Etkileyici Bir Buçukluk Hikayesi!
Neden sonra, Piossen ismini bilmediği hâmisinin, buçukluk halkıyla ilgilenmediğini anlamış, ancak garip güçlerinden çekindiği için açıktan karşı da çıkamamıştı. Fakat bu sürede dikkatle izliyor, bir şeyler öğrenmeye çalışıyordu. Ancak adamın yaptığı şeyleri yapabileceğini düşünse de, bunları bir türlü gerçekleştiremiyordu. Sanki zihininde küçük bir mekanizma vardı ve harekete geçmesi için dikkatle izlemekten fazlası gerekiyordu. Fakat bir gün beklediği fırsat eline geçti…
Kaleye gelen bir elf tüccarın elinde bulunan garip yeşil zümrütü çalıp, efendisine getirmişti ki, birdenbire beyninin içinde bir patlama hissetti. Aniden vücudu taş kesilmişti ve eli öylece kapı tokmağında kalmıştı. Saniyeler sonra odanın içinden, adamın çığlığını duymuş ve tüyleri ürpermişti. Piossen artık deneyimli bir hırsız olarak, elini kolunu bağlayanın sadece korku değil, bir başka güç olduğunu hissediyordu. Hala vücudunun kontrolünü ele geçirmeye çalışırken, içeriden bir çığlık daha gelmiş, kapının altından sızan garip mor ışığı görmüştü. Tam yeniden hareket edebilmeye başladığında ise, odanın kapı ve duvarları sanki bir sıvı gibi erimiş ve tavan kendisi ile oda arasına çökmeden önce, bir iki saniyelik sürede, önündeki dehşet verici manzarayı görebilmişti.
Siyah, uzun cüppeli bir suret; Piossen’i 2 yıldır hizmetçisi olarak kullanan adamın üzerine eğilmiş ve bu şeklin yüzünün olması gereken yerden çıkan dokunaçlar, adamın beynini yerinden çıkarmıştı. Böyle bir manzarayı hayal bile etmemiş olan buçukluğun ağzından, bir inilti çıktığı anda adamın beynini yiyen, siyah cüppeli şekil bembeyaz gözleri ile Piosson’e dönmüştü. Fakat aynı anda tavan çökmüş, kısa bir şaşkınlığın ardından, buçukluk sokağa fırlamıştı. Hayatını zor kurtaran buçukluk, zihninde garip enerjilerin harekete geçtiğini anlamış ve efendisinin defalarca sergilediği zihinsel güçlerin bazılarını harekete geçirebilmeye başladığını fark etmişti.
Bir kaç gün Bronzağaç’ın sokaklarında yapayalnız dolaşmış ve artık burada fazla dolanırsa, başının derde gireceğini anlamıştı. Her ne kadar çıkarcı ve tehlikeli olsa da, efendisinin koruması olmadan, kalede tehlike altında olduğunu fark ediyordu. Kendisini 2 yıldır kandıran adamın acı sonu gözlerinin önünden gitmiyordu. Fakat; artık devlerden korkmayacağını biliyordu. Kararını vermiş olan buçukluk, eve dönmeyi kafasına koymuştu.”
Anlatılan hikayenin esas kısmına burada son verilir. Söylentiye göre Piossen, Loreen’e yalnız kendi bildiği, o gizli geçitten dönmüş. Ailesini bulamayınca; uzun uzadıya soruşturmamış ve bunu kendisine anlatıldığı gibi kabul ederek (yani ava gittiklerinde kaybolduklarını sanarak) en kısa zamanda, küçük bir grup kurarak ilk devini öldürmüş. Bunu birkaç gün içinde, ikincisi ve üçüncüsü izlemiş. Devlerin lideri Brogga, adamlarının üzerlerinde kılıç yaraları ve oklar bulunan cesetlerini görünce elflerin kendilerini avlamaya çalıştığını düşünerek kaçmaya çalışmış, ancak Piossen kısa kılıcından mor ışıklar saçarak (ki bazıları Piossen’in gözlerinin de zaman zaman benzer şekilde parladığını iddia ederler) dev liderini biçmiş. Geriye kalanlar ise hiç görmedikleri maharetler sergileyen bu buçukluğun gazabından kaçmışlar.
Hikayenin sonu ise sıklıkla değişir, her buçukluk köyüne ve anlatıcının ruh haline göre farklı bir hal alır. Hikayenin bundan sonraki kısmında, Piossen halkının hayatta kalanlarını korumasına almış ve kasabanın şefi olmuş. Bir diğer söylentiye göre ise ailesine olan biteni öğrenince, yavaş ancak kesin bir şekilde Loreen’i yok etmeye başlamış ve buçukluklar Piossen’in yeni ve korkutucu güçlerine karşı çıkamamışlar. Tek tek ya da aileler halinde yanmışlar, kılıçla öldürülmüşler ya da delirtilmişler. En sonunda Piossen, intikamını aldığına karar verip Loreen’i terk ettiğinde, geriye hepsi değişik şekillerde ölmüş yüzlerce ceset ve bir o kadar da delirmiş yada kendilerini kurtarmak için çeşitli sapkınlıklara dalmış olan lanetli bir kasaba kalmış…