıpkı bir önceki Star Trek: The Original Series kadrosu gibi yaşlanmaya başlaması ve ücretlerinin yükselişe geçmesine bir önlem almaktı. Kısa bir süre sonra Paramount, Star Trek: The Next Generation’a son verecek, uzun metrajlı bir geçiş filmiyle Star Trek: The Original Series kadrosunu emekli ederek yerine Star Trek: The Next Generation kadrosunu getirecekti. Bu niyet, o dönemler bir devlet sırrı gibi gizli tutulmuştur. Tıpkı The Next Generation’da vaktiyle yapıldığı gibi, pek tanınmamış oyunculardan oluşan bir kadroyla Star Trek: Deep Space Nine’ın çekimlerine başlanmıştır. Deep Space Nine, Gene Roddenberry’nin 1991’deki ölümünden sonra, yokluğunda çekilen ilk Star Trek serisidir. Ancak ölümünden önce projeye onay verdiği söylenir.

Uzay Gemisi Yok mu?

Star Trek: Deep Space Nine, bu sefer bir uzay gemisi yerine sabit bir uzay istasyonunda geçmektedir. Çünkü aynı anda iki uzay gemi temalı serinin yayında olmasının yersiz olduğu düşünülmüştür. Orijinal fikir, aslında filmin yabancı bir gezegen yüzeyine kurulmuş kolonide geçmesidir. Ancak bunun için koca bir set kurarak sürekli dış çekim yapmaktansa kapalı ortamda, bir uzay istasyonunda çekim yapmak maliyet açısından daha makul bulunmuştur. Zira bu şekilde hem standart ışıklandırma teknikleriyle istenen sonuca varılabilecek, hem de hava muhalefeti gibi sorunlardan uzak durulacaktır. The Next Generation’ın 1994 yılında yayından kaldırılmasından sonra Deep Space Nine, üçüncü sezonda seriye USS Defiant adlı bir uzay gemisi eklenmiştir.

Deep Space Nine’ın hikaye örgüsü diğer serilerden oldukça farklıdır: Son derece ruhani bir ırk olan Bajoran’ların yaşadığı Bajor adlı gezegen, yaklaşık 50 yıldır Cardassian adlı faşist bir ırkın işgali altındadır. On yıllar süren direnişin ardından astarı yüzünden pahalıya geldiği için Cardassianlar gezegenden çekilmeye karar verir. İşgalin sonlandırılmasıyla Federasyon üyesi olmak için müzakerelere başlayan Bajor yönetimi, yörüngelerinde bulunan Terak Nor adlı Cardassian istasyonunun yönetimini Federasyon’a devretmeye karar verir. İşte hikaye tam olarak burada başlar: Bajor aslında son derece önemsiz bir konumda yer almaktadır. Bu istasyonun yönetimi ise tamamıyla angarya bir iştir. Ancak, istasyonun hemen dibinde stabil bir solucan deliği keşfedilir. Görünüşe göre solucan deliği 70 bin ışık yılı öteye, Samanyolu galaksisinin neredeyse diğer ucu olan Gamma Çeyreği’ne kadar ulaşmaktadır. Bir anda Federasyon’un verdiği isimle Deep Space Nine istasyonu galaksinin en önemli noktalarından biri haline gelmiştir.

Worf,

Worf, JAdzia Dax, Miles O’Brain, Dr. Julian Bashir, Quark, Benjamin Sisko, Odo, Kira Nerys ve Benjamin Sisko.

Mürettebat

Başrolde Avery Brooks’un canlandırdığı Afrikalı bir Federasyon subayı olan Benjamin Sisko bulunur. Sisko, Wolf 359’daki Borg saldırısında eşini kaybetmiş, oğlu Jake’i yanlız büyütmek zorunda kalmıştır. Tek istediği, Jake için uygun ve sakin bir ortamda görev yapmaktır. Ancak kendini Deep Space Nine’da, politik gerginliğin tam göbeğinde bulmuştur. Bununla beraber, Deep Space Nine’ın hemen yanında beliren solucan deliğini keşfetmeye çıktığında orada yaşayan varlıklar kendisiyle iletişime geçtiği için Bajoranlar arasında dini bir elçi olarak görülmeye başlamıştır. Zira söz konusu varlıklara Bajoranlar bin yıllardır tanrı diye tapınmaktadır. Sisko için rahatlıkla “Star Trek evrenindeki en kurnaz karakterlerinden biri” diyebiliriz. Ancak asla üstüne yüklenen bu “elçi” sıfatını lehine kullanma girişiminde bulunmamıştır.

Bajoranlı sağlam bir direnişçi olan Kira Nerys, Deep Space Nine’da yeni kurulan Bajor hükümetini temsilen görevli, ayakları yere sağlam basan bir karakterdir. Bu rol için The Next Generation’da Ro Laren adlı karakteri canlandıran Michelle Forbes (kendisini Battlestar Galactica’dan da tanıyanlar çıkabilir) düşünülmüştür, ancak oyuncu kabul etmeyince Nana Visitor rolü kapmıştır.

İstasyonun bilim subayı olan Trill ırkından Jadzia Dax, nesillerin anı birikimine sahip olmasının getirdiği derinlikle oldukça renkli bir karakterdir. Bir önceki hayatında Benjamin Sisko’nun akıl danışmanlığını yapmış olduğu için aralarındaki sinerji çok iyidir. Serideki bir diğer renkli karakter ise bar işletmecisi olan, paragöz Ferengi ırkından Quark’tır. İstisnasız Quark ve onun ırkından olanların odaklandığı bölümlerin hemen hepsi izlemeye değerdir. İstasyonun güvenlik subayı şekil değiştiren Changeling ırkından Odo ve 4. sezon itibariyle kadroya katılan The Next Generation’dan tanıdığımız Klingonlu Worf’tur.

Doktor Julian Bashir ve yine The Next Generation’dan Miles O’Brain’da çok dikkat çekici karakterler olmamakla beraber bazı bölümlerde iyi performans sergilemişlerdir.

Hikaye Anlatımı

Seride, hikaye anlatımı konusundaThe Next Generation’dan çok farklı metotlar uygulanmıştır. Deep Space Nine’da bölümlere, hatta sezonlara yayılan uzun hikaye örgüleri ve karakterler arası çatışmalar yer alır. The Next Generation’da kullanılan “Status qua ante” adı verilen, yani her olayın sonunda belirli bir statükoya dönülmesini öngören hikaye anlatım tekniği tamamen terk edilmiştir. Bunların haricinde Roddenberry’nin ütopik bir evren yaratmak adına fellik fellik kaçtığı dini temalar, derin devlet olgusu, entrika hatta savaş konuları derinlemesine işlenmiştir. Star Trek serileri içinde sadece Deep Space Nine’da yüzlerce geminin katıldığı “ciuv ciuvv!” türünden uzay savaşları görebilirsiniz. Şüphesiz hikaye temalarındaki bu kararmanın sebebi; hem dizinin yayına alındığı tarih, hem de Star Trek VI: Undiscovered Country adlı filmin siyasi içeriğinin izleyiciler tarafından son derece başarılı bulunmasıdır. Buna karşın bazı fanlar tarafından Roddenberry’nin evreninin DS9 ile mahvedildiği iddia edilir.

USS Defiant NX 74205

USS Defiant NX 74205

Artıları:

  • Önceki serilerde göremeyeceğiniz derinlikte hikayeler ve devamlılık olgusu. İyi işlenmiş derin devlet, entrika ve savaş hikayeleri.
  • Bir Star Trek serisinde en derinlemesine işlenmiş kötü adam olan Gul Dukat.
  • Jadzia Dax ve Quark gibi iyi işlenmiş karakterler.
  • İçinde Ferengilerin olduğu tüm bölümlerin aşırı eğlenceli olması.

Eksileri:

  • Serinin ilk üç sezonunun beklentinizin altında kalması.
  • Serinin pembe dizi yönünün sıklıkla fazla ağır basması, dolayısıyla suratı plaster kaplı oyuncuların aşk sahnelerini bolca izlemek zorunda kalmak.
  • Kadronun Doktor Julian Bashir ve Miles O’Brian gibi önemli roller alan karakterlerinin çok sinir bozucu tipler olması.

Tavsiye Edebileceğim Bölümler:

  • Duet (s01e19)
  • Blood Oath (s02e19)
  • The Way of The Warrior (s04e01 – 02)
  • Visitor (s04e03)
  • Little Green Men (s04e08)
  • Call to Arms (s05e26)
  • Rocks and Shoals (s06e02)
  • Far Beyond the Stars (s06e13)
  • In the Pale Moonlight (s06e19)
  • Trials and Tribble-ations (s05e06)
  • What You Leave Behind (s07e25 – 26)
  • It’s Only A Paper Moon (s07e10)
Bu yazı, "Star Trek Serileri" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar