“Bilim Kurgu Sineması” Kitabının Yazarı Berk Çoker ile Söyleşi

Bu hafta çok sevdiğim bir arkadaşım ve ağabeyim olan N. Berk Çoker’in büyük ilgiyle karşılanan kitabı “Bilim Kurgu Sineması” için yapmış olduğum röportajı paylaşacağım. Şimdiden iyi okumalar.

  • Berk ağabey merhaba. Seni Kahramangiller olarak yeni kitabın için rahatsız etmek istedik. Kimdir Berk Çoker?

Küçüklüğünden beri ‘sinefil’ bir insandır Berk Çoker. 1984 yılında sinemaya merakı başlamıştır. Dayısının Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesinde Arşiv Başkanı olması sayesinde 1982 yılında vizyona giren E.T. filmini belki de ilk izleyenlerden biridir. Bu sayede bilim kurgu sinemasına olan merakı ortaya çıkıyor. Tabi kendimi anlatmak için en başa dönmem gerek biraz da. Eğitim kariyeriyle başlayan hayatım, Fransa’da gazetecilik yaparak devam etti. Yaklaşık olarak altmış beş’e yakın ülke gezdim. O ülkelerin toplumsal ve kültürel alt yapılarını inceleme şansım oldu, çünkü bir günden çok daha fazla kaldığım ülkelerdi hepsi.

Bu arada buda benden bir not: Yine ufak yaşlardan itibaren “alt kültür” ile alakalı olan biri Berk Çoker.

E.T. the Extra-Terrestrial (1982)

E.T. the Extra-Terrestrial (1982)

  • Ne iş yapar Berk Çoker?

Türkiye’de sosyal politika önerileri sunan İNGEV (İnsani Gelişme Vakfı) proje direktörü olarak çalışıyorum. Birçok uluslar üstü kuruluşla yurt içi ve yurtdışında projeler üzerine fikir geliştiriyoruz…

  • Neden bilim kurgu?

Yukarıda da söyledim; 1984 yılında başladı aslında her şey. Fakat asıl odak ve çıkış noktası lise yıllarında tanıştığım “RYO” (Rol Yapma Oyunları)dur. Arkasından gelen “Ejderha Mızrağı, Unutulmuş Diyarlar, Baldur’s Gate” gibi çeşitli fantastik edebiyat ve oyunlarla merakım pekişti diyebilirim. Özellike “Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi” ile birlikte. Üstelik ben okuduğumda bu kitaplar dünyada fenomen halini almamış eserlerdi.

Arkasından gelen “Star Wars” ile zaten alt yapısı oluşmuş olan bilim kurgu merakının üstünü de doldurmuş oldum. Fakat şu parantezi de açmak isterim “Star Wars eşittir bilim kurgu!” tabii ki değil. Özellikle ben biraz daha muhafazakar bir Star Wars hayranıyım. İlk üçlemeyi sonsuza kadar sevecek, “Prequelleri” gönülden sevecek ve “Millennium” serisini kabullenemeyecek bir Star Wars hayranıyım (burada her ikimizde karşılıklı gülüştük).

Toparlayacak olursak; Isaac Asimov, Arthur C. Clark gibi bilim kurgu devlerini okuyarak bilim kurguya olan merakımı perçinlemiş oldum.

Berk Çoker

Berk Çoker

  • Peki, bilim kurgu sinemasında özellikle 1900 ve 1950’ye kadar olan süre için gelecekten verilmiş haberler var deniyor, ne diyorsun Berk Ağabey?

Sessiz filmin sonuna kadar ortaya çıkan yönetmenlerin hepsinin kahin olduğunu düşünüyorum. Bu insanlar dönemlerine göre gezegenimizin yaşadığı en sert zamanlardan geçmiş insanlar.Savaş, açlık, siyasi çıkmaz gibi sosyal krizlerle karşı karşıya kaldıkları için filmlerinde Dünya barışı mesajı veren insanlar. Fakat bu mesajlar yerine ne kadar yerine ulaşmış, tabii ki ulaşamamış! Arkasından “İkinci Dünya Savaşı” “Küba Krizi” “Uzay Yarışı” gibi önemli olaylar yine de patlak vermiş. Kitapta “Der Tunnel” diye bir film var burada bir kadın “Yaşasın Hitler!” diye konuşmasına başlayıp nasyonel sosyalizm pompalaması yapmakta. Fakat bundan sonra baktığımızda arkasından 1950’lerin ortasında “Superman” denen ekol ortaya çıkıyor, Dünya’da ki zulme ve kötülüğe karşı bir cevap olarak verilmeye çalışılan. Toparlayacak olursak aslında sinema hem bir gelecek habercisi, hem de soğuk savaşın yaşandığı bir cephe olarak kabul edilebilir. Bugün kitabın tamamını kapsayan dönemde “1900 – 1970” yılları arasında görüyoruz ki kullandığımız teknolojilerin bir çoğu var.

Yorumlar