Büyü, Bilim ve Teknoloji Üstüne Bir Deneme
Cehaletten büyü, bilgelikten bilim doğar. Bilgelik ve cehalet arasındaki fark da matematiktir. O yüzden Plato ilk akademinin kapısına “Geometri bilmeyen girmesin.” yazmıştır.
Açıklayalım.
Her canlının az çok bir öngörü yeteneği vardır. Avcı avını indirme ihtimalini tartar, arılar kışı geçirmek için bal depolar, kuşlar hava belli miktarda soğuyunca güneye göçer. Beyin büyüdükçe bu öngörü yeteneği kişiselleşir. Genler ile nesilden nesile aktarılan bilgiye, her bireyin kendi çapında öğrendiği ve öğrettiği bilgiler eklenir.
İnsan, bu niteliği en gelişmiş canlıdır. İçgüdüsel olarak bilgi depolar ve depoladığı bilginin içinde düzen arar. Bu düzenlere kendi ihtiyaçları doğrultsunda anlam katar ve neden sonuç ilişkileri bulur. Daha önceden tespit ettiği bir neden ile karşılaşırsa ilgili sonucun da geleceğini bilebilir. Ki biz buna kısaca öğrenme diyoruz. İnsan en verimli öğrenen canlıdır.
Hangi bilginin daha doğru, hangi öngörünün daha güvenilir olduğu gözlem ile anlaşılır. Bir iddanın doğruluğu belirlemenin en makul yolu deney kurup sonuçları gözlemektir. Peki kaç başarılı deney, bir sebep ile bir sonuç arasında şüpheye yer bırakmayan bağ kurar? İşte bilim ve büyüyü ayıran püf noktası buradadır.
Bir bilgiyi bilimsel yapan, deney ve gözlemle elde edilen bilginin matematik ile işlenerek formül haline getirilmesidir. Formülü üreten deneyi hiç görmemiş bir insan, kendi elindeki verileri formüle koyarak deney yapmadan sonuca ulaşabilir. Böylece ulaştıma bakanlığına 5 farklı köprü tasarımı verildiği zaman, bakanlık mühedisleri köprüleri inşa edip üstünden kamyon geçirmeden hangi köprünün daha sağlam olacağını hesaplayabilir.
Buna karşın büyüde formül yoktur. Tek bir sebep ve tek bir sonuç, gözlemcinin kafasında bir düzene oturduğu zaman bile büyülü bilgi oluşabilir. Kabile şamanı “Dur bakalım bizon postu giyip ölme taklidi yaparsam belk av daha başarılı geçer.” diye mızrakla vurulup ölen bizon dansını yaptıktan sonra av başarılı geçerse, ve şaman buna kendi inanırsa büyüsel bilgi üretmiş olur. Aynı dansı yapınca avın başarılı geçmesini umar. Fakat kendi uydurduğu bir deneyi ilk kez deneyen mühendis de büyü ile uğraşır, hatta en uç bilim dallarındaki bilim adamlarının hesap kitapla ürettiği teorileri denemek için somut araç gereç tasarlayan mühendisler düpedüz büyücüdür.
Teknoloji apayrı bir kavramdır. Teknoloji demek insanın bilgisini kullanarak araç üretmesidir. Büyü de Bilim de SADECE bilgi üretim metodları olduğu için ikisinin de ürettiği bilgi araca dönüşebilir. Teknolojinin genişlemesinin, bilgini nerde geldiği ile alakası yoktur. Ateş topu atan asa ve cep telefonu eşit derecede teknoloji ürünüdür.
Bu açıdan bakıldığında, kurguda büyü ve bilimin ilişkisi yeniden ele alınabilir. Bilinen bir örnekle gidelim. Vancian büyü, Jack Vance’in yazdığı bilimkurgu romanlarından esinlenilmiştir. Ölen Dünya serisinde (The Dying Earth) tasvir edilen yaşam nispeten post-apokaliptik bir yaşamdır. Teknolojik altyapı, unutulmuş bir geçmişte kendi kendini sürdürebilir hale getirmiş, insanlar da bilgi önceliklerini değiştirerek kullandıkları teknolojinin nasıl çalıştığını sallamaz olmuştur. Fakat, kullanıcının cahilliği, kullanılan aletin doğasını etkilemez. Birileri uğraşıp didinip hatasız çalışan kişisel teleportasyon aleti yarattıysa, buna büyü demek bütün o emeğe hakarettir.
Bunun RYOlarda da yansıması vardır. En popüler sistemin “büyü” anlayışı (4. sürüm hariç) bire bir Vancian düşünce temeli üstüne kuruludur. Dolayısıyla büyü diye yanlış adlandırdığımız uğraşı düpedüz bilimsel çabadır. Mordenkainen büyüleri rastgele hareketler sonucu kazayla mı malum oldu, yoksa Mordo yıllarını kuvvet ve celb büyüleri uzmanlığına adayıp her bir büyüyü üstüne aylarca metodik araştırma ve deney yaparak mı tasarladı?
Bunu okuyup da sağda solda milletle ağız dalaşına girin diye yazmıyorum. Gün gelir de kendiniz kurgu yazmaya kalkışırsanız şu ayrımı doğru kullanın diye yazıyorum. Ondan gidip dinozor dinozor heriflerle şu konuda kavgaya girmeyin. Bak uyardım sonra laf yiyip bana ağlamayın.