Amerika’nın En Ünlü Hortlağı: Bell Cadısı (Bell Witch of Tennessee)

“Tell Us Who You Are…”

Johnston’lar, sarsılmış ama tek parça halinde eve döndükten sonra ses yavaş yavaş güçlenmeye başlar. Artık gerçekten ilahi söylemekte, kutsal yazıtlardan alıntılar yapmakta ve ev halkıyla konuşmaktadır (Evet, gerek havadan sudan, gerek entelektüel bir şekilde sohbet edebiliyormuş).

Şimdi varlık deyip duruyorum, çünkü efsanenin başında kendisi “Entity” olarak geçiyor. Yaratık diyemiyorum, çünkü cismi yok. Ancak 1894 yılında yine Tennessee’li Martin Van Buren Ingram’ın yazdığı Authenticated History of the Bell Witch adlı kitapta, ailenin ona “Kate” diye seslenmeye başladığı anlatılıyor.

Şimdi bu çok ilginç, çünkü işin bu kısmında veriler çelişiyor: Bazı kaynaklar, John Bell’in evlerine musallat olan bu “ruhun” acaba zamanında arazi konusunda sürtüşme yaşadığı Kate Batts adlı bir kadın olup olmadığını merak edip, “Sen Kate misin?” diye sorduğunu yazarken, diğerleri bir noktadan sonra ruhun kendini “Kate” diye tanıttığını söylüyor.

İşin aslı şu; Kate Batts, evin yapıldığı arazinin John Bell’den önceki sahibi olan yaşlı bir kadınmış. Satış gerçekleştikten sonra, bugün açığa çıkmamış sebeplerden dolayı kıyameti koparmış ve kasaba halkına John Bell’in onu kandırdığını söylemiş. Kasaba halkı onu dinlememiş, yukarıda da söylediğim gibi “iyi bir Hristiyan ailesi” olarak tanınan Bell’lere saygı çok büyükmüş. Okuduklarımdan çıkardığım kadarıyla sık sık popüler kültürde rastladığımız şu şehir dışında oturan, adı cadıya çıkmış eksantrik yaşlı kadınlardanmış Kate. Sık sık John Bell’den öcünü alabilmek için mezardan bile geri gelebileceğini söylermiş. Bell Cadı’sıyla ilgili ilerleyen sayfalarda anlatacağım değişik teoriler olsa da, olayların 1817’de, yani Kate Batts’in ölümünden sonra başlaması da merak uyandırıcı, ya da biri güzel kılıf uydurmuş.

Ne olmuş olursa olsun, kendisine bu isimle seslenilmesi ruhun çok hoşuna gitmekte ve sürekli John Bell’e olan katıksız nefretini dile getirmekteymiş. John Bell’in sağlık sorunları arttıkça, Kate neşelenir ve kulübe onun kahkahalarıyla çınlarmış. Kate, kendisine yapılan haksızlığın intikamını alacağını ve niyetinin John Bell’i öldürmek olduğunu defalarca açık açık söylemiş.

İşin ilginci, Kate’nin ailede herkese o kadar da kötü davranmaması; Bell’in eşi Lucy’yi çok ama çok seviyor ve ona sık sık taze meyveler getirip, hastalıklarını iyileştiriyor, hatta bazen ev işlerini bile yapıyormuş. Ailenin büyük oğlu John Bell Jr.’a da büyük saygı duyduğunu söylermiş. Ama ailenin sahip olduğu zenci köleleri sürekli kamçılar, John Bell’in ayakkabılarını fırlatıp adamı yere düşürür, küçük kızları Betsy’yi de sürekli tokatlarmış.

Bu yazı, "Ünlü Hayaletler" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar