“Bilim Kurgu Sineması” Kitabının Yazarı Berk Çoker ile Söyleşi

  • Hemen arkasından gelmemesi gereken soruyu soruyorum o zaman: Siyasetle “paralel gitmesi”nin sebebi nedir kitabın?

Kitabın arka kapağından bir alıntı yapacağım izninle:

“ Sinemanın başlangıcından 1970 yılına kadarki dönemi kapsayan bu çalışmada; bilim kurgu sineması adına dünya sinemasında yapılan filmler kapsamlı bir biçimde, dönem özellikleri dikkate alınarak inceleniyor.”

En başında sinema analiz kitabı olarak yola çıkmış ve sonrasın da sinema tarihi kitabına doğru evrilen bir kitap var elimizde. Ben özellikle filmleri incelerken tarih ve siyasete değinmezsem kitabın bir özelliğinin olmayacağı kanısına vardım.  Kitap üçe bölünmüştür dikkat edersen. Bu üç bölümde herhangi bir film konusu o zamanki devletler tarafından silah olarak kullanıyor. Bu kendi sinema ve politikasını diğer devletlere empoze ve kabul ettirmek için harika da bir silah aslında. Çok erken yıllarda başlayan bir formül bu 1900’lerin başlarına baktığımızda Birinci Dünya Savaşı’nın olmaması için eserler ortaya koyan yönetmenler görüyoruz. Yine sessiz sinema dönemi bittikten sonra 1930 – 1950 yılları arasında ekonomik buhran dolayısıyla çekilebilmiş en yüksek bütçeli bir adet film söyleyebiliriz “Flash Gordon”. Flash Gordon bu arada ki buhrandan yararlanıp yine “Dünyayı Amerika’nın kurtardığı” mesajını veren yarı vatansever bir filmdir. Baktığınız zaman aslında sinema her zaman siyasetle iç içe geçmiştir.

Flash Gordon (1936)

Flash Gordon (1936)

  • Kitabın taslak halini bizzat gördüm. Peki seni bitirmek için motive eden şey neydi kitabı yazarken? Hiç sıkılmadın mı?

Aslında hiç “bitirmem” lazım demedim Atilla. Ben bilakis devam da ettirmek istedim ama editörüm ikiye bölmemizin daha iyi olacağını söyleyince ikna oldum. Benim hedefim yüz on altı senelik bir almanağı bir kerede çıkartmaktı. Doğru yerde kesmek konusunda baya bir tartıştıktan sonra Kubrick’İn Uzay Destanı’nın doğru yer olduğuna karar verdik zira Amerika’nın Sovyetler üzerinde hakim kılındığı hadiseyle bitirelim dedim. Ama illa bir motivasyon soruyorsan eğer “Bu Kitabın Türkiye’de Bir İlk” olması. Ülkemizde bilim kurgu sineması tarihi üzerine yazılmış bir kitap yoktu.

  • Peki Türkiye’den bir bilim kurgu filmi çıkar mı sence?

Bizden bilim kurgu filmi çıkması imkansız değil. Duyduğum kadarıyla yakın zamanda Uzay Araştırmaları Enstitüsü kurulacak, NASA’da çalışan Türk mühendislerimiz var, Silikon Vadisinde çalışan mühendislerimiz var. Türkiye’de inanılmaz bir fikir çokluğu var. Olması gereken ve eksik olan tek şey ülkemizde cesaretlendirme olmaması. Yoksa ben çok zor görmüyorum bu ihtimali.  Mesela G.O.R.A Türkiye’de çekilmiş bilim kurgu janrı altında en iyi uzay komedisi diyebiliriz. Yüksek Türk mizahıyla görsel efektlerin harmanlandığı bir film. Bilim kurgu değil, ama göz kırpıyor.

Berk Çoker

Berk Çoker

  • Peki Berk Çoker’in özel hayatında ve yazdığı kitapta en sevdiği üç film?

Özel hayat; Interstellar, Mad Max ve Contact benim için farklı ve en sevdiğim üç film bunlar. Kitap; Fahrenheit 451, Uzay Destanı, Metropolis.

  • Kaynakça hazırlarken nasıl bir süreç geçirdin peki?

Dünyanın farklı bir çok yerinden topladığım kaynakçaları mesela İspanya’da Madrid Üniversitesinden, İngiltere’de bir sahaftan, Pensilvanya Üniversitesinde bir kütüphaneden, Arjantin’de Cordoba Üniversitesinden bir bilgi kaynağından. Hatta İngiltere’de Nothing Hill’de bir sahaftan E.G. Wells’in “Things To Come” kitabının ikinci baskısını buldum. Ayrıca sahaf sanırım kitabın değerinin farkında değildi bana otuz pound gibi bir rakam söyledi ama tabii ki Türk her yerde Türk olduğu için ben onu yirmi pound gibi bir paraya almıştım ve elimde seksen bir yıllık bir kitap duruyordu. Şaka gibi değil mi sence de?

  • Peki Berk Ağabey, Kahramangiller’den haberdar mısın?

Tabii ki haberdarım. Ben de baktığınızda başlarda da söylediğim gibi “geek ve nerd”üm. Bu bağlamda Kahramangiller envanter külliyat ve fihrist anlamında çok ciddi bir site ben severek takip edip merak ettiklerimi bulabiliyorum. Açıkçası yükselen ivmenizi de yakından takip ediyorum, umarım kısa zamanda gerçekleştirdiğiniz büyümeyi sürdürürsünüz.


Benim çok sevdiğim, kendi ağabeyim gibi gördüğüm ve sevdiğim, Berk Çoker ile olan röportajımızın sonuna geldik. Kendisi büyük bir atılım yapıp Türkiye’de “Türkçe” bir sinema janrına “Almanak” hazırladı. Ben kitabı okudum imzalattım, darısı sizin başınıza. Eğer sizde bu harika ve bilgilendirici kitabı edinmek isterseniz tüm seçkin kitap evlerinde ve Idefix’te bulabilirsiniz. Görüşmek üzere sevgili kahramanlar!

Yorumlar