Büyü, Bilim ve Teknoloji Üstüne İkinci Bir Deneme
Tanrılar çok güçlü, ama doğanın kanunlarına tabi varlıklar mıdır? Yoksa doğanın kanunlarına yön veren doğa ötesi varlıklar mıdır?
Eğer ki tanrılar, değişmez kurallara tabi ise; evrene etki etmek istediklerinde , bunu tabi oldukları kurallara bağlı olarak yapmak zorunda kalırlar. Doğal tanrılar kurallarla sınırlandıkları için bu sınırlar gözlemlenebilir ve kurallar formüle dökülebilir. Gözlenen tanrılar, biliminin nesnesi haline gelirler. Tanrıları bağlayan kuralları öğrenen insanlar, tanrıları manipüle etmeyi bile öğrenebilir.
Eğer bir kural kümesinin değişimi, kümenin içindeki kurallara bağlı değilse, o kümenin nasıl değişeceği kümenin içinden öngörülemez. Eğer evren, tanrıların evrenüstü iradesi ile şekilleniyorsa, bilim anlamını yitirir. İşte o koşullar altında, sizin büyü dendiğinde hayal ettiğiniz şey mümkün olur. Tanrıların ihsanı ile bazı insanlar, bir anda insanları bağlayan kuralların dışında hareket etmeye başlarlar. Elinden ateş topu atıp gökten yıldırım çağıranlar bunlardır.
Dolayısıyla büyü ve bilim aynı varoluşta barınamaz. Ya biri ya öteki geçerli olmak zorundadır.
Asıl Konu
Geçen yazıda bilimin esas olduğu bir gerçeklikte büyü ilüzyonunun nasıl oluşacağına dair biraz fikir beyan etmiştim. Fakat çok deşmeye lüzum görmedim çünkü o zaten sürekli karşımıza çıkan bir tema. Bu yazıda büyünün esas olduğu bir gerçeklikte bilim ilüzyonunun nasıl oluşacağını daha detaylı örneklendirerek açıklayacağım.
Büyülü bir gerçeklikte, yaşayan insanların bilim sanrısı oluşması için, evrenin kurallarının çok uzun süreler boyunca aynı kalabilmesi gerekir. Tanrıların gerçeklik üzerindeki tasarılarını sürekli olarak zorlamaya niyetli olmadığı, veya tanrılar arası bazı anlaşmalar yüzünden zorlayamadığı gerçeklikler bu şekilde işlenebilir.
Diyelim ki tanrılar bir şekilde istikrarlı çalışan bir evren düzeni yarattılar. (Burda anahtar kelime istikrar.) Evrenin kendi içinde istikrarlı işleyişi, zaman içinde ölçülebilir, kayıt altına alınabilir ve formüllere dökülerek bilime konu edilebilir. Hatta insanlar bu evrenin varoluşunun altında bir veya daha çok tanrı olduğunu anlamak zorunda da değildirler. Evrenin düzeninin ezeli ve ebedi olduğunu da varsayabilirler.
Evrenin tanrıların aktif idaresi ile devam etmesi bilimle ilgili sorunlar yaratır. Birden fazla Tanrı evrenin idaresi için düzenli toplantı yapıyor diyelim. Bu Tanrıların belirli kurallara bağlı olmadıklarını da önceden kabul ettik. Peki bir toplantının sonucunun önceki toplantılarla tutarlı olacağı neye göre garantilenebilir? Sonuçta kanıtlanabilir tek tutarsızlık bilimsel bilgiyi çöp haline getirmeye yeter. Bilimi değerli yapan geleceğe dair bize tahmin yeteneği vermesidir. Tanrıların insafıyla belirlenen bir gelecek Tanrıların lütfu olmadan nasıl tahmin edilebilir?
Tanıdık Örnek
Tanrılar bir evreni kendi kendini idare edecek şekilde yaratılmalı ki; her ufak tefek detay için sürekli aralarında anlaşma yapmak zorunda kalmasınlar. Böyle bir evren bilime konu olabilir, çünkü evrenin ilerleyişi önceden belirlenmiş kurallara bağlıdır.
Peki istikrarlı olsun diye yaratılmış bir evrenin yaratıcısı (veya yaratıcılardan biri), dönem dönem olayların gidişatına kendi koyduğu kuralların dışında müdahale ederse ne olur? E tabii ki mucize olur, doğaüstü olay diye kayıtlara geçer. Burada olan olay kuralların değiştirilmesi değil, kuralların keyfekeder bir şekilde hiç edilmesidir. Evrenin tarihinde kayıt altına alınmış bu tip tutarsızlıklar bilimsel metodlarla elde edilmiş bilginin kullanışlılığını azaltır. Bilim de bu yoldan anlamsızlaşır.
Antik pantheonlar az çok böyledir. Tanrılar evrenin üstündedir, evreni yaratmış ve düzen getirmişlerdir, ve bu düzene zaman zaman müdahale ederler. Öyle ki her müdahaleleri bir ibret hikayesi olarak efsaneleşir ve kuşaktan kuşağa aktarılır. Ortadoğu, Hint ve Orta Amerika medeniyetleri bu varsayımla yola çıkıp evreni anlamaya çalışmışlardır. Evet bilimsel çabaları vardır, ama asla bilim aracılığıyla kadere hükmetme gibi bir hayalleri olmadı, evrenin düzeninin tanrının insafında olduğunu biliyorlardı. Bu yüzden onlar için tanrılara yalvarmak matematiği geliştirmekten daha önemliydi. Bu tip bir dünyada icra edilen bilim her daim “eğer tanrılar fikir değiştirmezse” ibaresi ile gelecektir (Yunanlar tanrıların metmatiği bozamayacağını, dolayısıyla tanrıların evrenin kanunlarına bağlı olmak zorunda olduğunu düşünen ilk halktır. İlk filozof ateistleri üretmeleri de anormal değildir).
Bir Kısım Çeşitleme
Mesela Tanrıların iradesi bütün dünya üstüne etki ediyor olabilir. Tanrılar arasındaki gruplaşmalar ile değişen güç dengeleri, başı ve sonu belli ve kendi içinde tutarlı tarih dönemleri yaşamasına sebep olabilir. Belki her tarih dönemi içinde bilim icra edilir, ama dönem değiştiğinde bütün o bilgiler geçersiz olur.
Mesela Tanrıların iradesi sadece diğer tanrıların eşit derecede irade sarfetmesi ile sınırlanıyor olabilir. Böylece dünya her birinde belli bir tanrının iradesinin devam ettiği bölgelere bölünmüş olur. Bir tanrı tamamen mekanik bir bölge sürdürürken, diğer bir tanrı tamamen kaotik bir ortam isteyebilir.
Mesela Tanrılar evreni terketmiş olabilir. Belki geri de dönerler. Bu temayı hikayenin ana ilerleticisi yapan bol bol eser mevcuttur.
Daha az kullanılan bir seçenek de mutlak kâdir tanrıların sürekli çelişen iradelerini dünyaya zorlamalarıdır. Bu tip dünyalarda tanrıların çatışan gücüyle meydana gelen kaos çok ilgi çekici bir öğe olabilir.
Sonradan Ekleme:
Buna yazıyı yazdıktan sonra denk geldim.