Supergirl: Pilot Bölüm Analizi ya da Kapitalizm: Hep Aynı Tas, Hep Aynı Hamam
Bir karakterin pilot bölümde hem kostüm giyip, hem de 523463254 tane olaya koşturmuş olması gerekmiyor . Aslında ben hızdan hiç şikayetçi değilim, yüksek tempoyu çok severim ama şu iki üvey kardeşin nasıl büyüdüğünü anlatan bir kaç sahne koysaydınız da izleseydik fena olmazdı hani. Bağlanamadığım karakter istediği kadar hızlı dayak yesin ya da adam dövsün, ne fark eder? Gerçi bu bölüm benim için çok dert olmadı, çünkü Mentalist’te Rigsby’yi oynayan Owain Yeoman’i kötü adam rolünde gördüğüm için zevkten dört köşe olmuştum ve Gossip Girl diksiyonlu bir kızı dövmesini izlemek de tuz biber ekti.
İkinci şikayetim ise, “Dünyaya geldin ama bela da getirdin!” nedir ya. Tamam olabilir, 60 yıllık bayat malzeme kullanacağız illa ki diyorsanız yapın ama bari düzgün ve tutarlı işleyin. Kal-El neci bu durumda? “Ona gücümüz yetmiyor, saftirik kuzenine çatıyoruz” basitliğinden geçtim, bu tek kaynaklı kötülük hikayeleri artık cidden sıkmaya başladı. Paketin üzerinde Kryptonite de yazsa, S.T.A.R. Labs de, çıktığı yer aynı. Senaristlerin işi kolay değil biliyorum, prodüksiyon şirketleri risk almıyor diye harcanan tonlarca şahane fikir olduğuna da eminim, ama biz yansımaları görüyoruz ne yazık ki. Bu yansımada ise uzaylıya ırkçılık çeken Afro-Amerikan dünyalı ve karmik düzen mükemmel işliyormuşçasına getirdiği belayı yine kendi temizleyen süper kahraman döngüsü beni sadece sıktı. Ama hakkını yemeyeyim, dünyanın Superman’den korktuğu şeklindeki Man of Steel atmosferini devam ettirmeleri güzel, ama eğer lafta kalmazsa.
Man of Steel demişken, Kara’da uçak kurtarıyor, evet, YİNE. Aslında bunun çok basit bir nedeni var. En son Airbus faciasında gördüğümüz gibi, uçak kazası genelde kurtuluşu olan bir şey değil. Bu nedenle bir süper kahramanın kariyerinin başlangıcı uçak kurtarmakla oluyor ki, insanüstülüğü akıllarda yer etsin. Ben de bindiğim uçak en ufak bir türbülansa girdiğinde kasılan bir insan olarak dünyada süper kahramanların olduğunu bilsem çok hoşuma giderdi.
En büyük tutarsızlığa şimdi geliyorum, hani diziyi neden çektiklerini bile düşündüm. Şimdi bir Kal-El düşünün. Kuzeni dünyaya geliyor. 13 yaşında. Onu alıp, dünyalı bir ailenin yanına yerleştiriyor. Buraya kadar tamam, yapar. Ama sonra? Normalde, kuzenini bizzat eğitir. “Çoluk çocuk çekemem!” temalı mirasyedi amcalar gibi uzaktan uzaktan ilgileniyor. Bu nedir? Hayırdır gençler, siz 80’ler filan? Niye Kara’ya 20+’ya kadar çölde yaşayıp eğitilmeyen Luke Skywalker muamelesi çektiniz? Evet, yayın hakları yoktu. BİLİYORUZ. Ama hani daha mantıklı bir açıklama bulabilirdiniz diyor insan.
Şimdi yazıda ilk bahsettiğim konuya geri dönebilirim. Kara’nın “Bana anlayış gösterin tamam mı, daha öğreniyorum!” mottosunun dizinin hitap ettiği izleyici kitlesinden özellikle Y jenerasyonuyla örtüştüğünü, “sizden biri” imajının pekiştirildiğini ben de biliyorum. Karakterin orijinal halinin saftirik şapşal olduğu da malum. New 52’de Wonder Woman’dan halliceyken klasik öğelerini koruyup romantik komedi izleyen kitleyi çekme çabalarını da anlıyorum. Evet, süper kahraman dediğin dayak yiye yiye dövmeye başlar. Ama elimizde 2004’teki yeniden doğuş hikayesindeki gibi bir Kara Zor-El varken neden risk alınmadığını, ısrarla aşağılanmaya devam ettiğini anlayamıyorum. Kara Zor-El gibi potansiyel barındıran bir karakter bunu hak etmiyor. Cidden hak etmiyor.
Ben genel öğelere kızmış olabilirim. Ama dizi, kendi tutturduğu yol içinde düşe kalka da olsa ilerliyor. Hakkını vermek gerekirse dizinin pilot bölümü muadilleri arasında ortanın üstü sayılır. Ama tamamen aksiyon sahneleri kurtarıyor. Çiğ ve insanı bayan replikleri düzeltirler ve gerçekten eğlenceli ofis diyalogları yaratırlarsa, bunu da oturaklı bilim kurgu ve aksiyon plotlarıyla desteklerlerse, dizi cidden olabilir. Kara’nın kişiliği nasıl oturabilir bilemiyorum, bence çizgi filmlerdeki yöntemi kullanıp Galatea’dan dayak yedirsinler, ancak öylesi paklar.