8 Mart Kadınlar Günü’nde Kadınlara Masallar
Kadının Sezgisi, Her Şeyidir
Tıpkı Güzel Vasalisa (ya da Vasilisa) hikayesinde olduğu gibi. Genelde Rus masalları ülkemizde pek bilinmez, onların da sinema ve kendi efsanelerini görselleştirme konusunda büyük sıkıntıları var. Baba Yaga gibi karakterleri yazık ki yüksek bütçeli bir Rus prodüksiyonuyla izleyemedik.
Vasalisa, küçük bir kızdır. Annesi hastadır, ölüm döşeğinde ona bir bebek verir. “Yavrum, ben ölüyorum. Eğer ben gittikten sonra yolunu kaybedecek olursan, bu bebeğe biraz yemek ve su ver. Sana yardım edecektir. Onu hep yanında taşı, sakın ayrılmayın. Acıktığında onu beslemeyi unutma. Bu benim sana son hayır duam, hoşçakal kızım.”
Küçük Vasalisa, ağlayarak annesini uğurlar. O günden sonra bebeği yanından hiç ayırmaz. Acıktığında besler. Nefis bir korku ögesi değil mi? Ne de olsa, canlanan bebeklerin olduğu korku filmleriyle büyüdük. Üstelik bu acıkıyor, yemek yiyor ve konuşuyor. Kimsenin ondan haberi yok. Tam bir Child’s Play vakası, üstelik mekan ortaçağ. Ya da korku türüyle ilgisi olmayan arkadaşlar diyebilir ki, “O da ne? Kadın kızına ortaçağ icadı bir Tamagotchi verip gitti!” İş bu kadar basit değil.
Vasalisa’nın babası, çok geçmeden yeniden evlenir. Üvey anne ve iki kızı, Vasalisa’ya düşman olur ve “Ateşimiz Bitti!” diye onu ormanın derinliklerine yollarlar. Burada Vasalisa, Baba Yaga ile karşılaşır ve canlanan bebeğin olası korkutuculuğu bir anda erir, çünkü devreye ondan çok daha sağlam bir korku figürü girmiştir. Baba Yaga kim midir? Çok kısaca anlatayım, kendisi Slav mitolojisinde kötü ruhlarla anlaşma yapmış, ya da kötü ruhun kendisi haline geldiği düşünülen çok güçlü bir kadın cadı figürüdür. Asya Türkleri onu Yek adıyla da bilirler.
Baba Yaga, ateş için kıza pek çok imkansız görev verir. Vasalisa başta çaresizliğe düşse de, hepsini bebeğin yardımıyla başarır. Aslında, bütün bu imkansız işleri tamamen bebek yapar. Bir noktada Baba Yaga, kızın kendisine soru sorması için kandırmaya çalışır; çünkü vereceği cevaplar kızı delirterek onun emrine sokacaktır. Yine bebeğin uyarısı sayesinde, Vasalisa merakına gem vurur. Baba Yaga ona nasıl bu kadar akıllı olduğunu sorar. Kız, “Annemin kutsamasıyla!” dediğinde Baba Yaga korkar ve kıza istediği ateşi bir kurukafa içinde verip, apar topar dışarı atar. Baba Yaga gibiler, kutsamanın yanında duramaz. Bu, tıpkı Voldemort’un Harry Potter’ın annesinin fedakarlığını taşıyan bedenine dokunamaması gibidir. Bebek, Vasalisa’nın annesinin seneler içinde biriktirip kendi kızına aktardığı güzel ve güçlü sezgileri anlatır. Bütün o imkansız görevlerin üstesinden gelebilen, kızı dünyadaki bütün belalara karşı koruyabilen o muazzam kadın gücüdür. Ancak, kendi kızına aktarabilmesi için, kadının önce bir birikimi olması gerekmektedir.
Bugün kapitalizmle beslenen ve “Eltim doğurdu, ben de doğurayım!” diye anne olan kadınların sizce kızlarına aktaracak öfke, hayal kırıklığı ve mutsuzluktan başka nesi olacak? Bir heves için çocuk yapmış, sırf aile kurmuş olmak için evlenmiş genç anne babalar, daha parklarda bisiklet yoluyla yürüyüş yolunu ayırt edemez ya da yürüyen merdivene yanlamasına bebek arabası park ederken, çocuklarını Rapunzel’in cadısına kaptırmamayı nasıl başaracaklar? Ne düşünüyorum, biliyor musunuz? Bence iyi veya kötü tüm hatalarımızı, yaşadıklarımızı ortaya toplayalım. Aurora’yı, ya da Pamuk Prenses’i suçlamayı bırakıp, bir an önce bizden sonra geleceklere Vasalisa’nın bebeğini hazırlamanın bir yolunu bulalım ki, hiç olmazsa 2020’lerde yaşayacak masum çocuklar Baba Yaga ya da Mavisakal’dan korunabilsinler.
8 Mart Kadınlar Günü’nüz kutlu olsun!
Belki her 8 Mart’ta -belki de daha önce- bu yazıya bir iki masal daha eklerim. Sevgiyle kalın.
Notlar: Giambattista Basile’nin Pentemarone’sinden uyarlanma masallar, geçen sene Tale of Tales olarak filme çekildi. Başrolde Salma Hayek var. Masalları ilk kökenlerine kadar takip eden şu akademik çalışma da ilginizi çekebilir.