Bilinmeyenle Savaşın Gerilim Dolu Öyküsü: Kafes

Gerçekten kitabı okurken gerilmemenize imkan yok. Annem bana seslenene kadar kaşlarımı çatıp dişlerimi sıktığımı fark etmemiştim. O kadar gerçek bir his aktarımı var Kafes’te. Kitabı okurken karakterlerin yerinde ben olsaydım ne yapardım diye düşünmek belki de bu gerginliği yaratmıştır. Çünkü göremediğiniz için savaşamadığınız ve neden böyle bir şeyin başladığını bile anlayamadığınız bir dünyada, dışarı çıkamadan ve doğaya ait hiçbir şeyi görmeden yaşamak insan üzerinde derin bir baskı oluşturur diye düşündüm ben kitap boyunca.

Kitabın en çok üzerinde durduğu duyu olan görme duyusunun aslında ne kadar büyük önemi olduğunu anlamaktan öte hissediyorsunuz. Bir ara ben de gözlerimi kapatıp bir şeyler yapmaya çalıştım, böyle bir dünyada ne kadar direnebilirdim sorusuna dair küçük bir deneydi aslında benimkisi ve diyebilirim ki ben penceredeki battaniyeyi ilk çekenlerden olabilirdim.

kafes-3

Malorie ve çocuklar arasındaki ilişki de gerçekten çok güzel kurgulanmış; anneden öte bir eğitmen hatta bir kumandan gibi davranmak zorunda kalan Malorie, aslında en çok gerçek bir anne olamadığı için içten içe üzülürken çocuklarını bu dünyaya uygun yetiştirebilmesi sebebiyle de gururlanıyor. Malorie’nin genç bir kadından yeni dünya annesine dönüşmesi de kitap boyunca bize aktarılan bir başka dönüşüm hikayesi aslında. Kitapta Malorie dışındaki karakterlerin kişilik özellikleri ve duygu değişimleri hatta dönüşümleri net bir şekilde takip edilebiliyor.

Yazar Josh Malerman aslında “The High Strung” adlı grubun vokalistliğini yapıyor ve Kafes yazarın ilk kitabı olma özelliğini taşıyor. Josh Malerman ile yapılan bir röportajda kitabı yazarken evinde beş tane saka kuşunun bulunduğunu ve hepsini bu süreç boyunca serbest bıraktığından bahsetmiş. Aslında Kafes ilk kitabı olsa da çocukluğundan beri yazarın aklında hep bir yazar olmak varmış ve o dönem yazmayı planladığı konulara bakacak olursak (Ormandaki Canavar, Sudaki Canavar vs.) kendisinin istikrarlı bir yol izlediğini söyleyebiliriz. Kitabın bir devamı olup olmayacağına dair bir bilgiye ulaşamadıysam da gönlümden geçen çok net bir şekilde belli: Bu kitap devam etmeli! Ayrıca unutmadan hemen belirteyim, Josh Malerman 7-15 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek olan İstanbul Tüyap Kitap Fuarı’nda kitabı Türkçeye kazandıran İthaki Yayınları’nın standında imza günü düzenleyecek. Kendisiyle Kafes üzerine konuşabileceğimiz bir küçük sohbet imkanı çok zor olsa da kendisi tarafından imzalı bir kitap sahibi olmak fikri bile güzel, ki imza sayfasını bile belirledim.

Kafes’te asıl korkunun bilmediklerimizde yattığını gösteren müthiş bir anlatım söz konusu ve gerçek bir gerilim romanı okumak istiyorsanız önerebileceğim daha iyi bir kitapla henüz karşılaşmadım. Kitabın üzerinde “Sakın gözlerini açma” dese de eminim kitabı gözünüzü kırpmadan okuyacaksınız. Keyifli okumalar!

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar