Üç Harflilere Dair – 3. Bölüm
İnsanlara bazen kandırmak vb. şeklinde şakalar yaptıkları, kızdırıldıklarında (hakaret, yaşam alanlarına destursuz çöp dökülmesi, destursuz tuvalet ihtiyacı giderme, çöplük yanından geçerken destur çekmemek, bulaşık suyunu destursuz dökmek gibi) cezalandırdıkları kabul edilir. Örneğin bu inanış gereği Konya yöresinde tuvalete girilirken, çöplük yanından geçerken “Destur, geri dur, kiş kiş kiş/Çoluğunu çocuğunu al da git” şeklinde sözler tekrarlanır. Bazı yörelerde “Destur ya ahd-i Süleyman!” (Cinlerin Hz. Süleyman’a kendisinin adını anan kimselere dokunmayacaklarına dair söz vermelerine ilişkin bir kabul) denir. Yardım etmek istedikleri yahut sevdikleri kişiye soğan, sarımsak kabuğu hediye ettiklerine güneş doğana kadar bunların altın suretinde göründüklerine inanılır. Cin ve peri padişahların belli bölgelerde mahkeme kurup insanların şikayetlerini dinledikleri, cinleri yahut insanları şikayetlere göre yargıladıkları söylenir.
İnanışa göre insanın cinler tarafından musallata uğraması kişinin kendini kaybedip çırpınmasından, yürürken dengesini kaybetmesinden, ayaklarının aniden tutmaz hale gelmesinden, yıkanmak istememesinden, kirli dolaşmak istemesinden, çocuksa sürekli sebepsiz ağlamasından anlaşılır. Bir kişi gece durduk yere yalnızken ağırlık, titreme yahut korku hali hissederse etrafının cinlerle sarıldığına inanılır.
Belli duaların (İhlas, Ayet-el Kürsi, Cin Sureleri) onlara karşı tesirli olduğuna, belirli duaların yazılmış olduğu muskaları taşıyanlara dokunamadıklarına, besmele çekilerek girilmiş mekanlara, Kur’an okunan yerlere, camilere ve türbelere giremediklerine inanılır. Giremediklerine inanılan yerlerden biri de peygamber hayvanı sayıldığından koyun ağılları yahut koyun sürülerinin bulunduğu mıntıkalardır. Yeni sürülmüş tarlaya da giremediklerine inanılır. Bazı bölgelerde cinlerin şerrinden korunmak için bulundukları yerlere (yahut dört yol ağzına) dualı şerbetler dökülerek bir nevi saçı ile (kansız adak) sakinleştirme yoluna gidilmesi söz konusudur. (Kurban ve cinlerin, devlerin sakinleştirilmesi hususuna yukarıda değinmiştim.)
Cinlere karşı bazı cisimlerin tesirde bulunduğuna inanılır. Bu noktada İslam öncesi inanışların etkisi daha sık görülmektedir. Demirden yapılma eşyaların büyük rolü vardır çünkü. Bunun nedeni şamanlar-kamlar haricinde bu doğaüstü güçlerle bağdaştırılan iki mesleğin, ozanlar ve demirciler olmasıdır. Türk kültüründe demircilerle ozanlar (şamanlar, bahsı vb.) aynı ocaktan sayılmakta olup, gerek tanrısal bağ gerek ateş üzerinden bağlantılı oldukları düşünülmektedir. Bu bağlamda Anadolu’da Demirci Baba vb. gibi yatır isimleri, bazı inanışlarda şamanlık gibi demirciliğin de ilahi kaynakları ve ilhamı olduğuna dair tasavvurlar, demirci aletlerinin kutlu sayılması (nikâhsız kimselerin yan yana yatarken aralarında hiçbir şey olmadığına dair aralarına kılıç koymaları, yastık altına demir eşya konulması vb.), demirciliğin de şamanlık gibi soy esasına dayalı olması, kimi inanışlarda hastalıkların tedavisinde demircilere de başvurulması, güç, ateş ve gürültü unsurlarına binaen kötü ruhları korkutma işlevinin bulunması, tahta kılıç ve demir kılıçların çeşitli ritüellerde kullanılması gibi unsurlar söz konusudur.
Bu yüzden cinlere karşı iğne, bıçak, makas, orak gibi metalden yapılma araçların, bir de gürültü çıkarmanın tesirli olduğuna inanılır. Güneş ve ay tutulmalarında teneke, davul çalınması misali cinlerin geldiği düşünülünce davul, kazan, teneke, tencere kapağı çalınır, silah atılır, ceviz kırılır. Erkeklikle bağdaştırıldığından bu demir nesneler ve hatta silah, yeni doğum yapmış kadınların ve bebeklerinin üzerinde, yastık altlarında veya odalarında bulundurulur. Hatta bazı anlatılarda lohusalara musallat olan alkarısı adlı varlığı korkutmak için odaya erkek elbiseleri koyulur, bir erkek odada nöbet tutar, doğum yapan kadın rakı içip silah atarak erkek taklidi yapar bir anlamda. Musallata uğrayanlar nefesi keskin kabul edilen hocalara, cincilere, cindarlara, hüddamlara, aynaya ve durgun suya (cinleri topladığına inanılır bunların) bakan bakıcılara, şayet musallat olan cinlerin gayrimüslim olduğuna inanılıyorsa keşişlere götürülür. Burada yine “ocaklı” veya “izinli” denilen kimseler de önplana çıkar, kurşun dökerler yahut cinleri kaçırırlar. Ocak demek kişinin bir aileden gelip o işle uğraşan kimseden el almasıdır. Anadolu’da yılan zehirlenmesinden sıtmaya her bir dertle ilgili ayrı ayrı ocaklara, bu ocaklardan gelen insanlara başvurulur. Rumeli bölgesinde vampir anlatılarında (Türk kaynaklarında hortlak-cadı-obur) görülen cadıcılar ve cadı üstadları da ocaklı kimselerdir.