Bol Yemek ve Alışveriş: Şükran Günü Nedir, Ne Değildir?
Biz Türkler, Kasım’ın son haftasının başında Öğretmenler Günü’nü kutlarız. Amerika’da ise, Kasım’ın dördüncü Perşembe’si bol hindili bir ziyafet sofrası ve devamında gelen Black Friday, yani alışveriş çılgınlığıyla geçer. Ben de haddim olmayarak size Thanksgiving Day, ya da Şükran Günü’nün nereden doğduğunu anlatacağım. Öncelikle belirteyim, Şükran Günü Kanada’da Ekim’in ikinci Pazartesi günü kutlanır, Hollanda ve Avustralya’da da vardır. Ama bu yazı, sadece Kuzey Amerika tarihçesi üzerine.
Daha önce modern dünyada Cadılar Bayramı olarak kutlanan Samhain ile Neopagan sonbahar festivallerinden Mabon‘u yazmıştım. Kabaca bakılacak olursa, Şükran Günü de bir sonbahar, yani hasat ziyafetinden farklı değildir. Ama insan dediğimiz türün ne mal olduğuna dair pek çok şeyi anlamamızı sağlayan bir tarihçesi vardır.
Reformdan Bayram Doğar
Yoksa başarılı reformdan mı demeliydim? Neyse. Kökeni eski inançlardan gelse de, Şükran Günü ismi İngilizlere ait. “Uçkur davasına bir ülkenin dinini değiştirmiş kral” olarak bilinen 8. Henry zamanında başlamış her şey. İngiliz Kilisesi’ndeki Püritenler (Roma Katolik Kilisesi’nin etkisini Hristiyanlık inancından tamamen silmeye çalışan bir gruptur), Vatikan’ın boyunduruğundan kopup çok daha sade bir din yaratmaya çalışıyorlarmış. O yıllarda kilisenin çeşitli sebepler ve kutlamalarla tatil ilan ettiği tam 95 bayram varmış.
Kafadan tatil olan 52 tane Pazar gününü de katınca, bu, toplumun yılın neredeyse yarısını kutlama yaparak geçirdiği anlamına geliyor. Tam kutlama da diyemeyiz, çünkü bu bayramlarda kilise törenlerine katılmak mecburiydi ve katılım bedava bile değildi, bağış yapmak zorundaydınız. Yani 8. Henry’yi cezbeden tek şey Anne Boleyn değil, halkın cebinden akan sıcak paranın direkt Vatikan’a gitmesi ve başka bir ülkeden gelen adetlerin iş gücünü fena halde engellemesiydi. Ama insanlar aşk hikayelerini sevdiği için bunlar biraz arka planda kaldı.
Böylece, Henry İngiltere’deki kilisenin başına kendisi geçerek Vatikan’a başkaldırdı. Onun yanındaki Püritenler, Katoliklerin Paganlardan devşirdiği Noel ve Paskalya bayramlarını iptal ederek, Hristiyanlıkta zaten var olan oruç zamanının veya Ziyafet Günü’nün kraliyet inisiyatifinde olmasını sağlamaya çalıştılar: Veba salgını ya da savaş kaybedilmesi gibi durumlarda kilise tanrının gazabından korunmak için oruç tutulmasını emredecek, zafer kazanıldığında ya da taht için kârlı bir evlilik yapıldığında ise “Tanrı yanımızda!” şeklinde Şükran Günü ilan edilecekti. Hatta bu Şükran Günleri’nden bir tanesi; V for Vendetta adlı filme konu olmuş, her 5 Kasım’da anılan halk kahramanı Guy Fawkes parlamentoyu patlatmayı başaramadığı için verilmişti. İroni işte, hayatta da kurtulamıyorsun, ölümde de.
Pagan bayramlarının “Aman halkın elinden kutlamaları almayalım, canımızı alırlar” diye düşünen Konstantin tarafından Hristiyanlığa dahil edildiğini düşünürsek, Ortaçağ’da insanlığın yönetilme kültürünün ne kadar geri gittiğini anlayabiliriz sanırım.
Gelelim Amerika’ya:
Hindi İçin Teşekkürler, Şimdi Topraklarınızı Alıp Hepinizi Öldüreceğiz
Şükran Günü, Amerika’daki pek çok bayram gibi, 1600’lerdeki büyük göçler sonucunda kıtaya yerleşen Avrupalı adetlerinden doğmuş bir kutlama. Tarihçesi epey tartışmalı. Ben Şükran Günü’nü ilk kez çocukken okuduğum “Küçük Ev”den öğrenmiştim; orada Amerikalı bir ailenin küçük kızı olan Laura Ingalls, “Avrupa’dan gelen atalarının sadece sertleşmiş mısır yiyebildiğini, kızılderililerin onlara hindiler getirdiğini ve şükran duyduklarını” yazıyordu. Hatta aileler atalarını anmak için sertleşmiş mısır yiyorlardı. Çoğu kişi tarafından bunun mit olduğu iddia edilse de, Laura’nın bahsettiği kutlamaya ilişkin bir kaynak var;
Bilinen en ünlü kutlama, 1621’de Plymouth Kolonisi’nde yapılmış. Evet, hani şu Disney çizgi filmi Pocahontas’daki John Smith’in yönetiminde olan koloni bu, yani bugünkü Massachusetts. İngiliz koloniciler soğuk iklimde aç ve erzaksız kalmış şekilde dökülürken, İngilizce öğrenmiş bir kızılderiliden o yörenin hayvanlarının nasıl avlanılacağını öğrenmişler. Squanto adlı bu kızılderili, Wampanoag Kabilesi’ndenmiş. Kabilenin şefi Massasoit, üyelerinin yarısını ağır kış şartlarına kurban veren koloniye yiyecek ve giyecek yardımı yapmış. Zaten Amerikan yerlilerinin başına ne geldiyse Avrupalılara medeni davranmaktan gelmiş, aynı şekilde Hernan Cortes’i sarayına alan Aztek Kralı Montezuma’nın hikayesini de bir ara yazmam lazım.