Popüler Kültür Mimarları – Yoshiyuki Tomino
Ülkemizde Anime yönetmenleri dendiğinde akla maalesef Hayao Miyazaki’nin gelmesi gibi bir durum var. Öte yandan Miyazaki’nin yaşıtı olmasına rağmen kendisinden seneler önce sürecin hala çok başlarında olan Japon animasyon sektörüne girerek çalışmaya başlayan Yoshiyuki Tomino’nun, kendisinin de yoğun çalışmaları ve elde ettiği başarıları sonrası bunun bir endüstri haline gelmesinden, buradan hareketle onun bizzat yarattığı ve dönüşüme uğrattığı unsurlardan fazla bahsedilmez. Bu yazıda Anime sanatının hakettiği yeri hala almadığına inandığım büyük ustası Yoshiyuki Tomino hakkında belki haddim olmayarak birkaç kelam edecek, kendisini sizlere tanıtmaya çalışacağım.
Yoshiyuki Tomino 5 Kasım 1941 doğumlu Japon yönetmen, animatör, senarist ve öğretim görevlisidir. Evli ve Yukio ile Akari adında iki çocuk sahibidir. 1999 sonrasında serbest bir yönetmen olarak kendi prodüksiyon ajansına da sahip olmuş olmasına karşın yine de Gundam’ın haklarından yüzde almadığı için kendisi ilgili bir proje söz konusu olduğunda “Serbest yönetmen” olarak dahil olmaktadır. 1980 yılında Mobile Suit Gundam ve Space Runaway Ideon ile Grand Prix Özel Ödülü’nü, 2006’da ise Zeta Gundam : A New Translation film üçlemesi ile Kyoto Animasyon Ödülleri’nde En İyi Yönetmen Ödülü aldı. Ayrıca çeşitli uluslararası film festivallerinin konuğu olarak, Avrupa’ya pek çok kez davet edildi ve Japon Medya Sanatları Festivali konseyinde almasından ötürü 2010 sonlarında Pera Müzesi’nin konuğu olarak İstanbul’a gelerek bir söyleşi de gerçekleştirmişti. Yoshiyuki Tomino aynı zamanda bir romancı ve şarkı sözü yazarıdır. Yönetmenliğini üstlendiği bazı yapımlara Rin Iogi takma adıyla şarkı sözlerini de yazmıştır ve benzer şekilde yönettiği serilerin bazılarının roman uyarlamalarını da hazırlamıştır.
Tomino’nun yönettiği serilerin en önemli özelliği eserlerindeki olayların giriş kısmını kendi içinde gelişme evresinin bir parçası olarak hazırlaması, ırkların homojen olarak yayıldığı gelecekte geçmeleri, bayan karakterlerin yetkin olarak kullanılmasının yanısıra ergen karakterlerin odak, olgun karakterlerin düşman olarak işlenmesi ve en önemlisi isimli karakter ölümlerinin oldukça sık ve hatta bazen tahmin edilemez bir şekilde gerçekleşmesidir. Kendisi bu yüzden çoğu zaman R. R. Martin’in Anime dünyasındaki karşılığı olarak da görülür. Şakayla karışık olsa da, şu ve şu tespitler, kendisiyle özdeşleşen kurgu anlayışı konusunda fikir verebilir.
Nihon Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinden mezun olan Tomino, kariyerine 22 yaşındayken Osamu Tezuka’nın prodüksiyon stüdyosu olan Mushi Productions’da başladı. Üstün çalışma azmi ile Tezuka’nın dikkatini çeken Tomino, 1963 yapımı Astro Boy serisine 2. sezon yönetmeni olarak atanarak dikkatleri çekti. Wandering Sun ve Umi no Triton’da da yönetmen olarak yer alan Tomino, 70’lerin başlarında buradan ayrıldı ve Tatsunoko’nun Casshern’i yada Academy Productions’un Uchuu Senkan Yamato’su gibi klasiklerde yer aldı. 1975’de, o sıralar henüz yeni kurulmuş bir stüdyo olan Sunrise’a dahil oldu ve La Seine no Hoshi’yi yönetti. Bu dönemden itibaren kendisinde, bu stüdyoda yönetmen olarak çalışan Tadao Nagahama etkileri hissedilmeye başladı. Tomino tıpkı Tezuka gibi Nagahama’nın kendisinde bıraktığı izlerden övgüyle bahsetmiştir.
70’lerin başları yeni doğan bilim kurgu aksiyon, daha doğru tabirle Mecha akımının etkisinde olduğundan Tomino bu dönemde Brave Reideen, Zanbot III ve Daitarn III gibi bu tarz birkaç seri yarattı. Bu seriler her ne kadar dönemin trendlerine uygun işler gibi gözükseler de aslında tür içerisinde yer yer karanlık ve acımasız bir yapıya da sahiptiler. (Zanbot III’deki canlı bomba olayı yada son birkaç bölüm buna örneklenebilir)
Bu dönemde Anime’ler sadece çocuklar için üretiliyordu ve bölümler arası devamlılık ya da evrenin arka plan hikayesi gibi unsurlar açıkçası pek önemsenmiyordu. Bu eksileri kapatacak yeni bir seri üzerinde çalışmak isteyen Tomino, hikaye taslaklarını karakter tasarımcısı olarak Uchuu Senkan Yamato ile üne kavuşmuş genç yetenek Yoshikazu Yasuhiko’ya gösterip onu da ekibin bir parçası haline getirdikten sonra (ki Yasuhiko’nun katkılarının büyüklüğü sebebiyle o da en az Tomino kadar ilk serinin yaratıcısı kabul edilebilir) finansör arayışı için oyuncak üreticisi Bandai’ye gitti. Bandai episodik bölümlerin sayısını arttırarak oyuncağı yapılabilir düşman sayısını yukarı çekmekten ana makinanın bol renkli, cafcaflı bir dizayn haline getirilmesine dek birçok istekte bulundu. Bu süreç en son Tomino‘nun serinin kesinlikle finanse edilmesini sağlayabilmek için yüzde almaktan bile vazgeçmesiyle sonuçlandı.
Mobile Suit Gundam adlı bu seri büyük bir reklam kampanyasıyla duyurulduğu halde, hedeflenen reytinglerin altında kaldı. Dahası yapımcılar tatmin edilemediğinden seriyi kısıtlı bütçe ile devam ettirmek zorunda kaldılar. Bu animatörlerin durup dinlemeden çalışıp bölümleri günü gününe yetiştirmeye çalışmasından doğan animasyon hatalarından, bir seslendirme sanatçısının aynı anda 5-6 farklı yerdeki karakteri seslendirmek zorunda kalmasına dek birçok olumsuzluğa yol açtı. Netice itibari ile yayıncılar seriyi yaklaşık 10-15 hafta önceden yayından kaldıracaklarını açıkladılar. Ekibin girdikleri insanüstü çaba sonucu birçok insan seriden, konusunu pek de bilmeden haberdar oldu ve sonradan sonraya izlemeye başladı. Serinin bitiminde birçok hayran mektubu olan kanal yönetimi seriyi elden geçirerek 3 uzun özet film halinde sinemada göstereceklerini açıkladılar. Bu film üçlemesi inanılmaz büyük bir başarı yakaladı ve serinin kendi kült izleyici kitlesini yarattı. İnsanlar serinin karakterlerinin kılığına giriyor, seride anlatılmamış noktalar üzerine teoriler yazdıkları üniversite ve lise fanzinleri yayınlıyor, oyuncakçılarda daha önceden elde kalmış modelleri adeta yok sattığından ürünleri baskı üzerine baskı yapıyordu. Sunrise, dolayısıyla Bandai, bundan yıllar önce Leiji Matsumoto’nun Uchuu Senkan Yamato’suyla yakaladığına benzer sadık bir izleyici damarı yakalamıştı.