Oyunlarda Cinsiyet ve Irk Eşitliği Olmalı mı?

Yakın dönemde, Dungeons & Dragons oyunlarında ırklardan (ork, kara elf, cüce, gnome vs) negatif bonusların kaldırılması ve yönelimsel durumların artık olmayacağı söylenmişti.

Bu yönelimsel durumlar nelerdi? Mesela artık “orklar kötüdür” gibi bir argüman olmayacaktı. Orkların neden kötü olduğu açıklanmalıydı. Hoş, bunların açıklaması olmasına rağmen. Fakat konumuz tam olarak o değil.

Konumuz, bu tür değişikliklerin yapılma nedenleri. Söylem şu ;

“Irksal ön yargıların önüne geçmek”

Günümüz ana akım medyasının söylemleri bunun genişletilmiş hali. Netflix’in başını çektiği oluşumların,  kendilerini pek sevmemize rağmen bunu rahatsız edici şekillerde yapmaları zaten sık tartışılan bir konu.

Fakat dikkat çekmez istediğim şey, “eşitlik” isterken, “farklılıklar” yokmuş gibi davranılması. Bu da, ırkçılık ve türden ayrımcılık konusunda, odadaki fil etkisi yapıyor. Özetle o konu ortada yokmuş gibi yaparsak, o konunun ortadan yok olacağına inanılıyor.

Ve bu feci şekilde yanlış. Çünkü dünya o şekilde işlemiyor.

Eşitlik, fırsat eşitliği üzerinde tartışılmaması gereken konular. Tartışmadan kabul edilmesi gereken konular.  Cinsiyet (ya da cinsel yönelim), ırk, inanç, x ülke vatandaşlığı, para vs gibi etkenlerin “eşitlik” üzerinde hiç bir fark yaratmıyor olması gerekirdi. Temennimiz, bir gün bu konunun bahsinin bile edilmeyip dünya üzerindeki herkes temel eşitliklerle doğması ya da çok erken yaşlarda, kafasına eşitlik fikrinin kalıcı olarak yerleşmesi yönünde. Buna istinaden tarih boyunca doğan anlaşmazlıklar, savaşlar vs gibi afetlerin de bitmesi. Öyle ya, sınırlar ya da farklılıklar olmasaydı savaşlara gerek kalır mıydı?

Bu sebeple, yazının konusu eşitlik değil. Farklılık.

Temel alanım olan spor üzerinden giderek örnekler vereceğim. Aşağıdaki fotoğrafa iyi bakın.

Sonuç önceden belli…

Sosyal medyada bu foto çok sık paylaşıldı. ABD ve El Salvador U16 yaş grubu kadın basketbol takımları arasındaki maçtan önce çekilen bir fotoğraf. Maçın sonucu da tahmin edileceği üzere 114-19 bitmiş.

İki ülke arasındaki farklılıklar çok büyük. Askeri, ekonomik, yumuşak güç (yani kültürel) vs aklınıza gelen her alanda ABD’nin gücü, El Salvador’u defalarca katlıyor. O yüzden böyle bir sonuç normal. Kızlar arasındaki farkı, sanıldığı gibi sadece iyi beslenme kaynaklı “besili bunlar yav heh heh heh” şeklinde açıklamak doğru değil. Ülkelerin kültürü ve söz konusu branşa yaptıkları ekonomik katkı ile alakalı.

Şöyle ki, siz fiziği üstün olan genç kızlarınızı bu branştan para kazanacaklarına, bir gelecek kuracaklarına, toplamda sosyal ya da maddi olarak bir kazanım elde edeceğine inanırlarsa çok daha küçük ülkelerle de iyi sonuçlar alırsınız. Söz konusu yaş grubuna ait turnuvalarda Macaristan’ın (evet o da oldukça küçük ve önemsiz bir ülkedir) 3. ve 4. olması da bunu gösteriyor. Yani ABD, El Salvador’a attığı farkı Macaristan’a atamıyor.

Yine basketbol örneğinden gidersek, Litvanya ve Sırbistan gibi ülkelerin basketbol tarihindeki en önemli ülkeler olduğunu, efsanevi oyuncular çıkardıklarını da aynı şekilde açıklayabiliriz.

Bir diğer örnek gösterelim. Pek çok konuda dünya lideri olan ABD’nin ve hatta bir tık altındaki Çin’in, en popüler spor olan erkekler futbolda hiçbir elle tutulur başarısı yokken, herhangi bir ABD şehri (eyalet değil, şehir) büyüklüğünde ve nüfusuna sahip olan Hollanda’nın, tarih boyunca futbolda başarılı olması büyük bir karşıtlık yaratır. Sebepleri malum, Hollanda küçük nüfusuna rağmen futbola çok fazla değer veriyor. Tarih boyunca da bu değeri vermeye devam etmiş.  Bu sebeple de sürekli olarak bu konuda üstün sporcular yetiştirmeye devam edecek.

