Geek Terminoloji – Sword and Sorcery Nedir?
Sword and Sorcery ya da Türkçe adıyla Kılıç ve Büyü, fantastik edebiyatın birçok alt türünden bir tanesidir. Diğer türlerin aksine kahramanlar genellikle dünyayı kurtarmak yerine kendi kişisel meseleleriyle uğraşır ve klasik kahraman yolculuklarına pek rastlanmaz. Sword and Sorcery’yi fantastik edebiyatın diğer alt türlerinden ayıran en belirgin özelliği, eserlerde bol bol romantizm akımına rastlanmasıdır. Sword and Sorcery’ı terimsel olarak ilk defa Michael Moorcock kullanmış olsa da, Robert E. Howard’ın yazdığı ve 1929 tarihinde Weird Tales Magazine’de yayınlanan “The Shadow Kingdom” öyküsü bu türün ilk örneği kabul edilir.
Sword and Sorcery, üslup ve diğer birçok açıdan Heroic Fantasy ile karıştırılır. Bu yargı tam olarak yanlış değildir. Heroic Fantasy, fantastik edebiyat türlerinde büyük bir alanı kapsar ve Sword and Sorcery de bazı açılardan Heroic Fantasy’in içine girer. Bu iki türü ayıran net bir çizgi yoktur ancak Heroic Fantasy ve diğer türlerde kahramanların eylemleri kararlı ve genelde diyarı kurtarmaya yönelikken (Yüzüklerin Efendisi buna en iyi örneklerden birisidir), Sword and Sorcery’de biraz daha kişisel işlerle uğraşırlar (Elric Destanı’da buna iyi bir örnek olabilir). Kahramanların dünyayı kurtarmak gibi bir kaygıları yoktur, genellikle bencildirler. İkinci bir ayrım, karakterler arasındaki fiziksel ve ruhsal değişikliklerdir. Sword and Sorcery’deki en meşhur karakterlerden olan Conan, Kull ve Elric’i ele alalım. Conan bir cüce kadar güçlü, keza Kull da öyle. Elric daha zayıf ve çelimsiz bir karakter olsa da, muazzam bir büyücü ve çok iyi bir kılıç ustası. Ruhsal olarak ise bu karakterler genellikle duyguları ve kendi kişisel arzularına odaklanırlar. Örnek vermek gerekirse, Elric bir anti-kahraman olarak geçer; sırf kendi merakı ve arzusu için imparatorluğunu ve sevdiği kadını terk eder.
Kahramanlar arasında kadın kahramanların (karakter değil kahraman) çok nadir olmasından ve başka sebeplerden dolayı Sword and Sorcery birçok eleştirmen tarafından cinsiyetçi, ırkçı bir tarz olarak değerlendirilir. Tarzın ilk eserlerine baktığımızda bu durumu görmek mümkün. Bu durumun o yazarların ırkçı veya cinsiyetçi olmalarından kaynaklı olduğunu düşünmüyorum. Yarattıkları dünya böyle olabilir ancak 1920-1950 yılları arasında cinsiyetçilik ve ırkçılık ciddi bir moda olduğu için bu yaratılan dünyaya da yansımış olabilir.
Her Efsanenin Bir de Yaratım Süreci Vardır
Her ne kadar Robert E. Howard yazdığı öyküyle Sword and Sorcery’nin ilk örneğini sunmuş olsa da, ona bu zemini hazırlayan durumları da göz ardı edemeyiz. Belki de bu zemini oluşturan en büyük etken yazdığı Tuhaf Hikayeler ile Lord Dunsany’dir. Lord Dunsany, adından da anlaşıldığı gibi bir İrlanda baronudur, bu vasfın beraberinde gelen mali gücü de genç yazarlar için harcamaya hiç çekinmemiştir. Bir çeşit akademi kurarak gençlerin özgün hikayeler kurmalarına olanak sağlamıştır.
Lord Dunsany’i etkileyen şeylerden bir tanesi de Binbir Gece Masalları’dır. İngiltere, yapılan sömürgelerle doğunun kültürünü öğrenmeye başlamış ve bu kültürü olanından belki biraz daha absürdleştirerek edebiyatlarına aktarmıştır, daha önceden incelediğim Vathek romanı da oryantalizmin bir örneğidir. Oryantalizmin giderek popüler hale gelmesiyle edebiyata iyice yerleşmiş ve bir akım haline gelmiştir. Bu akım zaman içerisinde Amerika’ya Weird Tales Magazine’e de sıçrar ve H.P. Lovecraft, Robert E. Howard gibi birçok yazarı da etkiler. Hem Lord Dunsany’i hem de Robert E. Howard’ı daha detaylı anlatan iki yazı sitemizde mevcut:
Kılıç ve Büyünün Efendileri #1: Lord Dunsany Kılıç ve Büyünün Efendileri #2: Robert E. HowardBeyazperde’de Sword and Sorcery
Sword and Sorcery sadece edebiyatla beslenmiş bir tarz değildir, sinema ve diğer mecralarda da büyük etkileri ve örnekleri vardır. Sword and Sorcery’nin beyaz perdede ilk örneği, 1941 yılında İtalyan yönetmen Alessandro Blasetti tarafından çekilen “The Iron Crown” filmidir. Film o yılların sinemaya bakış açısının değişmesinde büyük bir etki yaratmıştır ve 3 yıl sonra, 1944 yılında Sovyet yapımı “Kashchey the Deathless” vizyona girmiştir. Sword and Sorcery’ın en bilindik karakteri olan Conan’ın filminin gösterime girmesiyse 1982 yılını bulur. 1982’ye kadar bu tarza ait birçok film çekilse de Sword and Sorcery’ın sinemada en etkili dönemi 1980-2000 yılları arasında olmuştur.
Conan 1982’de yayınlanan Conan the Barbarian’la beklentiyi biraz olsa karşılayabilse de, 1984 yılında çıkan Conan the Destroyer’la birçok hayranını üzmüştür. Ben gibi yeni jenerasyonun sinemada izleme fırsatı bulduğu 2011 yapımı Conan the Barbarian ise bence tam bir faciaydı. Her ne kadar beklenen başarıyı yakalayamamış olsalar da, Beowulf destanının filmlerini de bu alanda değerlendirebiliriz. Benim gerçekten beğendiğim ve izlemenizi önereceğim film ise 1988 yapımlı, George Lucas’ın hem yapımcılığını hem de senaristliğini yaptığı Willow filmidir.