Geek Terminoloji – Cyberpunk Nedir?

Androidler Rüyalarında Elektrik Koyunlar mı Sayarlar?

Edebiyatta Neuromancer neyse, film dünyasında da aslında bir Philip K. Dick kısa hikayesi olan “Do Androids Dream of Electric Sheep?” adlı kısa hikayeden uyarlanan “Blade Runner (1982)” odur. Aslında tipik bir polisiye hikayedir: Dedektif kahramanımız Decker tek amaçları var olmaya çalışmak olan insan görünümlü androidleri sırf miyadlarını doldurmuş, oldukları için ve yasa dışı bir şekilde insanların arasına karışmış oldukları için avlamakla görevlendirilmiştir. Onları kovalarken kendi insaniyetiyle ilgili, hak hukuk adalet ile ilgili, ve hatta daha da önemlisi, var oluş ile ilgili çok derin bir yolculuğa çıkar.

Filmlerden devam edecek olursak, Johnny Mnemonic (1995)’te kendi beynini yasa dışı bir veri deposu olarak kullanan ana karakterimiz doğru meblağ karşılığında veri kaçakçılığı yaparken, aynı yılda yayımlanmış Strange Days’te karakterimiz Lenny, “LAPD terk” bir torbacıdır. Sattığı mal ise insanların serebral korteks’inden direkt kayıt alan ve anıları doğrudan aktarabilen bir cihazın ürettiği mini cd’lerdir. Kaydedenlerin kayıt esnasında öldüğü kayıtlar ise “snuff” sayılmakta ve ektra değerli olmaktadır.

1997 yapımı Gattaca’da ise paranın satın alabildiği en iyi genetik yapıyla doğan insanlar ve doğal yollardan doğan insanlar arasında ciddi bir statü farkı oluşmuştur. Sıradan insan ana karakterimiz buna karşı kişisel bir savaş verir.

Anime dünyasına göz attığımızda cyberpunk dendiğinde Ergo Proxy ve Ghost in the Shell’den bahsetmemek olmaz. Ergo Proxy’de Romdeau adında bir ütopyada insanların ve AutoRiev denilen androidlerin mutlak bir idari sistem altında barışçıl bir şekilde yaşadığını görürüz. Ancak Cogito virus denilen ve androidlerin “uyanması”na sebep olan bir virüs bütün bu dengeleri alt üst edecektir.

Kabuğun altındaki hayalet... Ne kadar da masum.

Kabuğun altındaki hayalet… Ne kadar da masum.

Ghost in the Shell‘de ise… GITS’i bilmeyen kaldıysa o da bir zahmet açıp izleyiversin artık.

Dijital Eğlence Dünyası ve “Siber-Serseriler”

Geriye dönüp baktığımda cyberpunk benim için iki önemli ilk’e imza atar. Birincisi, ilk dijitize ses efektlerini cyberpunk temalı Syndicate adlı oyunda duyduğum günü dün gibi hatırlarım. Uzun bir süre 2mb RAM gerektirdiği için oynayamadığım bu oyunu kamyon yüküyle para verip Sound Blaster almış bir arkadaşın bilgisayarında görme fırsatım olmuştu. İlk görüşte aşk böyle birşey olsa gerek. Bullfrog (aah ah) yapımı bu oyunda pis bir şirkettik ve sokaktaki masum bir adamı arabayla ezip, sonra da cyborg’a çevirip sonra bu ve bunun gibi cyborglardan oluşturduğumuz 4 kişilik ekiple pis işlerimizi yaptırıyorduk.

Daha sonradan bir şekilde B.A.T. (Bureau of Astral Troubleshooters) ile tanıştım. Şimdi dönüp baktığımda Syndicate’ten 3 sene önce yani 1990 da çıkmış olduğunu görüyorum ama tabi o zamanlar öyle bir konsept yoktu. Bu adventure tarzında oyunda ise garip mutantların, androidlerin olduğu karanlık pis bir şehirde Merigo adında bir teröristi arıyorduk. Ancak zamanımız azdı ve peşimizde bizi öldürmeye çalışan bir avcı robot vardı. En enteresan kısmı da karakterimizin koluna monte bir bilgisayar olmasıydı. Bu bilgisayar aynı zamanda oyunun UI’ını yansıtıyordu. Buradan karakterimizin envanterine ulaşıp sağlık durumunu kontrol edebiliyiyorduk. Daha da ilginci ise bu kol bilgisayarına program yazabilmemizdi. Ciddi ciddi kendi basit dilini kullanarak oyun içinde işimize yarayacak küçük programcıklar yazabiliyorduk, “mesela çatışmaya girecek olursam kalp atışlarımı hızlandır” gibi.

Kahramanımız her şeyden habersiz...

Kahramanımız her şeyden habersiz…

Bu iki oyunun bünyede yarattığı etki tabiki de çok ağır oldu. Bağımlı gibi bu temada ne kadar ürün varsa tüketmeye başladım, Beneath a Steel Sky günümüzde hala oynanabilecek, içerisinde virtual realityde de gezebileceğimiz icon adventure tarzında bir oyundur.

Bu yazı, "Geek Terminoloji" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar