Değişmeyen Savaşlar VI: 18 Yıl Sonra Baldur’s Gate 2 Oynamak

Baldur’s Gate efsanesinin ikinci perdesi için bir yazı yazmak uzun zamandır aklımdaydı. Hele ki ilk oyun ve Beamdog’un ek paketi Siege of Dragonspear tecrübelerini yaşadıktan sonra bu suyun akışını durdurmak ve  Baldur’s Gate 2: Shadows of Amn hakkında sessiz kalmak olmazdı. Ne var ki hiç beklemediğim bir engel Baldur’s Gate 2 yazısının tahminimden geç bir vakte kalmasına sebep oldu: Oyunu aylarca bitiremedim. Güncel değil de nostaljik bir oyun yazısı yazacaksam üzerine konuşacağım oyunu prensip olarak en azından bir kere bitirip tüm tecrübeyi metne yansıtmayı tercih ederim, Baldur’s Gate 2 işte bu noktada beni kendi prensiplerim ile vurdu ve oyun inatla bitmedi.

Athkatla sokaklarında her köşede yeni bir görev, her kütüphane rafında yeni bir detay ile hikaye genişledikçe genişledi, dallandıkça dallandı; öyle ki bir noktadan sonra maceradan, serüvenden adeta bitap düşer oldum. Bir noktada Baldur’s Gate 2’nin aslında finali olmayan bir deneyim. Belki de bilgisayarıma gizlice pusu kurmuş bir evren olduğunu düşünmeye başlıyordum ki geçtiğimiz günlerde oyun ansızın bitiverdi. Boşlukta mıyım? Kısmen. Hala şehirde tamamlamadığım görevler olduğunu biliyorum. Tekrardan başlayabilir miyim? Yapmamam gerektiğini biliyorum, ancak tüm bu deneyimi bir de yeni bir karakter arka planıyla denemek öylesine çekici geliyor ki…

Takımı Topluyoruz ki Maceraya Atılalım

Öncelikle hikayeden bahsedelim. Baldur’s Gate 2, Siege of Dragonspear’ın hemen ardından başlıyor. Öncesinde neler olmuştu peki? Bizim gibi bir Tanrı-çocuğu olan kardeşimiz Sarevok’u yenmiş, ardından kuzeyden gelen Caelar Agent ve ordusunun barındırdığı tehlikeyi bertaraf ederek Baldur’s Gate şehrinin kahramanı olmuştuk. Ancak üzerimize yıkılan bir cinayetten ötürü şehirden kaçmamız gerekmiş ve ormanda pusuya düşürülmüştük.

Baldur’s Gate 2’de bu pusunun sonrasında, gizemli bir zindanda kendimizi kafese hapsedilmiş bir şekilde buluyoruz. Jon Irenicus isimli bir büyücünün zoraki misafiriyiz ve Irenicus’un bizimle ilgili bir dolu planı bulunmakta. Bir önceki maceramızdaki yol arkadaşlarımız ise ya bizim gibi zincir altındalar ya da büyücünün deneyleri sırasında katledilmişler. Irenicus’un zindan üzerindeki hakimiyeti bir grup hırsızın baskın yapması sonucu sarsılıyor ve biz de başta üvey kardeşimiz Imoen olmak üzere tüm takım üyelerimizi kurtarıp kaçmaya çalışıyoruz. Zindanın dışında Irenicus ile girilen çatışma sonrasında Athkatla şehrinin büyü otoriteleri beliriyor ve Imoen ile Irenicus’u izinsiz büyü kullanımından hapse atıyorlar. İlk tehlikeyi atlatmış ancak kardeşini yitirmiş olarak Athkatla sokaklarında başıboş kalan biz de bol düşman ve birkaç sürpriz dost barındıran bu şehirde kendimize bir yol çizmeye çalışıyoruz. Kafamız karışık ama amaçsız değiliz; öncelikle Imoen’i kurtarmalı, sonra da büyücüden intikamımızı almalıyız.

İlk Baldur’s Gate’nin hikayesine kıyasla daha az gizem ve bilinmez barındıran Baldur’s Gate 2 girizgahımız hikayedeki sönüklüğünü antagonistinin karizması ile kapatıyor. İngiliz aktör David Warner’in seslendirmesi ile hayat bulan Irenicus bize oyunun başından sonuna kadar güçlü bir figüre karşı savaş verdiğimiz hissini yaşatan, iyi inşa edilmiş bir karakter. Trajedisi ve motivasyonu büyük özgünlük barındırmasa da iyi yazılmış diyalogları ve arkasındaki oyunculuk sayesinde finale kadar Forgotten Realms’ın en güçlü figürlerinden birine kafa tuttuğumuzu hissedebiliyoruz. Baldur’s Gate 2’nin tüm zamanların en iyi resmedilmiş oyun antagonistlerinden birini oyunseverlere sunduğunu söylemek kesinlikle abartı olmayacaktır.

Aslında Athkatla’nın Kapısı’ndayız

Baldur’s Gate 2’nin bizi ani bir şekilde zindana hapsetmesini bir yana bırakalım, oyunun asıl sürprizi tüm macerayı yaşadığımız şehirde yatıyor. Artık Baldur’s Gate’de değiliz ve oyun boyunca da asla uğramayacağız. Amn ülkesinin başkenti Athkatla, ihtiyaç ve görev listemizin karşılandığı başat mekan olacak. Daha geniş ve renkli bir yerleşim olan başkentte yer yer yoğun Orta Doğu atmosferi de oyunun bize sunduğu yeniliklerden biri. Sadece oyundaki binaların mimarisinde değil, ifrit ve cin karakterlerin işin işine girmesiyle özellikle yan görevlerde de bu Doğu esintisine bolca denk geliyoruz. Dönemi oyunlarının bol Batı Ortaçağı üzerinden şekillenmiş yapısı göz önüne alındığında atmosferik farklılık Baldur’s Gate 2’ye özgünlük puanı kazandıran başka bir öğe.

Oyunun mekaniği hakkında ilk Baldur’s Gate’i oynadıysanız söylenecek yeni bir şey yok. Oynamadıysanız ise sizi yoğun bir okuma süreci bekliyor olacak. THAC0’yu ve Armor Class’ı öğrenmeli, her bir büyünün gün içinde sınırlı sayıda yapılabilir olmasına zihninizi alıştırmalısınız. Maceraya bu sefer 8. seviyeden başlıyor oluşumuz ise çatışmalardaki aksiyon dozunu hissedilir ölçüde arttırıyor. Artık ormanda altı kişi bir kurda girişip de yenildiğimiz günlerde değiliz; daha güçlü düşmanların ortasında, daha geniş bir büyü arşivine erişim halindeyiz. Baldur’s Gate 2’ye 8. seviye başlayıp oyunu 17-18. seviyelerde bitirebiliyoruz.

Sisteme aşina olmayanlar için bu sayılar kulağa küçük gelebilir; ancak doğru eşyalara sahipseniz atlanan her iki üç seviyenin etkisi ciddi biçimde hissedilebiliyor. Baldur’s Gate külliyatının öncelikli derdinin iyi bir rol yapma oyunu olma olduğunu ve bu sebeple çoğunlukla oyuncuyu alışılmadık zorluklarla yüzleştirdiğini ilaveten hatırlatmak gerek. Ölen karakterlerinizi tapınaklarda canlandırmalı, vampirlerin seviye düşürücü ısırıklarından kaçınmalısınız. Oyunun bir yerinde ise esas hikaye gereği bir karakter puanınızı feda etmeyi seçmeniz gerekiyor. Bu tarz seçimler oyunda alınan kararın önemini oyuncuya hissettiren ancak bugün dahi oyunlarda pek tercih edilmeye cesaret edilemeyen cinsten uygulamalar.

Infinity Engine’e Saygı Duruşu

Infinity Engine’inen büyük projesi olan Baldur’s Gate 2, öncülünden daha oyuncu-dostu bir iş olarak dönemi oyun dünyasında adından bolca söz ettirdi. Ancak Infinity’nin (ve nice kaliteli rol yapma oyununun arkasındaki Black Isle Studios’un) kaçınılmaz çöküşüne engel olamadı. Black Isle oyun sektörünün talepleri doğrultusunda görece çizgisel ve aksiyon temposu yüksek Icewind Dale serisi ile son bir deneme yapacaktı. Ancak bu da sonucu değiştiremeyecekti. Beamdog’un geçtiğimiz yıllarda Infinity oyunlarını yeniden piyasaya sürme çabası ne kadar karşılık buldu bilinmez, ancak oyun tarihinin en iyi kotarılmış eserlerinden birini bugün teknik sıkıntılardan ırak bir şekilde oynayabiliyor olmak ilgilisine büyük armağan. Eğer Beamdog’un önceki Baldur’s Gate oyunlarına başlayıp devam ettiyseniz yolunuz zaten Baldur’s Gate 2ile kesişecektir. Aksi takdirde tavsiyem ilk olarak Baldur’s Gate’yi edinmeniz ve tüm oyun sistemini düşük seviyede başlayarak biraz zor yoldan öğrenmeniz yönünde olacaktır. Sonra zaten kendinizi kaptırmış bulacaksınız.

Bu yazı, "Değişmeyen Savaşlar" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar