Azil: Deha İle Delilik Arasında Seyreden Bir Hayat
Henüz küçük bir çocukken gelecekteki kendisine yazdığı bir mektubu alması ile zihnindeki kara bulutları dağıtıp, içinde hapsettiği dahi yanını açığa çıkaran Asil; Tanrı’ya, evliliğe, varoluşçuluğa, kendi varlığına, yokluğa, evrene, yaşamın özü olan düşünceye ve sevgiye, tüm masumiyetiyle kötülüğe getirdiği yer yer istatistiklerle ve bilimsel verilerle desteklediği yorumlamalar ile kitabın kurgusuna enfes bir felsefik katman ekliyor. Yazar tüm bu sorguları, tüm bu arayış ve buluşları o kadar ince ince yedirmiş ki; cümlelerini okur olarak sindirmekte hiç zorlanmıyorsunuz ve bu sayede eğer felsefe seven birisiyseniz aldığınız hazzın tadı damağınızda kalıyor.
Önemli olan, Tanrı’nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. İnsan denen bir enstrüman. Ancak yarattığı bir müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, Tanrı da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. Bu yüzden, Tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir.
Mesela Asil’in insanlara iyilik ve kötülük kavramlarının ardında ki gerçeği öğretmek için yaptığı sosyal deneyler okuru durup düşünmeye, parçası olduğu toplumu sorgulamaya itecek kadar ince düşünülmüştü. İşin ilginç tarafı yazarın başta bizim olmak üzere, her toplumda görülen ve bu deneylerin ana motivasyonu olan toplumsal gerçekleri “kötülük tohumları” diye nitelendirmesiydi. Çünkü Asil gerçeğin sadece kötü yanını görmüş birisi. Çoğu insan tıpkı Cenap Şehabeddin’in dediği gibi “Gerçekleri güneşe benzetirler doğrudur, gözlerimizi yakarlar korkusu ile çok defa bakamayız.” iken, Asil onların aksine güneşe bakan ve gördüklerini başkalarının da görmesini isteyen birisi.
Büyük uyanışından sonra ücret karşılığı insanların geleceklerini istatistik ve olasılık bilimine dayalı bir şekilde hesaplayıp öngören Asil, bir gün kendi geleceğini öngörmek isteyip hesaplamalara başlayınca olaylar çığırından çıkar ve Asil İkarus misali güneşe gereğinden fazla yaklaşır. Ve tüm bu macera sona yaklaşmaya başladığında Asil başladığı noktadan çok uzaklardayken aklınızda sabırsızca cevap arayan birkaç soru ile karşılaşıyorsunuz: Asil gerçekte kim? İnsanlığı uykusundan uyandırmayı, düzeltmeyi isteyen bir deha mı yoksa bunu yapmaya çalışacak kadar aklını yitirmiş bir deli mi? Sahip olduğu spiritüel güçleri nereden geliyor? Kitabın son sayfalarında yazar bu sorularınıza hiç beklemediğiniz bir cevap veriyor. Eğer Asil’in sıra dışı hayatını ve kitabın sonunda ki cevabı merak ediyorsanız bir an önce Azil’i alıp okumanızı tavsiye ederim.