Geek Terminoloji – Spoiler Nedir?
Adamın teki sinemaya gider. Patlamış mısır kokusunu içine çekerken keyifle etrafına bakınır, her taraf insan doludur, kendisi de göreceği film için çok heyecanlıdır, uzun zamandır bugünü beklemiştir. O heyecanla biletini yer göstericiye uzatır, adamın gösterdiği kırmızı kadife koltuğa kurulur ve bahşiş vermez! Derken yer gösterici adamın kulağına eğilir ve fısıldar; “Bu arada, katil uşak!”
Bu küçük fıkrayla spoiler’ın tanımını yaptım sanıyorum. Yine de, önce anlamından başlayalım; spoiler nedir? İngilizce’de spoiler iki anlama gelir; hız kesici ya da bozguncu. İlkinin araçlara takılan aparatla ilgisi olsa da, yine de “gazı almak” bakımından işin özüne uyuyor. Yani genel olarak bol katmanlı zengin hikaye öğeleri içeren kitap, film veya dizilerin sürprizlerini söyleyerek okurun ya da seyircinin hevesini kırmak gibi özetleyebiliriz. Peki beklediğimiz filmleri, dizileri koştura koştura gidip izleyip, ilk günden aldığımız gazla milletin zevkin berbat etmemek için bunların hakkında hiç ulu orta konuşamayacak mıyız? Tabii ki konuşacağız, ama her şeyin yolu yordamı var.
Spoiler Etiği: Peki Bu İşin Adabı Ne?
Aslında çok basit. Filmler için, iki hafta. Tabii film kritiği yapan sabırsız yorum siteleri üç gün veya bir haftayı tercih ediyor ki, başlıkta spoiler yazmamak ya da çok tık almak için “Bu film rezalet olmuş!” cinsinden insanları etkileyebilecek, manipülatif manşet atmamak şartıyla bence kâfi.
Televizyon dizileri için normal kural ertesi gündür, ama herkes aynı dizileri izlemiyor artık. Yoğun çalışma temposunda, hele de çalışma saatleri konusunda birinciliği kaptırmayan ülkemizde mesaiden çıkamayanlar için en az iki-üç gün insaflı olun. Bir hafta boyunca sadece duş almak ve uyumak için işten çıkan -hatta çıkamayan- insan, yoğun iş temposunda arada beş on dakika rahatlamak için sosyal medyaya baktığında “İşim bitse de izlesem!” dediği dizinin ya da filmin spoiler’ını görürse… Sonra küfrettiğinde karşısındaki“Sen de izleseydin bu vakte kadar, demek ki benim kadar heyecanlı değilmişsin!” derse tabii ki kavga çıkar. Burada olay spoiler değil, aşağıda değineceğim şekilde bencillik ve iletişim hatasıdır tabii.
Çizgi romanlar için? Eh, ülkemizde meraklısı az, ama yurtdışında bunun süresi ortalama bir hafta.
Bilgisayar oyunları için, ortalama süre altı ay ki bu da gayet makul. Zaten oyunları oynayıp bitirmek zaman alıyor. Diziler kadar aktif bir spoiler ağı olması çok da mümkün değil.
Kitaplar için? ASLA! Manyak mısınız kardeşim, zaten “Filmi çekilmedi mi bunun? Onu izlesem?” insanları her yerde dolaşırken kitaplara bir tekme de siz vurmayın! Bir kitap hakkında spoiler verecekseniz, önce mutlaka en az bir kaç uyarı yazın, yazıktır günahtır.
Genel kurallar bunlar. Tabii ki çok ütopikler, ben de farkındayım. Çünkü, özellikle ülkemizdeki ikinci ergenliği doyasıya yaşayan isyankar 25+ yaş grubundaki geeklerden ilk duyacağınız cümle şudur:
“Bu Kurallara Uymak Zorunda Mıyım? Heyecanımı Kısıtlayamazsınız!”
Hayır, elbette ki uymak zorunda değilsiniz. Ve hayır, tabii ki kimse kimseyi kısıtlamıyor. Ama bu durumda, siz de izlemek istediği film/dizinin spoiler’ını hemen çıktığı gün yiyen kişinin küfretmesine ya da kızmasına laf edemezsiniz. Spoiler mi vereceksiniz? O zaman küfür yemeyi göze alacaksınız. Size şaşırtıcı gelebilir, ama başkalarının da özgürlüğü var.
SPOILER! uyarısı yazmak zor bir şey değil. Facebook’ta bölüm numarası ya da film adı vererek satır olması için yıldız koymak şimdilik en uygun yöntem gibi duruyor. Ama ekran görüntüleri için maalesef bir çözüm yok. Malum karakterlerin ölüm anları ya da boş bakan gözleri, yüzümüze sırıtan gülücükler eşliğinde bırakılıveriyor.
Star Wars: The Force Awakens bize yeniden öğretti ki, geek camiasında spoiler adabı diye bir şey -hala- yok. Türkiye’de her ne kadar belli mecraların en azından bir kaç gün sessizlik kararı almaya başlaması sevindirici bir karar gibi gözükse de, maalesef çok da etkili olamadı çünkü insanlar çıldırmış gibiydi. Ben, bunu kalabalık sinema salonlarından ve patlamış mısır hışırtılarından nefret eden, dolayısıyla filme hafta içi sakin bir gündüz seansında gitmeye niyetli biri olarak söylüyorum. Akşam eve gelip Facebook’u açtığımda son bir kaç yılda geliştirdiğim özel göz refleksiyle 6-7 spoiler’ı savuşturunca, “Bu böyle olmayacak!” dedim ve filme gittim, sonra rahat ettim.
Sorun sadece bizde miydi? Tabii ki hayır. 17 aralık gecesi, Facebook, Twitter, Reddit ve Ekşi Sözlük gibi popüler platformlar adeta kaynıyordu. Aynı gece başka bir arkadaşım, izlediği komikli videonun ortasında Star Wars spoiler’ı çıktığından bahsetti. Şuradaki profilinde kedi resmi olan adamın insanların algısının daha yavaş olduğu geç saatte koyduğu videoyu komik kedi videosu sanıp açanlar çok olmuş ve sonucu sayfada (Dikkat! Star Wars: The Force Awakens izlememiş olanlar sakın açmasın! ) görüyorsunuz.
Şimdi ben psikolog değilim. Ama birini isteyerek üzmenin ve bunun için uğraşmanın sağlıklı bir ruh haline işaret etmediğini düşünüyorum. Şu araştırma da beni haksız çıkarmıyor.
Spoiler, Nasıl Soruna Dönüştü?
Öyle ya, eskiden böyle bir şey yoktu. Çünkü eskiden tek kanal dönemi vardı ve televizyon bireyselleşme aracı değildi, tüm ev halkı birlikte oturup izliyordu, popüler dizilerin yayınlandığı saatlerde sokaklar tenhalaşıyordu ve ertesi günü okulda ya da işte herkes aynı şeyi konuşuyordu. O günlerde duyabileceğiniz en masum spoiler’lı diyalog şuydu;
-Ya anne şimdi adam ölecek mi? Ölmesin yaaaa!
-Ölmez yavrum, o ölürse film biter.
Bence güzel günlerdi. Aslında hala oluyor, ancak televizyon izleyen insanlar azaldı. Bu kadar bireyselleşen hayatlar içerisinde eş zamanlı izlemek de mümkün değil; her ne kadar ana akım dizileri özellikle ev kadınları üzerinde eski yıllardaki etkiyi gösterse de, geek camiası için aynı şeyi söyleyemeyiz. En azından Türk televizyonları için konuşuyorum, “Behlül ve Bihter basıldı mı?”‘dan daha kompleks hikaye isteyen insanlar, çareyi torrent’ten indirdikleri dizilerde veya Netflix gibi kanallarda buluyor. Game of Thrones ya da Sherlock gibi bol entrikalı popüler dizilerin takipçileri ise, çıktıkları gün spoiler izdihamına maruz kalıyorlar.
Peki sorunun özü ne? Hemen cevabımız hazır: internet. Ama bu biraz sığ bir cevap mı acaba? Kitaplar, diziler ve filmler hakkındaki görüşlerin yazılıp çizildiği siteler ve bloglar var, isteyen açıp bakabilir ya da tartışabilir. Imdb, Rotten Tomatoes ve Metacritics en bilinen örnekler. Oysa beklenen bir dizi ya da film vizyona girdiğinde, hepimizin gün içerisinde bir miktar vakit geçirdiği sosyal medyada yağmur gibi spoiler yağıyor ve şemsiyeniz yok. Amaç ise birilerinin eğlencesinin bozulmasından alınan zevk. Her zamanki gibi, sorunun kaynağı icat değil, insan. Sorun tek başına spoiler değil, niyet. Yanlışlıkla da spoiler verilebilir. Oysa ki Twitter’ında screenshot paylaşarak gülmek yanlışlıkla değil, rahatsızlık vermek için bilerek yapılmış bir eylemdir. Kavga çıkaran konu da budur.
Daha da fenası, “Ben spoiler seviyorsam ve sakınca bulmuyorsam, insanların da bulmasına gerek yok bence, herkes benim gibi düşünmeli çünkü en doğru düşünce benim!” diyenler. İnsan öldürmüyor olabilirsiniz, ama bu zihniyet itibariyle aldığınız tavır, bugünkü malum örgütten pek de farklı değil.