Kılıç ve Büyünün Efendileri #1: Lord Dunsany
Konumuza geri dönmek gerekirse; yazarların kendi hayal gücüyle süsleyerek aktardığı egzotik ülkelerin coğrafi karşılıklarını haritada bulabiliyordunuz. İşte Lord Dunsany’nin farkı bu olmuştur. Coğrafi gerçeklerden vazgeçip kendi ülkelerini yaratmış, kendi fantastik kurgularını bu ülkelere yerleştirmiş ilk yazardır bu adam. Hani bugün ortalama bir fantastik kitabı açıp yazarın muhtemelen kendi çizdiği dünyanın haritasını görürsünüz ya? Hah! işte kendisi bunu yapan ilk fantastik edebiyat yazarıdır. Dunsany olan mitolojilere ait karakterler yazmıyordu, kendi mitolojisini yazıyordu.
Lord Dunsany’nin asıl değeri bununla da kalmayıp, kısa hikayeler, piyesler ve romanlar şeklinde yüzlerce eser üretmiş olmasıdır. İlk kitabı “Gods of Pegana” yani Pegana Tanrıları’nı kendi parasıyla bastırır. Bu kitapta 1905-1919 arasında yazdığı kısa hikayelerini derlemiştir ve etkisi büyük olur (Bir daha asla hiçbir eserini para vererek bastırmak zorunda kalmayacaktır). Pegana yazarın kısa hikayelerinin geçtiği dünyanın adıdır, kendi tanrıları, tarihi ve haritası olan bu diyar Sydney Sime tarafından resimlendirilmiştir. Tanıdık geliyor değil mi?
Kısa hikayeleri tutulduktan sonra Dunsany piyesler de yazmaya başladı. Bunlar o hayattayken pek çok tiyatroda sergilendi ve Broadway’de de oynandı, hatta bir kısmında kendisi de rol aldı. Ne diyeyim, şanslı adam. Radyoda yayınlanması için özel yazdığı piyesler de vardır. Oyunlar ve kısa hikaye derlemeleri dışında romanları da vardır. İlk romanı Don Rodriguez: Chronicles of the Shadow Valley’yi 1922’de yayınlar. En meşhur romanları ise, The King of Elfland’s Daughter ve The Curse of the Wise Woman’dır. Türkiye’de yayınevlerinin ısrarla görmezden geldiği isimlerdendir. “Gibbelin’lerin Hazinesi” (en ünlü kısa hikayelerinden biridir, rivayete göre Tolkien’in Tom Bombadil’in Maceraları’ndaki şiirlerinden biri bundan ilhamla yazılmıştır,) İthaki’nin Kılıç ve Büyü derlemesinde yayınlanmış ve Yann’ın Ülkesi adlı hikayesi Dost Kitabevi’nin Babil Kitaplığı serisinden çıkmıştır.
Peki bu adam hangi kaynaklardan esinlenmiştir? Hemen söyleyeyim, en başta Herodot. Tarihin babasının yanısıra Yunan mitolojisi ve trajedyaları, özellikle Grimm ile Andersen masalları ve İncil. Evet, İncil. Zaten yazım tarzı İncil’in bir parodisi gibidir (Buradan anlayacağınız üzere bu adam dindar filan da değildir). Cümleleri çok sadedir, ancak araya tonlarca mitolojik isim ve temsil ettikleri referans serpiştirilmiştir. Lovecraft de böyle yazar, ama cümleleri en az 3-4 satır ve ağdalıdır. Lord Dunsany bu ağdadan uzaktır, satırlarında hiciv ve alegori görürüz, ancak anlatım sadedir. İlginç bir kombinasyondur ama başka bir dile çevrilmesi zordur. Çünkü cümlelerinde vurgulamak istediği noktayı açıkça anlatmaz, mitolojilerden tanrı ve kahraman isimleri vermek suretiyle referanslarla anlatır, yorumu okuyucuya bırakır. Lord Dunsany’nin bir esin kaynağı da, kelimelerle resim yapmak konusunda üstüne görmediğim Edgar Allan Poe’dur. Eh, yakışır. 1800’lerde yaşamış ve mitolojik hikayeleri romantik bir şekilde yeniden yorumlamış William Morris’i de esgeçmemek gerekir.
Lord Dunsany’nin şanslı yaşamı, maalesef 25 Ekim 1957’de yani 79 yaşındayken apandisitinin patlaması sonucu son bulur. Arkasında bıraktığı eserler, o dönemde yeni doğan fantastik yazına dair hala tam keşfedilmemiş ilham dolu ülkelerle kaplıdır.
Not: Bir sonraki bölümde, Robert E. Howard’ı göreceğiz.