Alkarısı Nasıl Cin Oldu?

Ters Ayak ve Ters Dil Motifi: “Hal olmak”

“Üç harfliler” temalı anlatılardan sıkça aşina olduğumuz lakin beyaz perdede henüz denk gelemediğimiz “ayakları tersmiş” klişesi, Azerbaycan taraflarında “hal” yahut “al” adı verilen ruhlarla bağdaştırılmaktadır. Üstelik burada korkulan bu varlığın sadece ayakları değil lisanı da terstir!

Azerbaycan inanışlarından anladığımız kadarıyla “hal dili” ya da “al dili” denilen bir kavram vardır. Bu Şeytani varlıkların kendi aralarında konuştuğu dildir, tersten konuştuklarına inanılır. Tıpkı görünüşleri gibi konuşmaları da terstir yani. Hatta Azerbaycan’da ters bir iş yapan kişiye: “Hal cinsinden misin?” diye sorulduğu aktarılmaktadır. “Ters olma” motifi Türkiye’ye sadece “ters ayak” olarak sirayet etmemiştir. Halk inanışlarında “cinlerin âleminin” buradakinin tersi olduğu şeklindeki kabul ve “aynanın aksiyle” bağdaştırılmaları bu hususla alakalıdır.

Azerbaycan’da “hal anası”, “al kadını”, “hal ninesi” gibi isimlerle zikredilen alkarısının karanlık dünyadan geldiği için tüm kötü varlıklar gibi söylenenlerin tersini yaptığına inanılır. Anadolu’daki alkarısıyla büyük ölçüde benzeşmektedir.

Dağınık saçlı, büyük başlı, koca burunlu, uzun boylu ve beyaz giysili olarak tasvir edilir. Göğüsleri dizlerine dek uzanır, omuzlarına atarak gezinir. Kendi çocuğunu yediğine ve su kenarlarında, çeşme yakınlarında dolaştığına inanılır. “Git” denildiğinde yaklaşır, “gel” denildiğine uzaklaşır. Hamile kadınlara musallat olarak çocukları öldürür. Yeni doğum yapmış hayvanlara da musallat olur. Su kenarlarının yanı sıra ahırlarda, eski değirmenlerde, yıkıntılarda, harabelerde, metruk evlerin ocak kısmında, mezarlıklarda, ağaç diplerinde yaşar. Karanlık çöktüğü zaman yeni doğum yapmış gelinin evinin bacasına gelir. Gelinin uyumasını bekledikten sonra o anda ciğerlerini söküp su kenarına götürür ve yıkadıktan sonra da yer.

Bu inanış nedeniyle bebeğin kırkı çıkana dek doğum yapan kişinin dere kenarına inip çamaşır yıkamasına müsaade edilmez. Civardaki “hal anasını” korkutmak için kılıçlarla nehirlerin, akarsuların üzerine vurulur. Annenin başının altına veya ayağının altına süpürge, ekmek, soğan, makas, bıçak veya tüfek koyma, yakasına iğne takma, yastığın altına tuz ekmek koyma, yattığı yerin çevresine beyaz çizgi çekme veya eşya serme gibi uygulamalar burada da söz konusudur. Eğer “hal anası”nın boynundaki boncuk ele geçirilmişse bu da ona karşı kullanılır, “al kemiği” veya “al boncuğu” derler.

Alkarısının “al ruhu” olmasına binaen koruyucu bir rolü de vardır. Şeytani varlık tasavvuruna rağmen Anadolu’ya bu da kısmen taşınmıştır. Mesela Alkarısının olduğu yere yani iğne saplanarak hizmetçi yapıldığı evlerde büyük bereket geldiğine ve hiçbir şeyin eksilmediğine, elini sürdüğü şeyin çoğaldığına inanılır. Periler ve cinler gibi değildirler. Bu husus bozkır inançlarındaki “kötücül” kavramından ziyade “korkulan”, “korku verdiği için saygı duyulan” ruh tasavvuruyla bağlantılıdır. Zaman içerisinde “kötü ruh”a, en son Anadolu örneğinde “cin taifesinden bir varlığa” dönüşmüştür. Azerbaycan’da hizmetkâr yapılan “hal analarıyla” evlenen insanlara, onların bu evlilikten ejderhalar misali iri çocuklar olduğuna dair anlatılar söz konusudur. Dede Korkut hikâyelerindeki Basat’ın Tepegöz’ü öldürdüğü hikayede görülebileceği şekilde (periyle ilişki kurma), Anadolu’da bu motif daha çok “cin aşkı”, “peri aşkı” memoratlarında görülmektedir.

Cin inanışının bu denli yaygınlık göstermesini ve kendi ismine sahip varlıkları (alkarısı, hıbılik vs.) dahi cin olarak nitelendirmeye yol açtığını Kahramangiller’de kaleme aldığım “Üç Harflilere Dair” başlıklı yazı dizisinde anlatmıştım. O yüzden memoratlarla, örneklerle açıklanan bir hususu burada tekrardan yazmak gereksiz. Ancak Halk Bilimi alanındaki önemli isimlerden Özkul Çobanoğlu hocanın “Türk Halk Kültüründe Memoratlar ve Halk İnançları” adlı araştırmasındaki şu kıymetli tespite burada hatırlatma babında tekrar yer vereceğim.

“(Türk halk kültüründe varlığına inanılan olağanüstü yaratıkların) Muhtemelen geçmişteki işlevleri ve kökenleri itibariyle birbirinden tamamen farklı varlıklar iken günümüzde bir yandan gelenek çevreleri daralıp yerelleşirken diğer yandan da işlevleri daralarak neredeyse hepsi aynı varlığın yerel varyantlarına dönüşmüş gibidirler.

Türk sosyo-kültürel yapısı içinde Cumhuriyetin düzenli ve yaygın eğitiminin neticesinde oluşan aydınlanmaya paralel epistemik cemaat değişmelerinin getirdiği yenilenmenin din alanında da, sanıldığının aksine kitaba bağlı dinin veya resmi dinin, halk dininin pek çok unsurunu ortadan kaldırdığı gözlemlenmektedir. Bir başka ifadeyle Cumhuriyet ile birlikte Ortodoks İslam’a ait bilgilerin geniş halk kitleleri arasındaki yayılımı, eğitim ve kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla, din eğitiminin standardizasyonunun yükselmesiyle, “hurafe” olarak nitelendirilen ve başta din görevlilerinin hışmına uğrayan halk dini ve halk inançlarının gelenek çevresinin daraldığı rahatlıkla gözlenebilir.

Öte yandan meydana gelen boşluğun Ortodoks İslam’ın onayladığı inançlarla doldurduğu görülmektedir. Nitekim Kur’an’ın onayladığı “cin” ve “cinliler” inancının daha önce pek çok çeşitliliğe ve işlevselliğe sahip olağanüstü varlıkların yerini alarak yayıldığı kanaatindeyiz. …Cin geleneğiyle hiçbir ilişkisi olmayan “al karısı” veya “al basması” adlı varlığın bile çok büyük ölçüde “cin geleneği” içinde asimile edilmekte olduğu görülmektedir.

Kısaca toparlayacak olursak, Ortodoks İslam’ın kabul ettiği inançlarla, heterodoks olarak da nitelendirilen halk inançları arasında bir merkezkaç ilişki vardır ve bu ilişkiden cin geleneği, diğer olağanüstü varlıkları ya asimile ederek ya da onların yerini alarak her geçen gün gelenek çevresini genişletmektedir.”

Kaynakça

  1. ATNUR, Gülhan, “Anadolu, Tatar (Kazan) ve Başkurt Türklerinin Masallarında İnsan Yeme (Yamyamlık) Motifi”, Karadeniz, Sayı 9, 2011, s. 132-151.
  2. BALABAN, Tuğrul, “Amasya Efsane, Menkabe ve Memoratları (Derleme-İnceleme-Metin)”, (Basılmamış Doktora Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 2013.
  3. BAŞEKİM, Murat, Hayal Et Hikâyeleri, İletişim Yayınları, İstanbul 2014.
  4. BEYDİLLİ, Celal (Memmedov), Türk Mitolojisi-Ansiklopedik Sözlük, Yurt Yayınları, Ankara 2005.
  5. ÇEVİRME, Hülya, SAYAN, Ayşe, “Alkarısı İnanmaları ve Bilim”, Milli Folklor, 65, Bahar 2005, s. 67-72.
  6. ÇOBANOĞLU, Özkul, Türk Halk Kültüründe Memoratlar ve Halk İnançları, Akçağ Yayınları, Ankara 2003.
  7. DERAL, Erkut, Gece Gelini, Okuyan Us Yayınları, İstanbul 2006.
  8. DUVARCI, Ayşe, “Türklerde Tabiat Üstü Varlıklar ve Bunlarla İlgili Kabuller, İnanmalar, Uygulamalar”, Bilig, Sayı: 32, Kış/2005, s. 125-144.
  9. EYÜBOĞLU, İsmet Zeki, Anadolu İnançları, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul 1998.
  10. GÜNGÖR, Harun, “Şamanizm”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, Cilt 38, İstanbul 2010, s. 325-328.
  11. HANÇERLİOĞLU, Orhan, İnanç Sözlüğü, Remzi Kitbevi, İstanbul 1975.
  12. HİSAMETDİNOVA, F. G., ŞARİPOVA, Z. J., “Başkurt Demonolojisi (Şeytan Bilimi) Terimleri”, çev. Burçak Okkalı, Türk Dünyası, Sayı 37, Türk Dil Kurumu, Ankara 2014, s. 33-40.
  13. KIZILOĞLU, Müjdat, “Tortum ve Köylerinden Derlenen Memoratlar Üzerine”, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 2013.
  14. KÜÇÜK, Abanoz, “Doğu Karadeniz Yöresi Doğum Sonrası İnanış ve Uygulamalarında Cadı/Obur”, Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 12, Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Giresun 2011, s. 123-136.
  15. KÜÇÜK, Abdurrahman, “Alkarısı”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, Cilt 2, İstanbul 1989, s. 469.
  16. ŞAHİN, M. Süreyya, “Cin”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, Cilt 8, İstanbul 1993, s. 5-8.
  17. YALTIRIK, Mehmet Berk, “Türk Kültüründe Hortlak Cadı İnanışları”, Tarih Okulu Dergisi, Sayı XVI, İzmir 2013, s. 187-232.
  18. SARPKAYA, Seçkin, “Türk Kültüründe Vampir: Türk Dünyası Anlatıları ve İnançlarından Hareketle Türk Kültüründe Kan İçen Olağanüstü Varlıklar”, Genç Akademisyenler Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Gazi Üniversitesi, Ankara 2016, s. 583-615.
  19. YELOĞLU, Nemika, “Kütahya ve Çevresinde Memorat Tasarımı”, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kütahya 2009.
  20. YILDIZ, Naciye, “Sibirya Türklerinin Mitoloji ve İnançlarında Kötü Ruhlar”, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, Cilt 5, Sayı 4, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Ankara 2008, s. 84-93.

Yorumlar