80’lerde Bir Hikaye – En Yakın Arkadaşımın Şeytan Çıkarma Ayini

En Yakın Arkadaşımın Şeytan Çıkarma Ayini, orijinal adı ile My Best Friends Exorcism, Grady Hendrix adlı yazarın İthaki Yayınları tarafından basılmış bir Thriller roman. 30 yıl öncesinin tadını tekrardan çıkarmak çok hoş. Yazar da kitabın ana temasını seksenli yıllar olarak belirlemiş. VHS kaset görünümündeki kapağı ve renkleri bu seksenler temasına daha bir ısındırmış. Ülkemizde pek popüler olmayan yazarın kitabındaki İthaki etiketi ve böyle bir temaya sahip olması cezbedici, heyecan verici. Ama anlatacaklarım biraz can sıkıcı olabilir. Harden My Heart.*

Hikayemiz, seksenli yılların ortasında liseye giden kız arkadaş grubunun başından geçen tuhaf ve korkunç (!) olayları anlatıyor. İsminden de anlayacağınız üzere arkadaşlardan birine bir iblis musallat olur. Ve o geceden sonra arkadaşlıkları, kişilikleri ve ihtirasları üzerine uzun sınavlardan geçerler. Korku hikayeleri neden hep temel olarak arkadaşlık üzerine kurulur tam olarak bilmiyorum. Ama korkunç bir durum karşısında birden fazla kişinin tepkisi ve adapte olmasını işlemek olabilir.

Olaylar Gelişmiyor 

Fakat şöyle bir sorunumuz var ki, bu hikayede korkunç olaylar yok. Ben korkmadım değil. Herangi bir korkulu durum ya da olay da yaratılmaya çalışılmamış. İblisten sonra liseli kız grubumuz okullarına devam ederler ve korkulu, kafa karıştırıcı olaylar  yerine sınav korkusu yaşar. Korkuyu böyle bir hikayede ikinci plana atarak farklı bir hava yaşatmak isteseydi anlardım fakat kapağında yazan “Bir Korku Romanı” ifadesinden dolayı hayal kırıklığına uğradım. Üstelik kitabın ismi de En Yakın Arkadaşımın Şeytan Çıkarma Ayini. Karakterler sayfalarca okuldan çıkmıyor. Birbirlerinden erkek arkadaşlarını kıskanıyorlar, American Highschool klişelerini abartılı bir şekilde bolca yaşıyorlar. İblisler yerine hocalarıyla mücadele ediyorlar. Ve o heyecanla merak ettiğiniz şeytan çıkarma ayini, çok beklersiniz !

Beni Seksenlerle Kör Etti

Hikayenin seksenli yıllarda geçtiğini ve temanın da bunun üzerine oturtulduğundan bahsetmiştim. Evet, seksenlere bayılıyoruz. Sanatımızı, kıyafetlerimizi, hikayelerimizi yeniden o yıllardan almaya devam ediyoruz fakat bunun da sahtesini artık kolayca fark ediyoruz. Pazarlama arzuları bunu da bozmaya başladı. Ve bu hikaye de seksenleri hissetmek zor. Aralara kondurulan o yıllara özgü araba modelleri ve şarkılar haricinde seksenleri hissetmek mümkün değil. Uzun ve sıkıcı bölümler boyunca gerçekten hikayenin seksenlerde geçtiğini unuttuğum zamanlar oldu. Yazar ise, karakterlere alakasız bir şekilde o yılların şarkı isimlerini söyleterek bunu hatırlatmak istemiş. Bu yaptığı daha da can sıkıcı. King of Pain.*

Seksenler deyince müziksiz olmaz. Kitabın bölümleri de seksenlerden hit parçalarla adlandırılmış. İthaki Yayınlarının yaptığı  Spotify listesi ile bu şarkıları dinleyebilirsiniz. Bir kitaba soundtracki böyle güzel ve basit bir yöntemle konulması hoş olmuş. Yazım boyunca * işaretli başlık ve cümleler de bu şarkılara birer gönderme.

Sonuç Olarak…

Böyle iddialı bir kapak ve isimden dolayı beklentileri korku olarak göstermesine rağmen gençlik romanı havasında bir kitap. Korku sahnesi yok. Karakterler derinlikle işlenmemiş. Kitap boyunca haklarında edindiğimiz bilgi ve hissiyatları açıklamak birkaç cümleyi geçmez. Hikaye gerçekten fazla uzun ve sıkıcı. Amerikan rüyası banal ve hiç doğal olmayan bir şekilde verilmiş. Gençlik romanı okumak isteyenler için bir alternatif olabilir.

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar