The Leftovers: Kalan Sağlar Bizimdir

Bir mayıs sabahı, günlerden pazar. Eşin ve çocukların ile birlikte şehrin en güzel manzarasına sahip, doğa ile iç içe olan bir ortamda kahvaltı yapıyorsun. Etrafında oğlunla yaşıt, kızından birkaç yaş büyük diğer çocukların koşturmacasına ve kalabalık ailelerin insanı deşarj eden içten kahkahalarına şahitlik ediyorsun. Eşinin kelimeleri arasına sıkıştırdığı o birkaç samimi, huzur verici gülümsemesini anı durdurup yakalıyor ve bütün bir hafta çalışmış olmanın verdiği yorgunluğu o gülümseyişleri izleyerek atıyorsun üzerinden. Sonra telefonununa bir mesaj geliyor, patronundan. Birkaç saniyeliğine odak noktan haftanın 6 günü gördüğün o adamın attığı ne idüğü belirsiz mesaj oluyor. Tam o sırada etrafında çığlıklar yükselmeye başlıyor, telaşla başını kaldırıp o tarifi imkansız tablo ile karşılaşıyorsun. Karın ve çocukların yok olmuştur. Öylece, ansızın, ortada hiç bir sebep yokken pufff diye yok olmuştur. Bir daha geri dönmemek üzere…  İşte The Leftovers bunu anlatan bir dizi. Bir pazar pikniğini ya da ailenin nasıl bir anda yok olduğunu değil, onlar gittikten sonra senin neler yaşadığını anlatıyor. The Leftovers gidenlerin değil kalanların anlatıldığı bir dizi…

Dram ve Gerçekçilik

Dizi insanlığın bir kısmının ortada hiç bir sebep yokken bir anda yok olması ile geride kalanların içine düştüğü durumu gösteriyor ve bunu Kevin Garvey’in ailesinin üzerinden yapıyor. Elindeki karakterler sayesinde geride kalanların yaşadığı ruhsal bunalım çeşitliliğine teker teker ışık tutmayı gayet iyi bir şekilde başarıyor. Yaratılan karakterler ve onların işleniş biçimi, geçirdikleri karakter gelişimleri diziye son derece gerçekçi bir hava katıyor. Tüm karakterlerle ayrı ayrı empati kurabilmek bir seyirci için bana kalırsa bulunmaz bir nimettir. Bunu yapabilen dizi sayısı da son derece azdır. The Leftovers her karakterini konumladığı düzlemini asla sarsmadan, her birine ilgi çekici birer hikaye yazarak izleyiciyi içine çekebiliyor.

Dram yaratmayı anlık sahnelerle yapmak yerine öncesini uzun uzadıya işlediği sahnelerle yapması dizinin dramatik yapısının gerçekçi katmanıyla bütünleşmesini sağlıyor. Hedeflenen sahne gelmeden önce izleyiciyi o sahneye ufak detaylarla hazırladığı için hedef sahne geldiğinde insan üzülüp, etkilenmemek için kendisini zor tutuyor. Bunun en güzel örneğini ilk sezon finalinde, yani 10. bölümde yaptı dizi. Tam 9 bölüm boyunca Jill ve Laurie  arasında ki bağı ufak ufak işleyip sezon finalinde yaşanan olayların etkisi ile onlar arasında ki bu bağın bizi derinden etkilemesini sağladı.

THE LEFTOVERS

Gizem ve Gelişim

Burada gelişimi hem karakter gelişimi olarak hem de hikaye gelişimi olarak ele almak gerekiyor. Dizi her ikisini de iki sezon boyunca oldukça iyi yaptı. İlk sezon dağılmış olan Garvey ailesinin fertleri ve onların etrafındaki insanların “gidişten” sonra ki; iç dünyalarını, birbirleri ile ilişkilerini, yaşadıkları bu anlayıp kabullenmesi güç trajediden sonra sahip oldukları inançsal kimliklerini işleyiş şekli benim çok hoşuma gitti açıkçası. Hikayesel gelişimini de ikinci sezonda karakterleri yavaş yavaş başka bir kasabada bir araya getirirken yine her birini hikaye düzleminde farklı bir yere konumlayıp, karakter gelişimleri için ayrı ayrı imkan sağlarken onların yan hikayeleri ile besledi. İkinci sezonda bünyesine kattığı yeni karakterler ve onların hikayeleri ile bünyesinde barındırdığı fantastik ögelerin sayısını arttıran dizi seyir zevki yüksek bir çok sahne sundu izleyenine.

Dizi o kadar gizem bağımlısı ki seyircilerin bir çoğu bu konuda ağır eleştirilere tuttu diziyi. HBO dizisi olmasına karşın IMDb’de düşük bir puana ve oy sayısınına sahip oldu. Yetmedi dizinin web sitesine iptal edilmesi yönünde birçok yorum gönderildi. Bunun sebebi ise dizinin 9. bölüme kadar hiç bir soruya cevap verme gereksinimi duymaması ve seyircinin gizem eşiğini her geçen bölüm biraz daha  zorlayıp, esnetmeye çalışması. Dile kolay tam 8 bölüm boyunca aklınızda onlarca soru ile izliyorsunuz bir diziyi ve dizi her bölüm bu sorulara yenisini ekliyor. Neyse ki 9. ve sezon finali olan 10. bölümde bu soruların büyük bir çoğunluğu dizinin mevcut dokusunu bozmadan o kadar iyi cevaplanıyor ki onca bölüm sabretmenize değmiş oluyor. Mükemmel bir sezon finali ile ilk sezonu kapayan dizi artık bir kemik kitle edinmiş oluyor ve ikinci sezonda daha kendinden emin bir şekilde ilerliyor.

the_leftovers_tv_series-HD

Son olarak diziyi benim gözümde başarılı kılan unsurlar:

  • Justin Theroux Carrie Coon  ve Christopher Eccleston‘ın harikulade oyunculukları
  • Gizem ve fantastik ögeleri dini motiflerle bezeyip usta bir şekilde kullanması
  • Fantastik bir konuyu son derece orjinal ve başarılı bir şekilde işleyebilmesi
  • Bu tarz bir mini kıyamet sonrası insanlığı durumunu küçük bir kasabanın insanları üzerinden anlatılması
  • Dizideki her bir karakter ile toplumsal yapıda ki farklı katmanlara erişebilmesi
  • Mevcut karakterlerle izleyicinin empati kurmasını sağlayacak yeterlilikte dramaya sahip olması ve bunu çok iyi kullanabilmesi
  • Barındırdığı atmosferi ve müzikleri ile oldukça gerçekçi bir sunum sergilemesi
  • HBO dizisi olmasından ötürü sinematografik olarak çok iyi olmasını örnek gösterebilirim.

Yorumlar