Özetle, ortada bazı kültürel avantajlar olduğu kesin.

Yine de bunlar tek başına kötü şeyler değil. Tarihin en büyük sporcuları, neredeyse istisnasız olarak bazı zorluklar yaşamış kimselerden oluşuyor. Eğer senin yılda 50 saat harcadığın bir branşa, bir başkası 5000 saat harcarsa senin onunla mücadele etme şansın yoktur. Haftada 2 kez halı sahaya gidiyor olsan bile, değil şampiyonlar ligi, Türkiye 2. ligindeki futbolculara bile denk olma şansın yoktur. Olamaz da. Sporun mantığı zaten bunun üzerine kurulu.

Sadece spor mu? Arada canı sıkılınca çizim yapan biriyle, yıllar boyunca çizim yapan iki kişi arasında farklar olmaz mı? Tasarım yapan? Saç kesen? Bina çizen? Hatta binaya tuğla taşıyan?

Farklılık, sayısız etmen nedeni ile kaçınılmaz bir şekilde karşımıza çıkan bir olgudur. İtalyan şefler Dünya’da bu kadar ünlüyken yine İtalya kadar derin bir tarihe ve kültüre sahip İngiliz mutfağını neden duymayız? İngilizlerin Dünya kültürü üzerindeki etkisi İtalyanlardan az mıdır? Fakat İngilizler tarih boyunca mutfak konusunda o kadar çaba göstermeyince, İtalyan mutfağı seviyesine çıkamamışlardır.

ABD ve El Salvador maçının özeti de bundan ibarettir. Eşitlik olduğu için AYNI SAHADA, AYNI KURALLARLA OYNANAN MAÇA ÇIKARLAR. Fakat FARKLILIKLAR olduğu için, o maç, maça benzemez.

Biliyorum çünkü 152-20 biten maçlarda, 152 atan takımda olduğum zamanlar çok oldu. Zengin, elit vs olduğumuz için değil. Doğru fiziğe sahip oyuncuları seçerek, ailelerini ikna ederek, onlara korkunç uzun sürelerde antrenmanlar yaptıran takımdaydım. Kendi şehrimiz, ülkemizdeki diğer oyuncularla FARKLILIĞIMIZ bundan kaynaklanıyordu. Fakat Dünya’nın bir diğer yerinde, bizi büyük skorlarla yenecek birileri vardı. Zira onlar da daha iyi seçilmiş, daha iyi yetiştirilmişti. Sadece aynı anda sahaya çıkmamıştık.

Vücut geliştiriciler sağlıksız gıda takviyeleri ve ilaçlar kullansalar da cinsiyete göre kas oranına güzel örnek olurlar

Kadın Erkek

Buradan bir diğer konuya geçmek lazım. Erkek ve kadın arasındaki fiziksel farklar çok büyük. Sandığınızdan daha büyük. Baya büyük. Buna geleceğiz.

Bu fiziksel farklar yüzünden, yıllar boyunca kadınların geliştirdiği bazı konular da (örneğin sosyal zeka) aynı ölçüde büyük.

Günümüz açısından bakarsanız, artık erkeklerin daha büyük, güçlü, hızlı, dayanıklı vs olması modern toplumlarda işe yaramıyor. Belki bunu fiziksel olarak iyi bir görüntü ile süslerseniz getireceği minik sosyal kazanımlar dışında eksileri bile var. Zira artık kimse sizden av hayvanlarının peşinden saatlerce koşmanızı, mızrağı daha uzağa atmanızı, kayaları taşıyıp mağara ağzını kapatmanızı beklemiyor.

Fakat kadının avantajları modern Dünya’da daha önemli. Muhtemelen ilerleyen yıllarda önemi daha da artacak. Bu yüzden maskülenleşen kadın sayısı azalırken, feminenleşen erkek sayısında son yıllarda artış var. Özetle, kadınların artıları şu an daha önemli. Buna itirazım da yok. Kadın egemen bir dünya, belki de çok daha iyi olacaktır. Hiç değilse deneyip görmek gerekir.

Bunlarla birlikte, oyunların büyük kısmında kadın-erkek karakter seçimlerinde dış görünüş dışında farklar olmuyor. Hareket bilimlerini, fizyolojiyi, anatomiyi iyi bilen biri olarak üstüne basarak söylüyorum: Böyle bir şey imkansız. Çok iyi eğitimli bir kadın, herhangi bir erkeği herhangi bir fiziksel müsabakada yenebilir. O yüzden istisnai videolarla vs karşı argüman üretmeyin.

Problem şurada, ilgili konuda eşdeğer süre harcamış, eşdeğer kalitede antrenman yapmış bir erkeği yenemez. Yenmeye yaklaşamaz. Berabere kalmaya yaklaşamaz. Bu kadının yetersizliği değildir, üst paragraflarda kadının artılarının daha müspet olduğunu zaten belirttim. Bu, kadının fiziksel yapısının sonucudur.

Hatta bazı çizgi film vs gibi oluşumlarda, çok iyi dövüşen kadınlara itiraz etmişliğim vardı. Olay kadının iyi dövüşememesi değil. olay, kadınlar daha iyi dövüşecekse bunun fizyolojik ve kültürel altyapısının önceden hazırlanmış olmasının gerektiği. Yani hikaye içinde “neden böyle olduğu” açıklanmalı.

Şöyle bir örnek verelim, Forgotten Realms isimli bir oyun evreninde kara elf (drow) denilen bir elf ırkı var. Bu kara derili elfler, yerin altındaki devasa şehirlerde yaşıyorlar. Başlarında Lolth isimli, kötü bir tanrıça var. Kara elflerin kültür yapısında, erkekler Lolth’un rahibi olamıyorlar. Bu onur sadece kadınlara bahşedilmiş durumda. Hatta şehrin açık ara en prestijli ve güçlü büyücü erkeği bile, ortalama bir kadın rahibe kadar saygı görmeyebiliyor.

Sadece kültür mü, hayır. Kara elf kadınları fizyolojik olarak da daha büyük ve güçlüler. Bu yüzden (eğer rahibe olmazlarsa) kendilerini dövüşe verdiklerinde, erkeklerden çok daha iyi dövüşçü olabiliyorlar. Tek sorun, kadınların eğitimlerinin büyük kısmını dini eğitime ayırmaları. Yoksa aynı yaş ve aynı eğitime sahip bir kara elf kadın, erkekten daha iyi bir dövüşçü oluyor. Çünkü daha büyük ve daha güçlüler.

Bunun altında hem doğal seçilim hem de tanrıçanın büyülü ve gerçekçi etkisi mevcut. Kadınlar eğer ilgilenirlerse istisnasız her alanda daha iyiler. Erkeklerin iyi oldukları alanlar, kadınların tenezzül etmediği ve iyi olmalarına izin verdikleri şeyler. Erkeklerin ulaşabileceği en büyük mertebe, bir konuda değerli olup (çok iyi bir savaşçı ya da kuvvetli bir büyücü gibi) kolay harcanmamayı ummaktan ibaret.

Ve bunda bir sorun yok. Zira hikaye altyapısında bunun neden böyle olduğunu açıklıyor.

Artık herkesin bildiği Marvel Cinematic Universe’e bakalım (Marvel filmleri). Black Widow‘un nasıl dövüştüğünü görüyoruz. Filmlerde pek anlatmasa da inanılmaz disiplinli bir eğitimden geliyor ve herhangi bir adamdan çok daha iyi dövüşmesi normal.

Benzerini yine Marvel dizilerinden Jessica Jones‘ta da görürüz. Jessica’nın güçleri herhangi bir adamdan değil, düzinelerce adamdan güçlü olmasını sağlıyor.

Hikaye arka planı bunu makul şekilde açıkladığı sürece sorun yok.

Peki hikaye bunu açıklamalı mı? Cevap evet.

Zira bir hikayede “erkek doğum yaparsa” bunu açıklama zorunluluğunuz vardır. Aynı şekilde bir hikayede kadın fiziksel konularda daha üstün noktada ise bunun neden böyle olduğu açıklanmalıdır.

Tuhaftır, üzerinde pek çok araştırma olan ve kadınların ağrıya karşı daha dayanıklı olduğu gerçeği de neredeyse hiç işlenmiyor. Tam tersine, kadınların yetiştirilme biçimleri nedeniyle ağrı ve acıya daha çok tepki verdiğini daha sık görüyoruz. Halbuki film, kitap, dizi, oyun gibi konularda kadınların fiziksel hasara daha çok dayanabilecekleri kurgular daha çok görüyor olmalıydık.

Fakat bunun da istisnası mevcut. Birazdan geleceğiz. Önce genel konulara bir göz atalım.

Testesteron seviyesi bir kadına göre çok yüksek çıkan ve kadın mı erkek mi tartışmaları dönen Caster Semenya, haksız rekabetin örneği

Güç

Silkme ve koparma toplamında erkekler 56 kg olan sporcular için Dünya rekoru 307 kg.
Aynı konuda kadınlar 58 kg olan sporcular için Dünya rekoru 246 kg.

Çarpıcı olması için ekleyeyim, Türkiye genç erkekler (u16) 55 kg olan sporcular için Türkiye rekoru 229 kg.  61 kg olan genç erkekler Türkiye rekoru ise 273 kg. Ve bunlar sadece Türkiye için geçerli.

Yani 16 yaşındaki Türk erkek sporcular, aynı ağırlıktaki olimpik rekortmen kadın sporcuya eşit güçteler.

Hız

Erkekler Dünya 100 mt rekoru 9.58 saniye.

Aynı derece kadınlar 10.59 saniye.

10.59 yaşan erkek sporcuların Dünya sıralamasındaki yeri ilk 8000’de yok. Muhtemelen erkeklerdeki yeri 10000 kişilik listenin dışında kalıyor. Bu da herhangi bir ortalama erkek sporcu değeri demek.

Türkiye genç erkekler (u17) Türkiye rekoru ise 10.43 saniye.  Yani sprint gibi Türkiye’nin hiç alakasının olmadığı bir branşta, 16 yaşındaki erkek çocuklar, Dünya’nın en hızlı kadınından daha hızlı koşuyor. Ve bu sadece Türkiye için geçerli.

Dayanıklılık

Maraton, erkekler Dünya rekoru 2s 01dk 39sn ile 2018 yılına ait.

Kadınlardaki bu rakam ise 2s 14dk 04 sn ise 2019 yılına ait.

Yakın görünüyor öyle değil mi? Esasında pek yakın değil. Erkekler 2s14dk’lı değerlere 1963 yılında erişmişler. Antrenman ve beslenme metodlarından tüm Dünya’nın bi haber olduğu zamanlar yani. Kabaca 50 yıl önde gidiyorlar. Az görünse de diğer branşlar kadar büyük bir fark var.

Burada ek parantez olarak son yıllarda kadın müsabakalarında mixed uygulama başladı. Yani transgender bireyler yarışmalara kadın olarak katılmaya hak kazandılar. Bu konuda pek çok tartışma oldu ancak çeşitli operasyon ve hormon tedavilerinden geçse de “kendini ne tanımladığından bağımsız olarak, erkek doğanlar bariz bir şekilde avantajlı”. Şahsi fikrime göre kadınlar ile yarışmamaları gerektiği.

Bu da bizi yukarıdaki konuya getiriyor. Burada ciddi bir fark varken, eşitlik algısını korumak çok güç. Trans bireyler, cinsiyet geçişini ne kadar geç yaptılarsa, kadınların arayı kapatma şansı da o kadar azalıyor. Tek fark, söz konusu trans bireylerin, kadın sporculara göre daha yeteneksiz olması ya da daha az çalışması ile kapanabilir. Aksi halde ilerleyen yıllarda, kadınlara ait müsabakaları trans bireyler domine edebilir.

Diğerleri

Buradan da bütün fiziksel özelliklerin bir arada kullanıldığı, özellikle de arada bir engel olmayan sporlarda durum katlanarak artıyor.

Arada engelden kastım, tenis ve voleybol. İkili mücadele olmayınca fiziksel avantajların bir kısmı gitse de bunlarda da erkek sporcular avantajlı.

Arada engel olmayan en popüler sporlara bir bakalım.

Basketboldan, kadınların yaptığı en iyi 10 smaca bir göz atın.

Aşağıdaki videoda ise, Türk bir lise takımının smaçları var.

Burada ise ABD’den lise yaşındaki çocukların, maç içinde yaptığı smaçlar mevcut.

Profesyonel ve Dünya çapındaki erkek sporculara ait video ise koymuyorum. Aradaki fark çok belirgin.

Bir diğer örnek olarak Diana Taurasi’yi verebilirim. Ülkemizde Galatasaray forması da giyen, bayan basketbolunda efsanevi bir isimdir. Bilenler için Kobe Bryant’ın bayan versiyonu diyebiliriz.

Ve Taurasi’nin, erkekler Türkiye 2. liginde bile oynama, sahada kalma şansı yok. Belki 3. ligde (o da şut atabildiği için) oynayabilir.

Tekrar Gelelim Dediğin Acı/Ağrı Eşiği Ne Oldu?

Kadınlar acı/ağrıya daha dirençli. Teknik terimlere girmeyeceğim. Genel görüş, hayatları boyunca menstrüel ağrılara ve doğum gibi etmenlere maruz kalmalarından kaynaklı olduğu şeklinde özetleyebiliriz.

Fakat bu tek başına kurtarmayabilir. Zira müsabaka içeren her konuda, fiziksel büyüklük ve ağırlık esastır. 100 kg’lık ve aynı antrenman programına sahip bir kadın, kg ve antrenman konularında eşdeğeri olan erkekten daha çok hasarı kaldırabilir. Bu hasarla devam edebilir. Yine de aynı kiloda, aynı kas oranına sahip olmayacaktır.

Dahası kadınların büyük kısmının vücut ağırlığı daha düşük. Bunun sebebi hem boy hem de erkekteki testesteron oranı nedeniyle vücut kas oranının daha fazla olması. Aradaki fark genelde %20 civarında (ülkelere göre farklar mevcut) Bu yüzden ortalama kadın, ortalama erkekten daha fazla darbeyi kaldıramıyor. Fakat eşdeğer büyüklük durumundayken darbeye karşı daha dayanıklı oluyor.

Yani kadın avantajlı olsa da eşit değil. Erkek lehine halen bir fark var.

Amacın Ne Hocam?

Amaç kadınları kötü göstermek mi? Tabi ki değil. Yukarıda da söylediklerimi, düşüncesiz arkadaşlar için tekrarlayayım :

“Kadınların avantajları ve güçlü oldukları yönler, modern Dünya’da daha çok işe yarıyor.” Nokta.

Burada belirgin hale getirmek istediğim konu, eşitlikten bahsederken farklılıkların atlanmaması. Bu farklılıklar cinsiyetler arasında çok belirgin. Bunun dışında ülkeden ülkeye, kültürden kültüre de değişiklikler var. Ayrıca ten rengine göre bile değişen avantajlar var.

Siyahi sporcuların başarılı olmadıkları branşlar, sadece ilgi göstermedikleri branşlar. Futbolda başarılıyken gidip okçulukla uğraşmıyorlar. Basketbolda başarılıyken, yüzme ile pek ilgilenmiyorlar. Yoksa siyahilerin, girip de dünya’nın zirvesine çıkamayacağı spor dalı yoktur.

Kültürel bir fark olarak da Uzak Doğuluları verebiliriz. Takım sporlarında belli bir başarı yakalamalarına rağmen, bireysel branşlarda bunu başaramıyorlar. Uzak Doğu kültürünün bireysellikten uzak yaklaşımı, fiziksel yetersizlikleri olan branşlarda bile arayı kapatmalarına yardımcı olabiliyor.

Yakın dönemde, insanlara empoze edilmeye çalışılan eşitlik bu noktada duvara tosluyor. Öğretilmesi gereken şey “farklılıklara rağmen eşit haklara sahip olunması” olması gerekirken, farklılıkları görmezden gelip eşit olun mesajına dönüyor.

Bu da yanında pek çok uygunsuzluk ve hatta yerine göre tehlikeyi getiriyor.

Eşitsizlik, başka yere bakarak ya da odadaki fili görmezden gelerek çözülecek bir olgu değil. Bilakis, farklılıkların çok iyi incelenip, “farklılıklara rağmen nasıl eşit olunabileceği” konusunda kafa yorulması gerekiyor.

Genelde gücün kullanımı konusunda örnek verilse de farklı durumlara da uyabilen önemli bir söz vardır.

“Elinde çekiç varsa, her şeyi çivi olarak görürsün”

Bu örnekte, eğer cinsiyet eşitsizliğinden bakarsanız her şeyde eşitsizlik görürsünüz. Eğer ırkçılık penceresinden bakarsanız her şeyde ırkçılık görürsünüz.

Eğer “Büyük oyunu görmen lazım yeğenim, hepsinin arkasında İsrail var” gözüyle bakarsanız her şeyin arkasında İsrail’in olduğunu görürsünüz.

Aynı düşüncenin uzantısı.

Eşitsizlik ile mücadele edeceksek, önce farklılıkların kabullenilip sonradan gerçek eşitlikçi platformlar kurulabilir. “Fark yok, hepimiz her şeyi yapabiliriz!” ile olmuyor. Uzun süre sporla profesyonel uğraşan biri olarak, siyahilerin yapacakları çoğu şeyi herhangi bir yaşımda yapamayacağımı kabul ediyorum. Zaten basketbol özelinde konuşursak beyaz oyuncular, aynı sporun farklı alanlarında uzmanlaşmak zorunda kalıyorlar. Zira siyahi oyuncuların iyi olduğu alanlarda onlarla mücadele etme şansınız olmuyor.

Yorumlar