Star Trek: The Next Generation (TNG)
1987 yılına gelindiğinde Star Trek, Paramount’un baş tacı haline gelmişti. Dördüncü sinema filmi Star Trek: The Voyage Home da iyi gişe yapmış ve artık kemikleşmiş bir fan kitlesi oluşmuştu. Hem de ilk bölümünün yayınlanmasının üstünden 20 yıl geçen Star Trek: The Original Series’in iptal edilmesinin çok büyük bir hata olduğunu düşünen bir fan kitlesi. Bu sebeple Star Trek: The Next Generation için kollar sıvanacaktı.
Hazırlık Aşamaları
Paramount, yeni bir Star Trek serisini ekrana getirmek istiyordu, fakat konuyla ilgili bazı komplikasyonlar vardı: Öncelikle fanların benimsediği kadro artık yaşlanmıştı. Bununla beraber o dönemlerde, William Shatner ve Leonard Nimoy isimleri Star Trek’le birlikte devasa hale gelmişti. Dolayısıyla yeni bir seride oynamaları hem zor, hem de oldukça masraflı olacaktı. Bu yüzden yeni seri, tanınmamış oyunculardan oluşan bir kadroyla hayat bulmak zorundaydı. Paramount yöneticileri aslında Gene Roddenberry’nin projeye karışmasını istemiyordu. Ancak başkalarına hazırlattıkları senaryo taslakları görünce tatmin olmayarak, projenin mutlaka Roddenberry’nin dokunuşlarına ihtiyacı olduğuna karar verdiler.
İlk önceleri orijinal kadronun “akıl hocası” olarak hala hayatta olmaları ve arada sırada cameo yaparak ekrana çıkmaları düşünüldü. Bununla beraber yeni seride bir gemi olmaması bile gündemdeydi! Yolculukların başka yöntemlerle de (?!) yapılabileceği düşünülüyordu. Ancak her iki fikirden de zamanla vazgeçildi. Nihayet serinin orijinal kadronun zaman diliminden 70 yıl sonrasında geçmesine karar verildi. Federasyonun o dönemki sancak gemisi olan 1500 mürettebat kapasiteli, Galaxy sınıfı bir gemi olan Enterprise 1701-D adlı yıldız gemisinin maceraları konu edilecekti.
Senaryo Döngüsü
Serinin odak noktası, Federasyon’un uzaydaki keşifleri ve yeni canlılar arayışı sırasında geliştirdiği “Prime Directive” adı verilen kurallardır. Prime Directive temel olarak; gelişmekte olan canlıların evrim sürecine müdahale etmemeyi, yabancı ırkların iç işlerine karışmamayı ve warp hızına çıkmayı başaramamış hiçbir ırka Federasyon’u ifşa etmemeyi emreder. Seri, ağırlıklı olarak keşifleri sırasında Enterprise 1701-D mürettebatının Prime Directive çerçevesinde karşılaştığı ikilemleri konu alır. Bununla beraber TOS’ta hiç yapılmayan devamlılık ve karakterleri derinleştirme yoluna gidilmiştir.
Mürettebat
TNG, gemi içindeki görev dağılımında atası TOS’a göre çok farklı bir yaklaşım sergilemiştir:
Bu kez jön, yakışıklı ve tam bir aksiyon adamı olan Kaptan James T. Kirk yerine kelli felli, karizmatik ve tam bir diplomat olan Kaptan Jean-Luc Picard (Patrick Stewart) getirilmiştir. Kaptan Picard, James T. Kirk’ün aksine aksiyona balıklama dalmayan, diplomatik ve taktiksel meziyetleriyle ön plana çıkan bir kaptandır. Bir Shakespeare oyuncusu olan Patrick Stewart tarafından canlandırılan Picard, kel olduğu için bazı fanlar tarafından “Baldly Go” türünde alaylara mazur kalmıştır.
Jön kadrosunu doldurmak ve dış görevlerde gerektiğinde kafa göz dalacak aksiyon adamı ihtiyacını karşılamak amacıyla İkinci Kaptan William T. Riker kadroda bulunmaktadır. Riker son derece sempatik ve uzlaşmacı bir kişiliğe sahiptir. Star Trek fanları içinde Riker’dan rahatsız olan birilerini bulmak gerçekten çok zordur. Riker, Borg‘u alt edebilecek seviyede taktik zekası ve bir Klingon’la kılıç çarpıştırabilecek derecede cesaretiyle pek çok kez “günü kurtaran kişi” olmuştur.
Gemi güvertesinde kaptan ve ikinci kaptanın yanıbaşında görev yapan Danışman Deanna Troi, Betazoid adı verilen psişik bir ırka dahildir. Limitli telepatik yetenekleri, danışmanlık görevinde son derece başarılı olmasına katkıda bulunur. Troi ve Riker arasındaki ilişki serinin 7 sezonu boyunca devam etmiş, nihayet Star Trek: Nemesis adlı filmde evlilikle sonuçlanmıştır.
TNG’nin şüphesiz en renkli karakterlerinden biri de bir android olan Data’dır. Doctor Soong’un yarattığı birkaç androidden biri olan Data, Starfleet’ten mezun olup görev yapan ilk android olma özelliğini taşır. Pozitronik beyniyle üstün analiz yeteneğine sahip olan Data, fiziksel olarak da normal insandan kat kat daha güçlüdür. Data, pek çok açıdan Pinokyo’ya benzetilmektedir. Zira kendisi insan olmayı dilemektedir. İnsanları davranışlarını analiz etmesi ve sürekli sorular sorması seride verilmek istenen mesajların altını çizmek için kullanılmıştır.
Kadroda şef mühendis olarak görev yapan kör (?!) Geordi LaForge, zor anlarda önerdiği teknolojik çözümlerle görevinin hakkını vermeye çalışmaktadır. Doğuştan görme özürlü olan LaForge, taktığı vizör sayesinde farklı tayfları görebilmektedir.
Beverly Crusher, ilk sezondaki kötü performansı yüzünden serinin ikinci sezonunda başka bir doktor ile değiştirilmiştir. Ancak 3. sezonda geri dönmüştür. TOS’taki Dr. McCoy’un üstlendiği “Kaptan’ın kararlarını ahlaki yönden eleştirme” görevinde oldukça başarısızdır. Crusher ve Kaptan Picard arasında eskiye dayanan, hiçbir zaman “tamamına erememiş” duygusal boyutta bir ilişki vardır.
Bir Klingon olan Worf, güvenlik subayı olarak köprüde görevlidir. Kendini ve işini son derece ciddi bir karakterdir. Worf’un serideki varlığı sebebiyle Klingon ırkı son derece detaylı şekilde işlenmiştir. Fanlar tarafından aşırı derecede sevilen Worf, TNG’den sonra Deep Space Nine’a transfer olmuş ve en çok bölümde rol alan Star Trek karakteri ünvanını almıştır.
Beverly Crusher’ın ergen oğlu Wesley Crusher, seriyi izleyen ergenlerin kendini özdeşleştirmesi için kadroya eklenmiştir. Ancak bu formül tamamen geri tepmiş ve fanlar tarafından nefret edilen bir karakter olarak Star Trek tarihine geçmiştir. Wesley’i canlandıran Wil Wheaton, günümüzde Big Bang Theory adlı dizide kendini canlandırarak sıklıkla rol almaktadır. Ayrıca alt kültür ile ilgili pek çok çalışması bulunmaktadır.
…ve Sürpriz Bir İsim
TOS’taki Uhura’ya olan hayranlığı sebebiyle seride rol almak için gönüllü olan Whoopi Goldberg, birçok bölümde Guinan adlı karakteri canlandırarak konuk oyuncu olarak yer almıştır Guinan, geminin barı olan Ten Forward’ı işletmektedir. Guinan’ın ırkı hakkında Borg tarafından yok edildikleri hariç pek bilgi verilmemiştir. Picard, sık sık Guinan’a danışmak ister.
Artıları
- Kaptan Jean-Luc Picard, Data ve Worf çok başarıyla canlandırılmış karakterlerdir.
- TOS’un aksine hemen hemen tüm karakterlerin arkaplan hikayeleri detaylı şekilde işlenmiş, asla bir karaktere yoğunlaşılmamıştır.
Eksileri
- Kadronun kadın oyuncuları maalesef çok başarısızdır. Danışman Deanna Troi çok sinir bozucu bir mizaca sahiptir. Doktor Crusher ise TOS’taki Doktor McCoy’u mumla aramanıza sebep olacak kadar kötü bir oyunculuk sergilemektedir. Her iki kızımızın da 80’li yıllar saç modelleriyle ekranda olduğunu belirtmeden geçmemek gerek elbette.
- Serinin bazı bölümlerinde rol alan Wesley Crusher’dan (Şimdilerde Big Bang Theory’de konuk oyuncu olarak zaman zaman gözüken Wil Wheaton) izledikçe nefret edeceksiniz. Pek çok bölümde “Deus Ex Machina” yaptığı için fanlar tarafından hiç sevilmez.
- Maddi imkansızlıklar sebebiyle böyle bir çözüm getirildiğini bilmenize rağmen seride karşılaşılan tüm yabancı ırkların insansı (humanoid) olması çok rahatsız edici.
Tavsiye Edebileceğim Bölümler:
- Encounter at Farpoint (s01e01 – 02)
- The Battle (s01e09)
- Elementary Dear Data (s02e03)
- Measure of a Man (s02e09)
- Yesterday’s Enterprise (s03e15)
- The Best of the Both Worlds Part I & II (s03e26 – s04e01)
- Unification Part I & II (s05e07 – 08)
- The Inner Light (s05e25)
- Relics (s06e04)
- The Chain of Command (s06e10 – 11)
- Tapestry (s06e15)
- Parallels (s07e11)
- All Good Things (07e25 – 26)