Star Wars Bilimkurgu Mudur?

“Yıldız Savaşları’nın bir bilimkurgu olduğunu düşünmüyorum.”

Adamın sözü, hayatlarını bilimkurguya adamış duayenlerin berjer koltuklarda yazar ve kitapların dedikodularını yaptıkları maun odada, beylik tabancadan atılmış bir mermi gibi patladı.

Sözü duyduğu anda şaşkınlıkla piposunu düşüren ve yüzündeki sakalıyla Tenten’deki profesöre benzeyen Nuri Bey piposunu yerden topladıktan sonra “Nasıl olur? Böyle bir saçmalık duymadım ben! Koskoca Lucas’ın yaratımı neymiş eğer bilimkurgu değilse! Seni tanımıyor olsam locadan attırırdım Süha!” diye çıkıştı. Odadaki diğerleri de sinirle kafalarını sallıyorlardı.

Süha Bey, bu sözün sahibiydi, başını sallayarak bir yer bulup oturdu. Şömineye ellerini uzatarak ısıttı biraz.

“Başlayayım. Bu fikre birkaç sebepten ötürü vardım aziz dostlarım. Önce gelin bilimkurgu olarak neyi gördüğümü söyleyeyim. Bilimkurgu; Asimov, Heinlein, Bester, Wells ve nicelerinin kurduğu gelecek hayalidir. Optimisttir, istediğimiz gibi olmasa da, William Gibson’un başlattığı cyberpunk akımında olduğu gibi hamam böcekleri gibi yaşıyor olsak da, bir yarın olduğundan emindir bilimkurgu. Bu bağlamda baktığınızda, Yıldız Savaşları’nda bir yarın görüyor musunuz? Yıldız Savaşları Dünya’yı bile yok sayan geçmişte olduğunu iddia eden bir kurguya sahiptir. Konumlandıramazsınız. “

dune

“Yani?” diyerek aceleyle kesti sözünü Nesim Bey. “Bu bir şey ifade etmiyor ki? Robotlar yok mu? Uzaylılar yok mu? İntergalaktik bir imparatorluktan söz ediyoruz burada Süha Bey! Darth Vader insan değil miydi? Nasıl geçmişte ve dünya ile alakasız olacakmış bu?”

Süha gülümsedi. “Bunu ben söylemiyorum, filmin açılış jeneriği söylüyor. Neydi? ‘Uzun zaman önce, uzak bir galakside…’ diyordu sanırım ha? Dolayısıyla kurgu kendisini geçmişe konumlandırsa da, sanat tasarımı normal bir izleyiciyi çok kolay bir biçimde bilimkurgu olduğu yanılgısına düşürebilecek biçimde oluşturulmuş haldedir. Devam edeyim. Ama en başta bir çay!”

Bilimkurgu ve Fantastik Oyunlar Locası’nda bir şeyler istemek için elinizi şıklatırdınız. Takım elbise içinde giyinmiş hizmetkarlar yanınıza gelir, isteğinizi alır ve sessizce yerine getirirlerdi.

Süha Bey’in çayı porselen fincanın içinde, süt karafıyla beraber gelmişti. Şekerler ise gümüşten, UFO şeklinde tasarlanmış bir şekerliğin içinde duruyordu. Süha, şekerleri ve sütü çayına katarak karıştırdı ve keyifle bir yudum aldı.

asimov

“Nerede kalmıştık? İkinci sebebe geçiyordum sanırım. İkinci olarak bilimkurguların hepsi, anlattığı evren içerisinde tutarlı bir şekilde olan bir bilimsel gelişmenin insanlığı nasıl etkilediğine kafa yorar. Blade Runner, Neuromancer gibi eserlerin yanısıra Asimov, Ellison, Heinlein, K. Dick, Herbert gibi büyük yazarların en büyük derdi insanlık durumudur. Asimov’un ortaya attığı ‘İnsanlık düşünebilen robotları yapabilseydi neler olurdu?’ sorusu onu Vakıf serisine kadar getirdi. Blade Runner ise biliyorsunuz, Philip K. Dick’in ‘Androidler, Elektrikli Kuzu Düşler mi?’ adlı kısa hikayesinden uyarlama bir sinema filmi. Asimov’un ‘Robotlarla beraber uyumlu biçimde yaşayabiliriz’ tezine, ‘Hayır, android veya robot üretseydik onları köle olarak kullanırdık” yanıtını veren bir eser.

Yorumlar