Kaf Dağı’nın Ötesi: Pirinç Ejder Ternesjevnik
Ternesjevnik merkez kamptaki korkaklar, umursamazlar ve bağnazlar arasında sadece Yüksek Rahip’in mahiyetinden Elf Kızı ile konuşabiliyordu. Elf Kızı, yarı resmi eğitim almış bir saray ozanıydı ve İmparatorluk ordusunun kararlarında orman diyarlarına zarar verme niyeti olup olmadığını incelemekle görevliydi. Muhabbetleri, düzene ait olmayan iki yabancının arkadaşlığı gibi gelişti. Ternesjevnik ve Elf Kızı başkent mimarisinin güzelliği ile başlayıp, ilk kıyamet savaşı öncesi medeniyetinden kalan soyut heykellerin anlamlandırılmasına kadar geldiler. Boş zamanlarını, Elf Kızı’na tahsis edilen lojmanın çatısında gündüzleri tartışıp ve geceleri hikaye anlatarak paylaştılar.
Ternesjevnik, bir gece şehir tarafından gelen patlama sesi ile uyandı. Subay lojmanlarının oradan gelen ikinci patlama sesi ilkinin hemen ardından yankılandı. İki kanat çırpışıyla yükseldi ve subay kışlasına doğru canhıraş kanat çırptı. Astsubay, nöbet evinin üstünden geçerken üçüncü patlamadan çıkan parçalar göğsüne denk geldi. Korktuğundan değil de, aynı yöne kaçan sabotajcıyı liğme liğme etmek için yere indi. Patlamalar, baskın öncesi ordunun dirliğini bozmak için tertiplenmiş olmalıydı. Çatıdan çatıya sıçrayarak ikinci patlamadan kalan enkaza vardı. Pençeleriyle taşları sağa sola savurarak kazdı, Elf Kızı’na ulaşmaya çalışırken çıkardığı vücut parçalarını taşlarla birlikte atmaktan çekinmedi. Elf Kızı’nın yarı kömürleşmiş bedenini gördüğünde öylece çöktü; kanatları iki kere yalpalandı, göklere doğru çaresiz böğürtüsü askerlerin kanını dondurdu. Ternesjevnik, intikam peşinde gece göğüne yükseldi.
Tutsakların sonradan anlattığına göre, patlama sesi ile yaklaşan paralı askerler daha savunma mevzilerini göremeden Ternesjevnik üstlerine çökmüştü. Yanlarındaki kırmızı ejderha Ternesjevnik’i savuşturana kadar büyülü koruması olmayan herkes ölmüştü. Peşinden gelen kırmızı ejderhaya rağmen, düzenledikleri baskın esnasında karşı saldırı beklemeyen düşman kampını da boydan boya ateşe vermişti. Ancak kızıl ejderhaya birçok savaş büyücüsünün katılması ile geri çekilmek zorunda kalmıştı.
Ağır yaralanan Ternesjevnik en yakın dağlık araziye kaçtı ve bir yamaç dibine çöktü. Duvarda destek için tuttuğu çıkıntıyı kavrayıp hışımla söktü, diğer pençesiyle yeni oluşan çıkıntıları kırdı. Hırsla taş yüzeyi parçalarken gözünden birkaç damla yaş aktı. Nefreti dinip yerini acıya bıraktıkça, rastgele başladığı parçalar yavaş yavaş anıt boyutunda bir rölyefe dönüştü. Tutkuyla yonttuğu taşın üstünde kalan pençe izlerinin Elf Kızı’nın yiten bedenini okşarcasına yönlendiği söylenir.
Ternesjevnik yuvasına dönüp bütün çocukluk işlerini kırdı, topladığı eserleri kazdığı dev bir çukura gömdü ve yarı elf Ternes olarak bir kez daha yola çıktı.
Ternesjevnik'in dünyaya bıraktığı izi buradan okuyabilirsiniz.