NBA’de Değişen Oyun Düzeni ve Pozisyonlar – 1. Kısım
NBA ve Dünya basketbolunda, yıllardır belirli olan pozisyonlar/görevler vardır. Fakat son yıllarda basketbol da her şey gibi çok hızlı bir gelişime uğrarken pozisyon tanımları da birbirine girmeye başladı.
En basitinden Nba Efsaneler Kuşağı Yazı Dizimizde bir yıl kadar önce bahsettiğim oyuncu pozisyonlarının, bu gün bile anlamsızlaşmaya başladığını fark ediyoruz. Yine de ön bilgi olması açısından klasik ve bilinen oyuncu pozisyonlarını bir hatırlayalım.
1 – Oyun Kurucu (PG, Point Guard, Play maker)
Topu elinde daha fazla durduğu, genelde takımdaki en kısa, en kısa değilse de en iyi oyun görüşü ve pas yeteneğine sahip oyunculardır. Geçmiş dönem Nba’den Johnt Stockton, Magic Johnson, Jason Kidd örnek verilebilir. Daha yakın dönemden ise Chris Paul, Kyle Lowry ve Ricky Rubio klasik oyun kurucu tipine iyi örneklerdir.
2 – Şutör Guard (SG, Shooting Guard)
Bir önceki pozisyon kadar kısa olmasalar da yine ortalamanın genelde altında olan, genelde topla belli ölçüde iyi olmakla beraber daha çok takımı yönlendirmek yerine skor bulma amacında olan oyunculardır. İsminin shooting/şutör olması aldatmasın, farklı özellikleri de olabilir. Eskilerden Reggie Miller, Kobe Bryant, Ray Allen iyi örneklerken günümüzden Klay Thompson, Devin Booker ve CJ McCollum klasik anlamda bu pozisyonun iyi örnekleridir.
3 – Kısa Forvet (SF, Small Forward)
Burada da kısa ismi aldatıcı olmamalı. Kısa tanımı, iki tane olan forvet pozisyonundan kısa olanını tanımlarken genelde takımlar ölçeğinde orta boylu, hemen her işi belli ölçüde yapabilen çok yönlü oyunculara işaret eder. Eskilerden Scottie Pippen ve Dominique Wilkins sayılabilir. Günümüzden ise bu tanıma en iyi uyanlar Kawhi Leonard, Khris Middleton ve Jayson Tatum’dur.
4 – Power Forvet (PF, Power Forward)
Takımdaki en güçlü oyuncu olmak zorunda değilse de forvetler arasındaki daha uzun ve güçlü olanı işaret eder. Genelde potaya yakın oynasalar da dışarıdan da belli bir tehdit oluştururlar. İstisna durumlar haricinde ilk beşteki en uzun ikinci oyuncudur. Karl Malone, Charles Barkley ve Tim Duncan en iyi eski örneklerdir. Yakın dönemden ise örnek bulmak güçleşmekte olmasına rağmen klasik tanıma en iyi uyanları seçmeye çalışırsak Pascal Siakam, Lauri Markkanen’i sayabiliriz.
5 – Pivot (C, Center)
Takımın en büyük ve uzun oyuncusu olan pivotlar, hücumda da savunmada da potaya en yakın pozisyondaki oyunculardır. Shaquille O’neal, Hakeem Olajuwon, Patrick Ewing gibi isimler klasik pivotlardır. Günümüzde anlamını yitiren bu pozisyona en yakın oyuncular Rudy Gobert ve Andre Drummond sayılabilir.
Değişen Oyun Satır Başları
Az önceki tanımlamalarda da bahsettiğim gibi bazı pozisyonlar ortaya çıkış amaçlarını neredeyse tamamen kaybettiler. Bazı pozisyonlar ise çok büyük evrim geçirirken bazı oyuncuları da bu pozisyonlar ile tanımlamak imkansızlaştı.
Bu konuda NBA uzun yıllardır evrim geçirmesine rağmen 2010’lu yılların ortalarında başlayan Golden State Warriors hegemonyası, kırıcı bir etki yarattı. Büyük oranda şuta ve paslaşmaya dayalı hücum oyunları ve bolca yardımlaşma sayesinde güçlenen savunmaları klasik pivot ihtiyaçlarını ortadan kaldırdı.
NBA’de yıllardır dominant ve etkili bir pivota sahip olmak başarının anahtarıydı. Basketbolun içinden gelenlerin bileceği üzere uzun yıllar boyunca bir takım kurulumunda en büyük ihtiyaç pivot ve oyun kurucuyken diğer pozisyonlar detaylar için gerekliydi. Bu ikisi, özellikle de pivot olmazsa olmazdı. Hatta NBA tarihine bakarsak, elit bir pivotu olmadan şampiyon olan NBA takımlarının sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır.
Yine de 2010’lu yılların Golden State’i bu durumun tek sebebi değil. Bir diğer efsane takım 96-98 arası 3 sene üst üste şampiyon olan Chicago Bulls’un da (daha önceki üç şampiyonluklarında da değerli ancak dominant olmayan pivotları vardı) etkisi büyüktür.
Bu iki takımın da kadrolarında klasik pivotlar olmakla birlikte etkileri ve aldıkları süreler çok düşüktü. Ve daha da önemlisi özellikle de play-offların en önemli maçlarında, maçların en önemli dakikalarında pivotsuz beşlerle sahada olmalarıydı.
98 Chicago Bulls’un ölüm beşinde sahada olanlar ;
Ron Harper (sg), Michael Jordan (sg), Scottie Pippen (sf), Toni Kukoc (sf), Dennis Rodman (pf) şeklinde kurulurken hem klasik pivot hem de klasik oyun kurucu içermiyordu.
Fakat o yılların Chiccago kadrosunda yedeklerde bulunan Steve Kerr, 2010’lu yılların Golden State’inin coach’u olunca bu anlayışı kuvvetlendirdi. Golden State’in 2018-2019 yıllarındaki ölüm beşine bakarsak ;
Stephen Curry (pg), Klay Thompson (sg), Kevin Durant (sf), Andre Iguadala (sf), Draymond Green (pf) şeklindeydi. Burada da bazı oyuncu pozisyonlarında farklar var ancak oraya birazdan geleceğiz.
Tabi tüm bu yıllar içinde, şu anda Houston Coach’u olan Mike D’antoni’nin Phoenix takımlarının da etkisi büyüktü. Şu anki Houston takımı ise olayı bambaşka bir seviyeye taşıdı ki aşağıda ondan da bahsedeceğiz.
Kaybolan Pozisyonlar ve Sahaya Yerleşim
Peki pivotlara duyulan ihtiyaç sadece bu takımlar yüzünden mi ortadna kalktı dersek tam olarak öyle değil. Bu takımlar, doğru oyun şablonu kurulursa dışarıdan şut tehdidi olmayan bir pivotun hatta şut tehdidi olmayan herhangi bir oyuncunun ayak bağı olacağını göstermeye başladılar. Golden State’i ister istemez çoğu takım taklit etmeye başladı. Maçları o kadar rahat kazanıp, güle oynaya ilerlerken taklit edilmemeleri imkansızdı. Ayrıca dominant pivot bulmak da zaten kolay bir şey değilken, böylesi bir çözüm herkesin gözlerini kamaştırıyordu.
Şu an takımların sahaya yayılışında şutu olmayan tek bir oyuncuyu barındırmak (Rudy Gobert örneğin) büyük bir lüks. Bu öyle bir lüks ki eğer o oyuncuyu barındıracak iseniz size diğer takımlarda olmayan müspet artılar katıyor olması gerekiyor. Fakat günümüz NBA basketbolunda iki tane şutu olmayan oyuncuyu barındırmak ise tek kelime ile imkansız.
Zira her ne kadar insanlar “NBA’de savunma yapılmıyor” deseler de savunmalar oldukça komplike bir hal aldı. Sahadayken hücum ettiğiniz alanın büyüklüğü belli. Eğer birden çok oyuncu o alanın aynı yerinden skor bulmaya çalışırsa rakibin orayı savunması oldukça kolaylaşıyor. Yani alanı açabilmek için en azından dört, tercihen beş oyuncunun da şut tehdidi olmasına ihtiyaç doğuyor.
Örneğin Philadelphia 76’ers. Joel Embiid gibi muhtemelen ligin en iyi pivotuna ve Ben Simmons gibi Lebron’un gençliğine en çok benzeyen ancak şutu olmayan epeyce fizikli ve uzun bir oyun kurucuya sahipler. Fakat bu ikisi de sahanın aynı yerinden sayı bulmayı denerken birbirlerinin de koridorunu kapatıyor. Kalan üç kişi müthiş şutör de olmayınca 76’ers hücumu belli noktalarda tıkanabiliyor. Kısacası iki tane şutu olmayan oyuncu, ikisi de all-star olsalar bile kaldıramayacağınız bir yük haline geliyor.
Lebron James’den bahsetmişken, şu an NBA’in en büyük oyuncusu olan Lebron bile kariyerinin ilk dönemlerinde vasat bir şutörken yıllar boyunca kendini mecburi olarak o alanda geliştirip iyi bir noktaya geldi. Son 17 seneye damgasını vuran oyuncunun bile en büyük olmak, orada kalabilmek için şutunu geliştirmek zorunda kalması esasında çok şey anlatıyor.
Tanımsız Oyuncular, Enigmalar
Yine bazı oyunculara belli pozisyon yazarken ihtiyaçtan isim verildiğini de söylemek gerekiyor. Yine All-star seviyesinden ilerleyelim.
Stephen Curry’den bahsedelim. Hala tarihin en iyi point guardlarından biri olup olmadığını konuşuluyor. Ancak Curry, klasik point guard tanımlamasına pek uymuyor. Evet pick&roll oynuyor, bazen top elinde belli süreler duruyor da. Ancak temelde en büyük silahı öldürücü şutu. Bunun için de topun elinde olmasına gerek yok. Topsuz oyunda da bir SG gibi hareketli gibi, boşa çıkıp atabiliyor. Hatta topsuz oyunu sayesinde daha değerli olduğunu söylemek bile mümkün.
Yukarıdaki efsaneler kuşağı serisini yazarken o dönemde SF olarak görünen Giannis Antetokounmpo’ya bakalım. Bu güne gelindiği zaman, bir pozisyon yazılması gerektiği için PF olarak yazılıyor. Fakat çoğunlukta sahadaki beşin en uzunu ve potaya en yakın alandaki savunmacı, potaya en yakın alandan sayı üreteni. Yani istatistik açıdan C gibi görünüyor. Fakat hücumda top onun elinde başlıyor ve PG olarak görünüyor. O halde Giannis için PF demek ne kadar doğru? Aynı şekilde C ya da PG demek de doğru mu? Zamanında en iyi SF’ler arasında değerlendirmiş olmama rağmen SF mi? Hem hepsi hem de hiç biri!
Yine Lebron’a dönelim. Tarihin en iyi SF’i diyebiliriz ancak klasik SF’ye çok uzak. Örneğin bu sene 10.6 asist ortalaması ile krallığa oynuyor ve en yakın rakibine 1.3 fark atmış durumda. Hücumun büyük kısmında top Lebron’da duruyor. Fakat sıklıkla da savunmada PF’leri savunuyor. O halde Lebron’u ne olarak değerlendirmek gerekiyor?
James Harden, SG olarak geçse de iki sene önce neredeyse sezonun tamamına PG oynadı. Peki eski dönemin combo guard denen pozisyonunu yazalım desek bile havada kalıyor. Zira Harden topu elinde tutarken, genellikle yanında bir tane de PG oluyor. PG’yi toptan uzaklaştırınca kendi pozisyonundan ediyor. Örneğin son dönemin klasik PG tanımına en çok uyan oyuncusu Chris Paul, Harden’ın yanında oynarken SF gibi görev alıyordu.
Harden demişken, Houston’un son dönemdeki oyuna da bakmak gerekiyor. Şu an en uzun oyuncuları 2.01 olan Covington. İlk beşlerine bir bakalım ;
Russell Westbrook (pg), James Harden (sg), Danuel House (sf), Robert Covington (sg,sf), PJ Tucker (sf)
Bu beşin tamamı dış oyunculardan kurulu. Her ne kadar çoğu kişi PF sansa da PJ Tucker bile temelde yıllarca SG-SF oynayan bir oyuncu. Westbrook’u da combo guard sayabilirsiniz ki bu takım temelde 5 değil, 2 klasik pozisyondan (SG ve SF) oluşuyor. Böylelikle 98 Chicago ve 2018 Golden State’i bile o konuda geride bırakıyor.
Bu takımdaki sözde oyun kurucu Westbrook’u şutu zayıf olduğu için rakip takımın pivotları tutuyor! Westbrook da tüm ligde pota altından en çok sayı üreten oyunculardan biri. Bu takımın en kısalarından Harden, güçlü olduğu için sıklıkla pivotları savunmada alıyor. PJ Tucker ilk 5’in pivotu gibi ama yıllarca bu pozisyonla alakası olmayan bir şekilde oynadı. Şimdi bu Houston’da kimi, hangi pozisyonda tanımlamalı?
Bir de enigma oyuncular var. Giannis’den yukarıda bahsetmiştim. Diğerlerine gelirsek, 2.20’lik Kristaps Porzingis, tanımlamada PF olarak geçse de oyunu tamamen yeni nesil bir SG’yi andırıyor. Ancak sıklıkla o anki beşin C’si gibi görev alıyor. Aynısı bir diğer uzun Anthony Davis için de geçerli. Kevin Durant SF olarak geçse de genelde sahada PF gibi görev alıyor ancak onun da tekniği net bir SG’yi andırıyor. C pozisyonunda görünen Karl Anthony Towns bu sezon maç başına sekiz tane üç sayılık atış deniyor!
Tüm bunlara bakılınca klasik C yani pivot (center) oyuncu pozisyonunun neredeyse tamamen ortadan kalktığını görmek mümkün. Ligin en büyük şampiyonluk adaylarından Clippers’ın pivotunu tanıyan birini bulmanız zor. Diğer şampiyonluk adayı Lakers’da pivot oynaması gereken kişi Anthony Davis. Doğu’nun şampiyon adayı Milvaukee’de dev pivot Brook Lopez bile Giannis’e alan açabilmek için sürekli üç sayı çizgisi dışından hücum ediyor.
Doğu’nun bir diğer iddialı takımı Boston da genelde pivotsuz oynuyor. Houston’dan zaten bahsettik ve her ne kadar küçük ölçekte olsa da şampiyonluk adayı gibi gösterilen 76’ers’in de klasik pivota benzer bir Joel Embiid’e sahip olduğu ancak bu sebeple de çeşitli sorunlardan muzdarip olduğundan bahsetmiştik.
Klasik pivotların şut atmaya başlaması, kendileri için artı değer olsa da sürelerini ve etkilerini korumalarını sağlamıyor. Zira oyun sadece hücumdan oluşmuyor. Eğer ayakları yeterince hızlı değilse, rakiplerin sürekli pick&roll yani perdeleme yapan hücumlarında kısa ve hızlı oyuncularla eşleşince problemler yaşıyorlar. Bu yüzden uzun oyuncular da artık ister istemez (eğer yetenekleri varsa) Durant, Giannis, AD ya da Porzingis gibilerine evrilmeye başladılar. Bir dönemin gözde pivotu Andre Drummond ya da De’andre Jordan şu anda takım bulmakta bile zorlanan isimler.
Pivot tamamen ortadan kalkıp yerini stretch 5 (yani PF olup, C’ye geçebilen) oyunculara bıraktı. PF’de benzer bir erozyona uğrayıp yerini hem SF hem PF oynayabilen combo forvet oyunculara bırakıyor. Tatum, Kawhi, Durant, Tobias Harris ve benzerleri sıklıkla PF gibi sahada kalıyor ancak dışarıdan hücum etmeye devam ediyorlar.
Vaziyet böyle olunca, takımlarda öncekinden daha fazla PG-SG benzeri oyuncu bulundurmak durumunda kalıyor. Fakat bu da, o pozisyonlar için rekabetin gittikçe tırmanmasını sağlıyor. Günümüzün kısa oyuncuları korkunç hızlı olmanın yanı sıra, genelde fiziksel pek fazla zaaf içermiyorlar. Teknikleri ve şut yetenekleri de yirmi yıl önceki benzerlerinin çok üzerinde. Bu, geçmiş dönem oyuncularının kalitesizliği ya da yenilerin daha iyi olmalarından kaynaklı değil. Sadece dönemin ihtiyaçları ve antrenman teknikleri nedeni ile geldikleri nokta farklı bir yerde duruyor.
Kısaların Yükselişi
Curry ve Golden State etkisinden bahsetmiştik. Durum böyle olunca Curry klonlarının ortaya çıkmaması düşünülemezdi.
Ligde hep elit bir oyun kurucu olan Danmian Lillard, şutunu “Curry mesafelerine” çıkarın bambaşka bir oyuncuya dönüştü. Ligde henüz ikinci senesini yaşayan Trae Young’un da ondan bir farkı yok. Bu tür oyuncular için artık yarı sahanın bir iki adım önünden atılan “logo üçlükler” normal şeyler. Sadece onlar da değil, şutör diye geçen oyuncuların çoğunun yüzdeleri, kullandıkları top sayısı ve üçlük mesafeleri korkunç bir şekilde artmaya başladı.
Bunların dışında sakat olsa da iyi dönemindeki John Wall, yükselen yıldız DeAaron Fox ve Ja Morant gibi hız konusunda çıtayı çok yükselten oyuncular var. Bunlar hücumda ve savunmada olması gerekenden çok daha hızlı hareket ediyorlar. Bunlar da şüphesiz Russell Westbrook klonları sayılabilirler. Westbrook’un bir diğer lakabının Beastbrook olduğunu hatırlatınca, bu oyuncuları da koymamız gereken yer hakkında bir fikir edinebiliyoruz.
Tüm bu sayısı ve kalitesi artan kısalar arasındaki rekabet, kısa oyuncuların gittikçe daha iyi olmasına neden oluyor. Topla çok iyiler, çok hızlılar, çok iyi şut atıyorlar, uzunlarla savunmada belli süreler eşleşebiliyorlar, hücumda içeri girerken potaya yaklaşmadan “floater” denen uzak turnikeler ile blok tehdidinden kurtuluyorlar. O yüzden yeni dönem kısalar, oyunun temel sürükleyicileri.
Bu çağda uzunların hayatta kalmaları için kendi çantalarındaki yeteneklerin arasına şutu eklemeleri elzem bir hale geldi. Zaten şutunu ve tekniğini iyi seviyeye getirenler de genelde C olarak oynamaktan kaçınıyorlar.
Fakat yakın dönemin “ligin gidişatına damga vuran” oyuncuları kesinlikle topla oynayabilen forvetler. Lebron, Kawhi ve Durant’in ligin en iyi oyuncuları olduğuna, uzun gibi görünen esasında forvet özellikleri olan AD ve Giannis’in de o klasmanda olduğunu belirtmek lazım. Tüm bu kısalara rağmen en dominant olanlar hem şut atan, hem topla oynayan, hem fizikli hem akıllı oyuncular oluyor.
Bir sonraki yazıda, pozisyonların son hali ve alternatiflerinden bahsedeceğiz.