Azil: Deha İle Delilik Arasında Seyreden Bir Hayat

Geçenlerde benim gibi okumayı seven yakın bir arkadaşım üniversitenin kütüphanesinde tesadüfen denk gelip o an oracıkta başlayıp, gece kütüphanede sabahlayıp ertesi gün öğlen saatlerine kadar okumaktan kendini alamadığı bir kitaptan bahsetti. Kitabın adı Azil, yazarın adı ise Hakan Günday (ilginçtir, bahsi geçen arkadaşımın adı da Hakan). Hal böyle olunca bende karşı konulmaz bir merak oluştu kitaba karşı doğal olarak ve ilk fırsatta edinip okumaya başladım. Bu sayede Azil; okuduğum ilk Hakan Günday eseri oldu. Ve yazara duyduğum hayranlık ilk olarak bu kitap ile başladı.

Azil, kitabın arka kapağındaki tanıtımda da yazıldığı gibi “Deha ile delilik arasında seyreden bir hayat” süren Asil adlı kahramanımızın oldukça sıra dışı hayatının belli bir kesitini anlatıyor. Asil, bizlere normal veya sıradan gelen gündelik hayata ve içinde barındırdığı onlarca irili ufaklı aktiviteye uyum sağlayamayan, bu sebepten ötürü de akıl hastası olarak görülen, gerçekte ise dahi olarak nitelendirilebilecek bir genç. Ortada düşündüğünüz tarzda bir “Zeki ama zekasını gösteremeyen bir karakter” vakıası yok yanlış anlamayın. Asil kitabın belli bir kısımında  yaptığı bazı hamlelerinden ötürü gerçekten deli ama geriye kalan kısımlarında ise her şeyiyle tam bir deha.

azil1

Kitap Asil’in çeşitli olaylara getirdiği yaklaşımlar ve yaptığı eylemler üzerinden onun deha ve delilik arasındaki o ince çizgide nasıl koştuğunu ve yer yer nasıl yalpaladığını okura rahatlıkla gösterebiliyor. Kitabı okurken bir müddet sonra Asil’in düşünceleri ve eylemleri sizi “Asil ailesinin iddia ettiği  bir akıl hastası mı yoksa kendisinin inanmayı seçtiği gibi bir deha mı?” sorusu ile cebelleşmeye itiyor. Yazar Hakan Günday bu çekişmeyi öyle bir hale sokuyor ki; art arda seri döngüler ile karşılaşıyorsunuz kitabı okurken. Bazen kendinizi savunduğu düşüncelerinden ötürü Asil’i desteklerken buluyor, bazen de birbirinden keskin eylemlerinin ardında yatan katı gerçeklerden ötürü onunla aranıza mesafe koyuyorsunuz.

Sevgi, tırmananları birbirine bağlayan bir halattı. Biri düşerse diğerlerinin hayatta kalması için halatın kesilmesi gerekiyordu. Ancak sevgi, kesilemeyecek kadar kalın bir halattı ve sonunda herkes düşerdi. Aptallar sevdikleriyle düşer, kötüler sevdiklerini aşağı çeker.

Kitapta hayatı boyunca akıl hastası olduğuna inandırılmış, hor görülüp, sevgiden mahrum bırakılmış Asil’in sorgulamaları ile karşılaşıyoruz çoğunlukla.  Asil’in tüm bu sorgulamaları, sorgulamalarına cevap niteliğinde dile getirdiği görüşleri hatta Asil’in bizzat kendisi birer aforizmaya dönüşüyor bir süre sonra. Yazar Asil’in hayata ve hayatın içindeki şeylere yaklaşımını yine onun üslubuyla aktarırken dili büyük bir beceri ile kullanıyor.

Yorumlar