The Shannara Chronicles – Fantastik Edebiyat Popi Olur Mu?
The Shannara Chronicles, hem televizyonculuk hem de fantastik edebiyat yazarlığı konusunda çok önemli bir deney yürütüyor. Bu deneyi yürütenin MTV olması da kesinlikle şaşırtmadı. Nedenini hemen açıklayalım:
Klasik TV izleyicisi gerçek dünyaya dair bilgi edinmek, yakın geçmişte neler yaşandığını görmek ister. Bunun üzerine her birey aldığı bilgiyi kendi meşrebince yorumlar ve ertesi sabah dünyanın biraz daha değişmiş haline göğüs germek için zihinsel olarak hazırlanır. Kısaca klasik izleyici muhafazakardır ve değişen koşullara karşı kendini nasıl savunacağını öğrenmek için yeni bilgi alır. Bu sebeple klasik izleyici bilimkurguya, fantastik kurguya ve doğaüstü korku filmlerine pek rağbet etmez. Eğlenecekse gerçek dünyaya en uygun hikayelerle eğlenmek ister. Amerika’da klasik izleyicinin nüfus olarak tepe noktasına varması ve azalarak bitmeye başlaması seksenli yılların başına denk gelir. MTV’nin 1981 yılında yayına başlaması ve klasik izleyiciye karşı ilk oluşan izleyici kitlesine “MTV kuşağı” denmesi tesadüf değildir. MTV kuşağı için televizyon bir dönüşüm aracıdır. Bir haftada, bir ayda ya da bir yılda toplumun nasıl değişmesi gerektiğini bildirir ve izleyiciyi bir şekilde ayak uydurmaya çağırır. Twilight döneminden beri biliyoruz ki; MTV kuşağı için izlenen dizinin içinde elf veya uzaylı olması kesinlikle önemli değil. Elfli dizi tutarsa, hiç gocunmadan ertesi Pazartesi okula takma elf kulağıyla gelirler. Mesele MTV kuşağının narsizmine hitap eden bir damar yakalamak. Onu becerdikten sonra internette de gördüğümüz gibi vampir denk gelse yiyişecek kıvama gelirler.
The Shannara Chronicles, tam olarak MTV kitlesine hitap ediyor. Hem diyaloglar hem de görsellik mümkün olan her noktada modern hassasiyetlere uydurulmuş. Sarayındaki kutlamaya (ki düpedüz kokteyl formatında) aşırı dekolte dar giysiler ve yakası yukarı kıvrılmış polo shirtlerle gelen elfler görüyoruz. Elf komutanları ortalıkta blazer ceketle falan dolaşıyor. Diyaloglar modern deyimler ve ergen dizilerinde standardize edilen sokak ağzıyla örülü. İzleyicinin alıştığı kültürel ipuçlarına yüklenmeleri çok kapsamlı, özellikle alışkanlığı olmayan Amerikalı vatandaşın bu tür alt kültür ürünlerini yadırgamasına sebep olan öğelerin hepsi ikame edilmiş. Elf şehri mimarisini bu şekilde çevirmek yerine, Lord of the Rings filmlerinden gelen göz alışkanlığına güvenip elf şehrini minas-tirith/rivendell kırması olarak tasvir etmişler. Daha var aslında da spoiler olmasın diye çok deşmiyorum. Dikkatli bakan görecektir.
Shannara kitapları en baştan gençler okusun diye yazıldığı ve hikayenin merkezine hedef kitlenin yaş aralığında geçen “it’s complicated” ilişkiler yerleştirdiği için bu tür modernize pembe dizili uyarlamaya çok yatkın. İlk iki bölümden anladığım kadarıyla epik fantazyalı pembe dizi çektiklerinin son derece farkındalar ve konuyu bu yönde yeniden yazmaktan kesinlikle çekinmiyorlar. Orjinalde bu kadar seksapel yoktu, ama açıkçası beklediğim kadar da kötü değildi. Yaklaşık yarı yarıya pembe dizi ve epik fantastikli macera öngörüyorum. Hele bu iki tabakanın çeşitli şekillerde birbirine nasıl etkileştiğini falan da işlerlerse deli gibi izlenir. Bu aralar gençliğin “ya dünyayı kurtaracak adamım ama kızlar kıymetimi bilmiyor” cinsi gaza ihtiyacı var. Adam gibi reklamı yapılsa ve üstüne sosyal medyadan yayılsa yeterli reyting yapar. Ergen draması esas lisede yaşandığı için ve geleneklerden kolay kopamadığımız için, türlü çeşitli dramayı bir şekilde lise ortamına sokan diziler yaygındır. Ama bu formülün devamlı tutmadığı malum, bir kısım drama hakikaten de lise binasına sığmıyor; ve lise dramasının avukatlık ofisinde bile işlediğini kanıtlayan 10 yıllık Ally McBeal hala tam olarak küresel bilinçaltından silinmedi. Bence Lise dramasının liseden çıkıp dünyayı kurtarma yoluna düşmesini zamanı gelmişti. Heyecanla bekliyorum, bakalım ne çıkacak.