Adalet Arayışındaki İkinci Aşama- Kudret

Teknoloji, Sensiz Olmaz

İlk kitabın yapay zeka tasarımı ve kullanımı konusunda ne kadar başarılı olduğundan bahsetmiştik. Kudret içinde aynı şeyi söylemek mümkün. Zira sağlam bir başlangıç üzerine yazılan bir devam kitabı olmuş. Tamamıyla yapay zekanın hizmet verdiği uzay istasyonlarından tutun dillere destan uzay gemilerine kadar, teknolojinin bu alanda ulaşabileceği en makul ve verimli örnekler kitabın içerisinde kendisine yer buluyor. Durumun makul ve verim sağlıyor oluşunun başlıca bir kaç sebebi var tabi. Birincisi; askeri operasyonlarda halktan herhangi bir bireyi ya da medeniyetin herhangi bir üyesini -zorunlu askerlik metodu ile- kullanmak, bireylerin hayatını riske atmak elimizde olsa bugün bile vazgeçmemiz gereken bir yaklaşım. Hayatını idealleri adına feda ettiği düşünülen bireyin bürokratik ve siyasi anlaşmazlıklara meze olmak suretiyle  ölümle burun buruna gelmesi çok da mantıklı gelmiyor. Bireyin aşama hakkının riske giriyor olmasını geçtim sonrasında bıraktığı psikolojik yan etkiler bile yeterli bir sebep.

İkinci olarak, insanoğlunun her geçen gün elindeki teknolojiyi daha fazla hizmete dönüştürmek zorunda olduğu aşikar. Artık her alanda insan gücü ve zekasına alternatif bir yapay zeka ve/ve ya elektronik devrelerin kullanımı üzerine kafa yoruluyor. Bu kendi yetkinliklerini kullanmaktan vazgeçecek olan insan için dezavantaj gibi gözükse de işleyişin aksamasının önüne geçilebilmesi için sanıyorum elzem. Bu iki husus kitap içerisindeki teknoloji kullanımının temel dayanakları olarak göze çarpıyor ve başarıyla işlendiğini düşünüyorum.

Bilimkurgu okurken “var olanı değiştiren” yani sıfırdan -ya da buna yakın- bir evren yaratıldığı kitaplarda tasarıdaki evrende/mekanda yaşayan insan yaşam ve alışkanlıklarına özellikle dikkat ediyorum. Yeni bir şey yarattığınız zaman bu ortamdaki insanların ya da insan yerine kullandığınız canlı yaşamının nasıl bir hayat sürdüğünü okura iyice açıklamanız gerekir. Nasıl bir yönetim söz konusu, dini eğilimler neler, siyasi ve askeri statüler, diğer canlı formları ile olan etkileşim vs. Elinizin altında bir uygarlık var ise onun hangi temeller üzerinde şekillendiği ve yaşamına devam ettiğini okuyucunun bilmesi gerekir ki okur adapte olabilsin.

Bu noktada yazar, ilk kitapta başladığı bu konudaki bilgilendirmeye ikinci kitap ile de devam ediyor. Hatta Kudret’i bu noktada ilk kitaptan daha çok sevdim. Çünkü burada insan toplulukları, sınıfları hakkında daha fazla bilgiye sahip olabiliyoruz. Statü farklarından siyasi yapılanmadaki rollere kadar. Bu özelliği ile Kudret’in beklentilerimi karşıladığını söyleyebilirim. Bilimkurguda ama sadece teknolojik bir dünya tasarlamak değil. Bireyin o dünyada nasıl yaşadığı, sosyal hayatının ne şekilde devem ettiği ve toplulukların içinde bulunduğu her türlü eğilimin bir anlatısı olmalı diye düşünüyorum. Ballard kitapları okuyanlar ne demek istediğimi daha net anlayacaklardır.

Asıl İş Kudret’te

Adalet ile başlayan serinin böyle bir devam kitabını ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Zira ilk kitapta hatırlayacaksınız daha çok Toren’in Adaleti ya da Breq ile Anaander Mianaai arasındaki husumeti okumuştuk. Kitabın temposu hep kişisel bir hesaplaşma şeklinde devam etmiş ve aynı şekilde nihayete ermişti. Bu sefer tüm bir ulusu etkileyecek olaylardan bahsediliyor. Şahsen okumayı istediğim bu minvalde bir hikayeydi. Çünkü ilk kitapta sinyallerini aldığımız bir iç çatışma durumu söz konusuydu. Kişilik bölünmesi yaşayan bir diktatörden bahsediyoruz. Bunun doğuracağı sonuçların neler olabileceğini de Kudret’te okuyoruz.

Kitap ile ilgili can sıkıcı olabilecek şöyle bir durum söz konusu. Daha yoğun bir şekilde işlenmesini isterdim. İlk kitabı giriş niteliğinde olan seride ikinci kitabı bitirince hala giriş kısmındayız gibi hissettim. Kurgunun güzel bir şekilde işlendiği doğru ancak biraz daha detaylı olmasını, senaryoda daha fazla ilerleme kaydedilmesi güzel olabilirdi. Bu şu demek oluyor; dananın kuyruğu üçüncü kitapta kopacak. Elbette öyle olacaktı ama bu kitapta biraz daha olayların gelişmesini beklerdim.

Bilimkurgu türüne ülkemizde en ciddi yatırımı yapan İthaki Yayınları, yurt dışında çok ciddi başarılara imza atan Adalet serisini okurla buluşturmaya devam ediyor. İki kitapla yaklaşık on iki ödüle aday olup bunlardan yedi tanesini almayı başaran Ann Leckie’nin kalemine sağlık. Yarattığı evren ve karşımıza çıkardığı benzerini okumadığımız yapay zeka karakteri ile ilgiyi kesinlikle hak ediyor. Bu arada serinin çevirmenliğini yapan Yaprak Onur hanımında ellerine sağlık. Okurken herhangi bir aksama, ritm kopukluğu hissetmediğimi söyleyebilirim.

Adaletin yerine gelişine şahitlik etmek isteyenlere…

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar