Amerika’nın En Ünlü Hortlağı: Bell Cadısı (Bell Witch of Tennessee)

 Aşk Hikayesi de Var

Betsy artık büyümeye başlamış ve kalbini Joshua Gardner adlı bir genç adama kaptırmıştır. Ailelerinin de rızasıyla iki genç nişanlanırlar. Herkes bu evliliği onaylar, cadımız hariç. Ev bu kez Kate’nin “Lütfen Joshua Gardner’la evlenme Betsy, sakın Joshua Gardner’la evlenme Betsy! Eğer onunla evlenirsen seni ölene kadar rahat bırakmam!” çığlıklarıyla inlemeye başlar. Betsy’ye saldırılar her zamankinden kötü hale gelir. Genç çift buna bir iki yıl dayanabilir. Babasının ölümünden bir kaç ay sonra, 1821’deki Paskalya Bayramı’nda ruhun eve saldırısı öyle artar ki, Betsy, Joshua ile dere başında son bir kez buluşur ve ayrılmaya karar verirler. Kate babasını öldürmüştür, Betsy onun sevdiği adama da zarar vermesini istememektedir. Joshua Gardner başka bir şehre taşınır ve ömrü boyunca bu konu hakkında konuşmayı reddeder.

Bu da en az yukarıdaki çelişki kadar ilginç. Çünkü bu tür durumlarda, ruh kurbanının üremesine pek aldırmaz, onun soyuna saldırmaya devam eder. Oysa Kate dediğimiz ruh, tüm aileye değil, ailedeki iki kişiye musallat oluyor. Ayrıca, Betsy’nin sadece tek bir kişiyle evlenmesine izin vermiyor. Çünkü Betsy, Joshua Gardner’dan ayrıldıktan sonra okul öğretmeni Richard Powell’la evlenmiş ve Kate’nin bu duruma hiçbir itirazı olmamış.

Diğer Aşık Büyücü Çıkınca…

Burada biraz rahatsız edici bir durum var. Şöyle ki, Powell, Betsy’nin okul öğretmeniymiş ve defalarca “o büyüdüğünde” evlenmek istediğini ailesine belirtmiş. Powell’ın kendisi de o tarihte yirmili yaşlarının ortalarında. Yani bu, yirmili yaşlarının başında bir adamın on bir yaşındaki bir çocuğa göz koyduğu anlamına geliyor. Nitekim pek çok kasaba sakini bu durumdan şüphelenmiş ve “cadının”, Powell’in Joshua Gardner’i kovalamak için tezgahlanmış ustalıklı bir kandırmaca olduğunu düşünmüşler. Peki, bu durumda Powell’in kayınpederi John Bell’le ne alıp veremediği vardı?

Betsy’nin iki aşığı; Joshua Gardner ve Richard Powell. Bana sorarsanız Powell’in tipinde meymenet yok. Oransızlık için kusura bakmayın, ama temsili başka resimleri yok.

Daha ilginci, Powell’ın okültle ilgilenmesiydi. Bunun bir söylenti olması ihtimali var, o kadar dindar bir kasabada böyle bir adamı barındırmaları, hatta öğretmenlik yaptırmaları pek akla yakın gelmiyor. Beri yandan, gizemcilik 1700’lerin sonlarında ve 1800’lerde artan bilimsel gelişmelere rağmen epey popülerdi. Üstelik, Powell’ın Bell ailesiyle epey yakın olduğu ve evlerini sık sık ziyaret ettiği de söyleniyor. Öğretmenlik yapmaya 1815’de başlamış olması, çok geçmeden Betsy’den hoşlandığını söylemesi ve cadı olaylarının da 1817’de cereyan etmeye başlaması şüphe çekici detaylar.

“Soon Taken Ill, Never Again to Leave His Bed Alive…”

1820’de, John Bell kısmen yatalak hale gelmiş. Ama bu, cadı için yeterli değilmiş; krizlerinde dahi adamcağızın yüzünü tokatlamaya devam etmekteymiş. Bu arada sesi de hiç kesilmiyor; John Bell’e lanetler savurup duruyormuş. Adam yüz kasları yüzünden çok acı çekiyormuş ve bir yürüyüşe bile çıkamıyormuş; ne zaman bahçeye çıksa “cadı” ayakkabılarını çıkarıp fırlatıyor, adamı iterek yere deviriyormuş. Büyük oğlu John Jr. babasının ayakkabılarının bağcıklarını ne kadar sıkı bağlarsa bağlasın, hep aynı şey oluyormuş. Bu arada not düşeyim, John Bell Jr. Kate’den asla korkmaz ve hep ona karşı dururmuş, hakaretler edermiş. Kate bu yüzden onu çok severmiş; onun çok cesur ve akıllı bir erkek olduğunu söylermiş sık sık. Bir gün, her zamanki gibi John Bell’e sataşan ruh o kadar kızmış ki, John Bell’i döverek hastanelik etmiş, adamı yatağa taşıyıp doktor çağırmak zorunda kalmışlar. Doktor gelip, hasta için ilaç bırakmış.

Nihayet, 20 Aralık 1820 sabahında, oğulları John Bell’in yatağında tamamen hareketsiz bir şekilde yatmakta olduğunu görüp telaşlanmışlar. Gerçekten de, adam korkunç derecede hastaymış ve ölmek üzereymiş. Doktor, ona verdiği ilacı bulmalarını söylemiş, ama onu koydukları yerde değilmiş. Bell’in başucunda siyah, garip bir sıvıyla dolu küçük bir şişe bulmuşlar. Şişenin içindekini evin kedisine vermişler, kedi bir kaç saniye içinde can çekişerek ölmüş (kediden ne istediniz allahsızlar).

John Bell de bu sırada son nefesini vermiş. Cadının sesi “Dün gece ona verdiğim bir kaç damla hastalığın çaresine baktı!” diye haykırırarak cinayeti üstlenmiş. Neşe içinde şarkı söylemeye başlamış. Böylece John Bell, “bir hayalet tarafından öldürülen ilk kişi” olarak tarihe geçmiş. Hayaletler genelde somut nesnelerle çalışmazlar benim bildiğim, ama cinayeti kimin işlediği bugüne kadar açıklığa kavuşmamış.

John Bell’in cenazesi, Adams’ın gördüğü en kalabalık törenlerden biri olmuş. Tören boyunca Kate avaz avaz şarkı söylemiş ve son kişi de gidene kadar susmamış. Bundan sonra ruhun saldırıları epey azalmış; Betsy hariç. Burada yine kaynak çelişkisi var. Betsy’nin nişanı 1821’de bozduğu yazıyor, ama pek çok yerde John Bell öldükten sonra görevini tamamladığını söyleyen ruhun çekildiği anlatılıyor. Kate, Lucy ve John Jr.’a artık gideceğini, ancak yedi yıl sonra geri döneceğini söyleyerek sır olmuş.

Bu yazı, "Ünlü Hayaletler" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar