NBA Efsaneler Kuşağı 2 – Günümüzün ve Tüm Zamanların En İyi Şutör Guardları

NBA’in son yılları gerek fiziksel, gerekse de istatistik olarak canavarlaşan pek çok oyuncuyu barındırıyor. Özellikle son dönemde etkinliklerini arttıran bu süper starların uzun vadedeki amaçları öncelikle şampiyonluk ve sonrasında da isimlerini efsanelerin arasına yazdırarak ölümsüzleştirmek. Fakat bunu yapabilmeleri için önlerinde geçmeleri gereken pek çok oyuncu var.

Yazı dizisinin ilk kısmında point guardlar ile başladığımız yolculuğu, shooting guardlar ile devam ettirelim.

Tüm Zamanların En İyi Şutör Guardları

Bu listede, önemli bir konu gözünüze çarpacaktır. Esasen günümüzde “öncelikli görevi skor” olarak bilinen şutör guardlar (2 numara diyelim) her zaman takımların en skorerleri olmuyordu. Basketbol her zaman uzunların domine ettiği, oyun kurucuların da ön plana çıkma eğiliminde olan bir spor olmuştur. Bu yüzden diğer pozisyonlar, pek çok süper star çıkarmış olsa da, shooting guardlar için tüm NBA tarihine bakılırsa sadece takımlarını değil tüm ligi sürükleyenlerin sayısı point guard ya da center oyunculara göre olarak daha azdır.

Bununla birlikte 2 numaraların tarihini, Majesteleri Jordan öncesi/sonrası diye ayırmak daha doğru olabilir. Zira, çeşitli saygın dergilerin ya da haber kanallarının sitelerinde bulabileceğiniz listelerdeki çoğu 2 numaranın Majesteleri sonrası döneme ait olup, bizzat O’ndan etkilendikleri barizdir. Zaten Kobe, Iverson, McGrady gibi pek çoğu bunu kabul de ederler.

Michael Jordan

Çoğu izleyici ya da otoriteye göre goat (greatest of all time – tüm zamanların en iyisi) olan Majestelerini, sadece istatistik ile açıklamak çok doğru değil. 6 şampiyonluk, 40’lı yaşlarda oynadığı Washington dönemi dahil olmak üzere 30.1 sayı ortalaması, sıklıkla girdiği yılın savunma beşi, all-star mvp’leri, lig mvp’leri, final mvp’leri derken zaten yazacak yer kalmaz.

Yine de bazen gördüğümüz Jordan’ın çok yönlü olmadığı eleştirisi enteresandır. Yılın sayı kralı olup en iyi savunma beşinde olabilen bir oyuncuya üzerine ribaund ve asist beklentisi hatalı olabilir. Zira bu konularda da aktif olunca, takımın geri kalanının pasifize edildiğine sıklıkla şahit oluyoruz. Bir oyuncunun kendi yaptığı işte en iyi olması, doğru bir takım kurulumu açısından daha sağlıklıdır. Yine de eklemek isterim ki kariyer ribaund ortalaması 6.2, asist ise 5.3’tür.

Fakat Jordan’ın etkisi, dönemi yaşayan ya da araştıranlar tarafından daha iyi anlaşılabilir. Kendi takımı dahil herkes tarafından korku uyandıran azmi ve mücadele isteği, sporun mücadele ruhu ve 90’lar ABD’sinin kapitalizm olgusu ile birleşince akıl almaz bir fenomene dönüşmüştür. Jordan ile ilgili sayısız efsanevi öykü vardır. Orta okulda takıma girememesi, antrenmanlarda yeterli mücadele olmadığı için takım arkadaşlarını azarlaması ve kendine hayali rakipler yaratması, babasının ölümü ve 2 kez basketbolu bırakıp geri dönmesi, maç içindeki trash-talk sonucu canına okuduğu takımlar, Detroit’in Bad Boys’u gibi saha içi saha dışı her türlü sertliği yapan bir takımın bile bir noktadan sonra Jordan’la uğraşmanın iyi olmadığını fark edip diğer diğer oyunculara odaklanmasını anlatmaları gibi sayısız hikaye, efsanesine katkıda bulunmaktadır.

Gel gelelim, bu etkinin günümüzde tekrarlanması imkansız görünüyor. Sosyal medya sayesinde süper-starlar artık çok daha ulaşılabilir insanlar oldular, eskinin süper starlarının hikayeleri başkaları tarafından anlatılırken günümüzün süper starları kendi hikayelerini sosyal medyadan paylaşıyorlar. Bu da onları temelde insani bir hale getirirken 90’ların kültür ikonları (sadece spor değil müzik ve sinema için de geçerli) adeta Dünya’da yürüyen antik tanrılar gibiydiler.

Jordan’ın en tepede olmasını en önemli nedeni, günümüzdeki konjektür ile artık taklit edilemez olan yarışmacı yapısı ve düşünce şeklidir. Jordan’ın üniversite arkadaşları, babaanneleri ile oynanan bir tombala oyununda kazanmak için hile yapmaya kadar giden bir yarışmacı ruha sahip olduğunu anlatmaktadırlar. Çevresi için zor bir karakter olabilir fakat modern sporlar için Jordan etkisi tanrısaldır.

Ek olarak ABD içinde halen en büyük sorunlardan biri olan ırkçılıktan da bahsetmemek olmaz. Jordan için de geçerli olan en önemli olaylardan biri siyah-beyaz duvarını ve engelleri tamamen aşan ilk siyahi olmasıydı ki bu bizim anlamamız zor olan, ancak ABD için müthiş öncelikli bir konudur. Hele ki Chicago gibi ırkçılığın üst seviye olduğu bir takımda olması işleri daha da inanılmaz yapıyor. Belki de günümüzde ırkçılığın gerilemesinin başlangıcı o dönemde atılmış olabilir.

Bazı oyuncular için takımını, bazıları için ligi, bazıları için dönemini ve bazıları için de NBA’i değiştirmiş diyebiliriz. Lakin Michael Jordan, modern dönemin tüm profesyonel sporlarını değiştirmiş, tüm zamanların en büyük spor ikonlarından biridir. Hail to the GOAT, Majesteleri Michael Jordan!

Şüphesiz ki basketbol tarihinin en iyi duvar posteri, Majesteleri smaç şampiyonu olurken foul çizgisinden yaptığı smaçtır!

Kobe Bryant

Her ne kadar etki olarak Jordan olmasa da Kobe, Jordan’ı hem fiziksel özellikler, hem oyun stili hem de zihinsel olarak en iyi taklit eden oyuncudur. Zaten kendisi de bunu kabul etmekte olup, bir şeyler öğrendiğini ve iletişimde kaldıklarını asla gizlememiştir. Bilakis Jordan’dan bahsederken sıklıkla “big brother” tabirini kullanır.

Bir efsaneden çok net bir şekilde etkilenmiş olması, Kobe’nin de ayrı bir efsane olmasına engel değildir. Dönemin en dominant uzunu olan Shaq ile kazanılan 3 şampiyonluk Kobe için hiçbir zaman tam olarak hazmedilememiştir. Bu yüzden yıllar sonra yanında o seviye oyuncular yokken 2 şampiyonluk daha kazanmış ve adını tüm zamanların en iyileri arasına altın harfler ile kazımıştır.

Liseden lige doğrudan girmesi ve son yıllarda yaşadığı sakatlıklardan dolayı oyun süresi düşse de kariyer ortalaması 25 sayıdır. Çoğu kişiye göre tarihin en ölümcül skorerlerinden biridir. Ayrıca Jordan benzeri (kimilerine göre daha da fazla) bir yarışmacı ruhu vardır. Konu antrenman olunca, tarihin gördüğü en takıntılı isim olduğu, şampiyonluktan hemen sonra takım arkadaşları tatil yaparken sahaya gelmesinden belli oluyor. Yine bu listede bulunan Wade’in milli takımda oldukları dönemde kendileri kahvaltıya inerken Kobe’nin gym’den çıktığını görüp “vay canına, demek böyle oluyormuş” diye kendi kendine söylendiği şeklinde bir anısı mevcut. Wade bile çok çalışkan bir oyuncu olmasına rağmen böyle bir tepki vermesi, Kobe’nin azmini bizlere daha iyi anlatıyor.

George Gervin

Jordan öncesi dönemin skorer 2 numaralarının en önemlisi şüphesiz nam-ı diğer Iceman olan George Gervin’dir. Hem soğukkanlılığı hem de çoğu oyuncunun kendisini zorlayarak yaptığı imkansız atışları çok kolay gibi göstermesi ile NBA tarihindeki yeri ayrıdır. 4 sayı krallığının yanında şampiyonluk bulunmaması maalesef, yazının girişinde anlattığım iki numaraların lige hakim olmaması hakkındaki konuyla alakalıdır. Ligi belli pozisyon ve takımların domine ettiği döneme denk gelmesi Gervin adına şanssızlıktır. Fakat normalde çoğu günümüz izleyicisine sıkıcı gelebilecek 70’ler basketbolunda, halen keyifle izlenebilecek müthiş bir skorerdir.

Allen Iverson

Şampiyonluk kazanamamış bir diğer efsane de Iverson’dur. 1.83 boyu ile tarihin gördüğü en kısa 2 numaralardan biri olması sizi yanıltmasın. Kobe dahil pek çoğu Iverson’un daha uzun olması durumunda çok daha farklı bir seviyeye çıkacağını (GOAT? belki…) söylemektedir.

Fakat inanılmaz yeteneği, sürati, hem hücum hem savunmadaki cesareti ile Iverson bulunduğu takımları daima sırtlamıştır. Şampiyonluk sahibi olmamasına rağmen bu listelerde tepelerde (sıklıkla ilk beşte) yer bulmasının nedeni sadece bunlar değildir. Iverson’da pek az oyuncu için söyleyebileceğimiz gerçek bir kültür ikonudur. Örülü saçları, büyük altın takıları, dövmeleri ile sonrasında gelen pek çok oyuncuya örnek olmuş ve daima sıkı bağları olan hip-hop kültürü  ile basketbol arasında kalıcı bir bağ kurmuştur. Iverson sonrası hip-hop kültürü izleri NBA’de derinleşmiştir.

Clyde Drexler

Kariyerinin ilk dönemlerinde bitirici ve atlet bir oyuncuyken, sonrasında oyununa eklemeler yapan ve kendini geliştiren Drexler’de listelerde en tepede görmeye alışkın olduğumuz bir isimdir.

Oynadığı dönemlerde pek çok efsane isim olmasına rağmen kendine saygın bir yer edinmiş olan The Glide (havadaki akrobasi yeteneği ile kazandığı lakaptır), kendisine orijinal Dream Team’de de yer bulmuştur. Gel gelelim hiçbir zaman tam bir dominant olmamış, ancak Hakem Olajuwon ile yolları kesiştikten sonra şampiyonluk görebilmiştir.

Ray Allen

Stephen Curry öncesi çoğu 3 sayı rekorunun sahibi olan Allen, tarihin gördüğü en keskin şutörlerden birisidir. Hem Boston hem de Miami’de kazandığı şampiyonluklar kadar savunması ve sıklıkla gösterdiği atletik yeteneği de dikkate değerdir.

Bu tür listelerin tepelerinde sürekli yer bulan oyuncu, topu elinde çok tutmadan oyunun nasıl domine edilebileceğinin örnek bir göstergesidir. Allen’ın varlığı, takımdaki diğer topla oynayan oyuncular için nimettir. Zira top kendisinde olmasa da savunmanın ilgisi sürekli oradadır ve diğer oyuncular çok daha rahat pozisyon bulabilmektedirler.

Pek çok otorite ve basketbol adamına göre 2 numara tanımının en çok yakıştığı oyunculardan birisidir. Benim de şahsi görüşüm olarak şut stili ile oyun şekli, yetişmekte olan genç shooting guard oyuncularına ders olarak gösterilebilecek örnek bir adaydır.

Soldan sağa; Kobe, Iverson, Wade, McGrady, Jordan, Carter (sonraki yazıda olacak), Reggie Miller, West (önceki yazıda mevcut), Ray Allen.

Diğer Efsaneler

Bir diğer keskin şutör ve trash talk uzmanı olan Reggie Miller’ı unutmak olmaz, şampiyonluk kazanabilseydi yeri çok daha farklı olabilirdi. Unutulmaz clutch performansları ve all-star hareketleri ile müthiş atletik Tracy McGrady, akıcı oyunu ve yeteneği ile “Pistol” Pete Maravich, Boston şampiyonluklar hegamonyasının önemli parçalarından ölümcül John Havlicek ve Detroit bad boys’un görece sempatik yüzü olan istiktar abidesi Joe Dumars da bu tür listelerin önemli isimleridir.

Yazarın Ek Notu

Dehşet problemli fakat bir o kadar yırtıcı oyuncu Latrell Sprewell, sadece 11 sezon oynayan ve New York’un bitirdiği adamlardan Allan Houston ile zeka ve güç karışımı olan favorilerimden Mitch Richmond’ı da eğer tanımıyorsanız göz atmanızı tavsiye ederim.

Günümüzün En İyi 2 Numaraları

Dwyane Wade

Son dönemlerde ilerleyen yaşı, sakatlıkları ve takas durumları ile biliyor olsak da Wade çoktan bu listelerde ilk onda, sıklıkla da ilk beşte kendine yer edinmiştir.

Müthiş yetenekli olmasının yanı sıra, diğer süper starlar ile anlaşabilmesi, gerektiğinde ön plana çıkıp gerektiğinde ikinci adam olabilmesi kendisine şampiyonluklar getirmiştir. Wade’in bu özelliği, süper star kategorisinde olan ya da orayı zorlayan oyunculara örnek olmalıdır. Yanından süper-star kaçıranlar (Westbrook) ile yanına süper-star katanlar (Wade, Curry) arasında çok keskin bir fark bulunmaktadır.

Klay Thompson

Şahsen çok sevdiğim bir oyuncu olan Thompson’un kariyerinde biraz da şanslı olduğunu düşünüyorum. Çoğu takımda sadece “şutör” olabilecekken topu ve oyunu paylaşan Curry ile şuta dayalı oyunu olan GSW içinde hem dönemin hem de tüm zamanların en iyi 2 numaraları içine şimdiden girmiştir. Kırdıkları gerek bireysel gerekse takım rekorlarının yanı sıra bu işin olmazsa olmazı şampiyonluklar kazanılmış olması, Thompson açısından ayrıca önemlidir.

Durant’ın gelişine rağmen takım içindeki önemini koruması, sıklıkla gösterdiği hem pozisyon hem de oyuncu savunmaları da, kişisel gelişimini devam ettirdiğinin kanıtıdır. Topsuz oyunda sürekli hareket halinde olması, kendini unutturduktan sonra bir çeyrekte 30 sayı atıp sonradan oyunu arkadaşlarına bırakması ile Thompson, oldukça sıradışı bir oyuncudur.

Bay Sakal, James Harden… Yeteneğinin tavanına ulaştı mı? Yoksa daha çok 40+ sayılık performans sergileyecek mi?

James Harden

Gerek kişisel rakamları gerekse takımının galibiyet oranları Bay Sakal’ın kariyeri için çok güçlü sinyaller veriyor. Bu şekilde giderse listenin ilk 5’ini zorlayabilir. Fakat felaket savunması ve Houston’un dönemin hakim ekipleri ile halen baş edemiyor oluşu da lider olması beklenen bir oyuncu için ayrı bir şanssızlık olarak görülebilir. Chris Paul ile topu dengeli bir şekilde paylaşmasına ve 45-12-10 gibi pek çok maçıyla Harden, tarihin gördüğü en verimli izolasyon rakamlarına sahiptir (Majestelerinden bile iyi).

Yine de kariyerini şampiyonluk olmadan bitirebilecek gibi görünüyor. Houston’un bu sene yaptığı tuhaf Melo hamlesi sonrası dağılan yapısında, geçen senenin finalini tekrarlamaları zor görünüyor. Ligin yeni kuralları doğrultusunda açık ara en çok faul atışı kullanan oyuncu olması da son yıllarda iyice antipatik bir hale geldi. Buna rağmen Harden’ın, günümüzde aktif oyuncular arasındaki en etkili 2 numara olduğu aşikardır.

Jimmy Butler

Jordan sonrası Chicago’da 2 numara oynamak mı? Herhalde bu bir kabus olabilirdi, taa ki Jimmy Butler değilseniz. Kariyerinin ilk yıllarında tam bir savunmacı iken sonrasında üzerine koymaya devam etmiş, geçtiğimiz sezon 23.9 sayı ortalamasına kadar çıkmıştı. Geçen sezon takas ve sakatlık durumları nedeni ile pek göremediğimiz Butler, bu sene Minnesota’da takımın bütün kimyasını bozmuş, genç star oyuncular Wiggins ve Towns üzerinde inanılmaz bir baskı oluşturmuştu. Şimdilerde Philadelphia’da ve yine takımla uyumu konusunda ciddi şüpheler var. Biraz daha az “deli” olsaydı, azmi ve her şeyini vermesi ile tüm zamanlar listelerinin ciddi bir adayı olabilirdi.

Demar Derozan

Son birkaç yıldır ligin en iyi 2 numarası olduğunu düşündüğüm Derozan (o dönemler Harden 1 numara oynuyordu), bu sene şaşırtan takas sonrası taraftarı olduğum Spurs takımında harika işler yapmaya başladı. Atletik yeteneğinin yanına şutu da ekledikten sonra durdurulması zor bir hücum silahına dönüşen Derozan, bu sezon oyun kurucular sakatlandıktan sonra sıklıkla o pozisyona geçmeye başladı ve kariyerinin en iyi (6.2) asist ortalamasına ulaştı. Spurs gibi takım oyununun üst seviye olduğu bir yerde Derozan’ın sonradan geliştirdiği bu özellikler, basketbolu yakından takip edenler için göz kamaştırıyor.

Gel gelelim Spurs yaşlı ve modern oyuna henüz adapte olamamış bir kadroya sahip. An itibarı ile Derozan’ın da kariyerini şampiyon olamadan bitirme ihtimali oldukça yüksek. Yine de Spurs ile elde edeceği her başarı, kariyerine katkı yapacaktır.

Ve Diğerleri

Hak ettiği yeri bir türlü alamayan Paul George biraz şanssızdır, düşünceme göre pasör ve ortalama bir oyun kurucu ve dominant bir uzun ile birlikte oynayabilirse inanılmaz yararlı olacaktır. Yine de bu sene Thunder takımında, Westbrook’la iyi bir paylaşım içine girdi ve kariyerinin en iyi dönemini geçiriyor olabilir. Indiana’ya gittikten sonra kendini bulan Oladipo’da dikkate değer bir başka oyuncu. Bradley Beal ve CJ MCcollum önemli oyuncular olmalarına rağmen, şu an için ya da ileride tüm zamanlar listeleri için aday olduklarını olduğunu düşünmüyorum. Eric Gordon ise ligde daima etkili olmasına rağmen dominant olamamıştır. Gel gelelim genç yaşına rağmen gösterdiği müthiş yeteneği ve şimdiden yaptığı akıl almaz işler ile Devin Booker’ın ilerleyen yıllarda bu listelerde olması kaçınılmaz görünüyor.

Soldan sağa; B.Beal, Thompson, McCollum, Wade, Booker, Derozan (eski formasıyla)

Yazarın EN’LER Listesi

Diğer yazıda da söylediğim gibi, istatistik dışında başka konular da çoğu otoritenin seçimlerini etkiliyor. Bu şekilde bakarsak benim listem aşağıdaki gibidir;

  1. Michael Jordan
  2. Kobe Bryant
  3. Allen Iverson
  4. Dwyane Wade
  5. James Harden / Klay Thompson (iki oyuncu bireysel olarak kıyaslanabilir ancak Thompson’un şampiyonlukları ve ligi değiştiren takıma etkilerini unutmak olmaz)

Yorumlarda tartışmaya açıktır!

Bu yazı, "NBA Efsaneler Kuşağı" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar