Amerika’nın En Ünlü Hortlağı: Bell Cadısı (Bell Witch of Tennessee)

“Night After Night, The Bell Witch Attacked and Attacked…”

O geceden sonra, vurma sesleri sık sık tekrarlanmaya başlar. Artık Bell’lerin akşam yemekleri sinir bozucu bir kovalamaca oyunu gibidir; evdeki çocuklar sürekli bunu yapanı bulmak için dışarı fırlayıp etrafı gözlerler, her seferinde daha hızlı sofradan kalkmaya çalışırlar, hatta nöbet tutarlar. Ama nafiledir, kimseyi yakalayamazlar. Başka rahatsızlıklar da belirir; Bell’lerin özellikle de genç çocukları kabuslar görmekte ve geceleri doğru düzgün uyuyamamaktadır. Soranlara baş uçlarında kocaman farelerin dolaştığını, şiddetli çiğneme seslerinin uykularını böldüğünü söylemektedirler. Yattıkları zaman, biri hızla battaniyelerini çekmektedir, çarşafları da altlarından çekilmektedir, yastıklar yerlere savrulmaktadır. Tabii o dönemde çiftlik evinde birinin eşek şakası yaptığı düşünülebilir, ama zamanla ince bir ses daha duymaya başlarlar.

Ses önceleri fısıltı gibidir; sanki biri konuşmaya çalışıyor ama gücü yetmiyormuş gibi çok sönüktür, güçlendikçe ilahi mırıldanan bir yaşlı kadın sesine benzemeye başlar. Ses güçlendikçe, örtüleri çekip yastıkları fırlatan “görünmez varlık” Bell’lerin en küçük kızları Betsy’ye odaklanır: O sırada 11 yaşında olan kız sürekli çimdiklenmekte, tokatlanmakta, saçları kökleri koparılırcasına çekilmekte ve vücudunda darp izleri oluşmaktadır.

Bell ailesinin yaşadığı ev. Bugün hala ayakta.

Zor durumda olan sadece Betsy değildir. John Bell’in de sağlığı bozulmaya başlar ve sonraki yıllarda bir yığın hastalık çıkar ortaya; adamcağız sık sık havale geçirmekte ve bazı günler yerinden kalkmakta bile zorlanmaktadır. Konuşma, çiğneme ve yutkunma zorluğu çeken Bell’e nekroz teşhisi konur. Nekroz hücrelerin ölmesi anlamına gelir; yani adam resmen eriyip bitmektedir. Ruhun sesi güçlendikçe, John Bell kendi sesini kaybetmeye başlamıştır.

Ev Alma, Komşu Al…

John Bell, ilk başta ailesine sıkı sıkı bu garipliklerden kimseye bahsetmemelerini tembihlemiştir. Bir Amerikan kasabasında gayet tedbirli bir davranış; küçük yerlerde herkes herkesi tanır, kimse de adının deli ya da periliye çıkmasını istemez. Üstelik kasabanın ihtiyar heyetinde bulunan bir adam saygınlığını dert etmekte haklı tabii. Ancak her gece histeri krizi geçiren sekiz çocuklu bir evde, kaynağını bir türlü bulamadıkları gitgide şiddetlenen olaylar karşısında John Bell’in de sinirleri fazla dayanamaz. Sonunda yakın dostu, İskoç asıllı James Johnston’a giderek bu olaylardan bahseder ve eşini de alıp bir gece onlarda geçirmesini ister. James Johnston inançlı bir Hristiyan’dır. Pek çok kişi onu İncil üzerine uzman kabul etmekte ve saygı duymaktadır. İncil’de iyi ve kötü ruhlardan bahsedilmesi sebebiyle arkadaşının anlattıklarına inanan Johnston, Bell ailesiyle bir gece geçirmeye razı olur. Eski tip komşuluk nelere kadir işte.

Genelde vurucu ruh hikayelerinde, kurbandan başkaları ortamda olduğunda her şey süt limandır. Ama onların çoğuna esin kaynağı olmuş bu olayda işler öyle yürümez. Johnston ve eşi o gece tıpkı Bell’lerin çocukları gibi, görünmez bir güç tarafından mütemadiyen tokatlanarak çimdiklenirler. Adamcağız, sonunda can havliyle yukarı bakarak haykırır;

Tanrı aşkına kimsin ve ne istiyorsun?!” 

Soruya cevap gelmez, ama darbeler o anda durur. Gecenin devamında hiçbir şey olmaz.

Bu yazı, "Ünlü Hayaletler" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar