Kepler-452b: Kuzen? Sen misin?
Bu mu Yani? NASA Yine Aynı Haltı Yedi, Değil mi? Bir Sürü Tantana, Dağ Yine Fare Doğurdu!
Şimdi, günlük hayat diliyle bilim dili ne yazık ki aynı değil. Bilim insanlarının dili, bizim zevkimize göre çok daha yavaş işliyor. Hız, insanoğlunun daima ödüllendirdiği bir yetenek olmuştur. Eski çağlardan beri kendimizi hızlı top oyunlarını takip etmeye alıştırdık, en hızlı avcıları ödüllendirdik, bugün de gençken zengin olanları kıskanıyoruz.
Daha hızlı avlanabilmek, daha hızlı öğrenebilmek, bir şeyleri daha çabuk elde edebilmek… sabırsız bir türüz, malum. Ama işte, uzayın mekanikleri ne yazık ki bizim yetişeceğimiz hızda değil. Bugün mucitlerinin adıyla bulunmuş hiçbir icat, bir insan ömrüne sığmadı. Bilim adamları, birbirlerine basamak oluşturma mantığıyla çalışır. Mesela Batlamyus’un çalışmaları olmasaydı, bugün Kepler’in adını da bilmiyor olabilirdik.
Hiçbir bilim adamı, 1400 ışık yılı uzaktan sadece çizgisel verilere dayanarak ezbere konuşamaz, konuşmaz. Biz ne yazık ki tür olarak kesin konuşan, güvenilir, karizmatik tipleri lider belleyip inanır, peşlerinden gideriz. Ama bilim öyle bir şey değil. “NASA yine bir şeyler mi saklıyor, uzaylılar var bize söylemiyorlar,” gibi komplo teorileri lütfen 20. yüzyılda kalsın, her şey yerinde güzel. Hava durumu tahminine benzemez bu. Yanılma payı çok büyük. Olasılık ihtimali yüksek, ama kanıt yok. Bilim adamı dediğin kanıtsız açıklama yapamaz.
Dünkü toplantının amacı hem ABD hükümetine “Bakın bize verdiğiniz parayla gerçekten bir şeyler buluyoruz, ödeneğimizi arttırın!” demek, hem de şu ana kadar bulunan en umut verici gezegenin haberini paylaşmaktı. Ama adam açık açık “evimize en yakın yer” dedi. Bilim dilinde, bu çok önemli bir gelişme demek.
Hem ne istiyorsunuz ki? Yarın Dünya’ya inmelerini mi? Oraya gitmeyi mi? Daha çoğunuz kıçınızı kaldırıp işe gitmeye üşenirken mi?
Kızım, Sadede Gel! Uzaylılar Var mı, Yok mu?
Tabii ki varlar, yoksa hiç Erich von Daeniken okumamış mıydınız? Piramitleri uzaylıların yaptığını bilmiyor muydunuz? Aztekler’e jet-ski götürdüklerini? Şaka bir yana, kendi mantığınızı kullanın. Sadece bulunmuş 5000’in üstünde gezegen var, onlar da bizim gördüklerimiz. Dünyada yaşam nasıl pek çok kıtada benzer zamanlarda ortada çıktıysa, aynı şeyin evrende de olması mümkün. Ama bu çok büyük bir kumar. Dünyanın bir kaç bin yıl öncesini düşünün, insan ırkı ne haldeydi? Ya da bir milyon yıl öncesini? Bakın, dünyamız 4,5 milyar yaşında. Yok olan sürüyle tür var.
Başka gezegenler için de aynı şey geçerli olabilir. Bir uygarlık başlayıp yok olmuş olabilir, hatta kimbilir, bizim soğuk savaş senaryolarımız gibi birbirlerini yok etmiş bile olabilirler. Dinozorlar yok olmamış olabilir, tamamen kendi dünyamıza kıyasla söylüyorum. Çok daha değişik yaratıklar, organizmalar bulunabilir. Bulunan gezegenlerden birinde, neredeyse her gün buz yağmuru var mesela. Bu şartlara uyum sağlayacak hayatlar pekala türemiş olabilir. Ya da Arthur C. Clarke’nin dediği gibi, “Evrende 1000 yıllık bir yolculuğu hafif bir sıkıntıdan öte algılamayacak” ırklar bile olabilir.
Hani nasıl insan herkesi kendi gibi sanır, bu konuda henüz çok geniş düşünemiyoruz. Karbon bazlı düşünüyoruz. İlk sorumuz “Su var mı?” oluyor. Çoğumuzun kafasındaki uzaylı görüntüsü yeşil Marslılar, deforme gözler, kafalar yahut Roswell Otopsi’sindeki bedenden öteye gidemiyor. Yani, hmmm… kaçırıldıklarını iddia edenlerden bazıları hariç ama onların fantazilerini burada anlatasım gelmedi.
Yani evet, evrende yalnız olmamız çok ama çok düşük bir ihtimal. Evrenin sırf bizim için yaratılmış olduğunu düşünmekse, abesle iştigal. Yani, çok fazla yer israfı olurdu, değil mi?
Meraklıları, Kepler-452b hakkında daha fazla teknik bilgiyi buradan bulabilir.
Bu kısım tamamen bana ait. Bilgi vereceğim yer bitti, isteyen atlayabilir.
Uzaylıya Açık Mektup
Merhaba sayın uzaylı, biz dostuz. Hayır, tabii ki değiliz, şimdiden gezegeninize göz diktik bile. Bizden tedirgin oldunuz mu yoksa sadece şaşırdınız mı bilmiyorum, ama bilin ki türümüzün yapısı gereği siz ne kadar korktuysanız, biz beş misli korkuyor olacağız. Tabii ki bunu kendi teknolojik imkanlarımız dahilinde belli etmemeye çalışacağız. Hatta sırf bu yüzden sizi burç bile yapabiliriz. Burç ne demeyin, anlatması çok zor. Dünyalılar birbirleriyle olan çiftleşme maceralarında adınızı kullanacak ve hatta çocuklarına da size layık gördükleri isimleri verecekler dersem, umarım yeterince açıklayıcı olur.
Keşke ırkımı tek cümleyle tanımlayabilseydim, hepimiz benzer fiziksel özelliklere sahip olmamıza rağmen beyine gelince işin rengi o kadar değişiyor ki, anlatamam. Şu kadarını rahatlıkla söyleyebilirim, adaptasyon sorunu çekmeyen bir ırkız. Mesela kolumuzu, bacağımızı hatta sevdiklerimizi kaybedebiliriz, hayati organlarımız hasta dahi olsa alışır, yaşamaya devam ederiz. Bir tek birbirimize alışamıyoruz. O yüzden, size de alışabileceğimizi düşünmüyorum. Hani gelme imkanınız varsa oturun oturduğunuz yerde, aklınızdan bile geçirmeyin. Size bir gün biz gelebilirsek, büyük ihtimalle türümüzün en açık zihinli, güçlü bedenli numuneleri olacaklar. Bu bir teselli tabii. Ama yine de dikkatli olun derim. Yıllardır istila eden uzaylılarla ilgili kitaplar yazan, filmler çeken, kendimizi korkutmakta üstümüze olmayan bir türüz. Var olmanıza bile gerek yok. Çünkü o kitaplardaki istila eden uzaylılar, aslında biziz. Kendimizi anlatıyoruz sürekli.
Her gördüğü yeri, kişiyi, eşyayı, hatta gezegeni ele geçirmeye meraklı, ne istediğini bilmeyen, evrimini tamamlayamamış bir türüz. Ne mal olduğuyla yüzleşemeyen her varlık gibi, kendimizi olabilecek en güzel şekilde göstermekten de çekinmeyiz. Umarım ilerde sizi, o filmlerdeki güzel adamlar, kadınlar ve çocuklar gibi yüzünüzdeki dehşet ifadesiyle bizden kaçacak bir hale sokmayız. Umarım naif, güzel ve iyi niyetli bir halk değil, en az bizim kadar zorbasınızdır. Ne demişler, dinsizin hakkından imansız gelir. Din ne mi demek? Bunu açıklamak bana düşmez. Size, yaşamış en zeki insanlardan birinin cümlesini aktaracağım sadece; “Hem çok güzel rüyalar, hem de pek korkunç kabuslar yaratabilen ilginç bir türüz.” Çoğumuz da salak.
Şu an olduğunuz uzaklık yeterince güvenli. Aman arayı açmamaya kalkmayın, kozmik tımarhanemizi bulunduğunuz yerden zevkle ve ibretle izleyin. Mene sakkhet ur-seveh, iyi seyirler.