Bioshock’un Başlangıç Hikayesi – Rapture Şehri
-
Çağlar Kalaycıoğlu
- Kitap
- 3 Mart 2016
Okyanus Altına Kurulan Ütopya: Rapture
“Ben Andrew Ryan ve size bir soru sormak için buradayım: Bir insan kendi alın terinde hak sahibi olamaz mı?
Hayır, der Washington’daki adam. O ter, fakirlere aittir.
Hayır, der Vatikan’daki adam. O ter, Tanrı’ya aittir.
Hayır, der Moskova’daki adam. O ter, herkese aittir.
Bu cevapları reddettim. Bunlar yerine, başka bir şeyi seçtim. Ben imkânsızı seçtim. Ben… Rapture’ı seçtim. Sanatçıların sansürden korkmayacağı bir şehir. Biliminsanlarının gereksiz bir ahlakla sınırlandırılmadığı bir şehir. Mükemmelin, değersizler tarafından sınırlanmadığı bir şehir… ve alınterinizle, Rapture sizin de şehriniz olabilir.”
Hikayemiz Sovyetlerin korkunçluğunu yaşamış, kaçarak holdinginin temellerini attığı ABD’de istediği özgürlüğü bulamamış olan Andrew Ryan’a odaklanarak başlıyor. Nükleer kıyametin çok yakın gözüktüğü bir dünyada ancak okyanusların altında hayal ettiği ütopyayı yaşatabileceğine inanan Ryan bütün servetini bu işe adarken, yavaş yavaş ana karakterlerimizin hikayeye girişini izliyoruz.
Hikaye ağırlıklı olarak Ryan’ın gözdesi mühendis Bill McDonagh ve kötü adamımız Frank Fontaine üzerinden gitse de, seride gördüğümüz veya ses kaydını dinlediğimiz bütün karakterlere dokunuyor. Oyunda bulduğumuz ses kayıtlarının birebir kitapta olması da başarılı bir detay olmuş.
Hikayemiz, bir ütopyanın distopyaya dönüşümü demiştik. Bu dönüşüm sırasında ütopyanın asıl sahibi olan Ryan’ın da dönüşümünü adım adım izliyor ve nefret ettiği her şeyi teker teker yapmaya başlamasını takip ediyoruz. ADAM ve EVE gibi teknolojik gelişmeler patlamaya hazır Rapture toplumunu yavaş yavaş çürütürken, bütün karakterler ya vicdani seçimlerini yapıyor ya da Rapture deliliğinin bir parçası haline gelmeye başlıyor.
Ana karakterlerimizden biri olan McDonagh’ın kişisel yolculuğu karakterler arasında en sancılı olanı. Okurun empati kuracağı seviyede bir aklıselim ile hareket eden McDonagh vefa borcu ile vicadanı arasında sıkıştıkça siz de onunla beraber geriliyorsunuz.
Kitapta daha da detaylandırılan konulardan biri de Ryan’ın ütopyasının sadece sınırlı sayıda insan için ütopya olduğu gerçeği. Rapture şehri büyüdükçe alt sınıflardan gelen işçiler kendilerine vadedilen cenneti değil, su altında bir hapishaneyi bulduklarını fark ediyor ve şehirden çıkmanın yasak olması sebebiyle manipülasyona açık ve isyana hazır hale geliyorlar.
Kitapta az tutulmaya çalışılsa da epeyce miktar oyun içi teknik terim var. Oyunu oynayanlar zaten bütün sahneleri daha canlı bir biçimde gözlerinin önüne getirebilecekler ama oynamayanların da çok büyük bir kaybı yok. Bioshock’un ikonu haline gelmiş olan “Küçük Kızkardeş”ler ve “Büyük Baba”lar da unutulmamış. Özellikle Rapture’un çöküşü sırasında kızlarını arayan ailelerin dramı oldukça iyi yansıtılmış.
Toplamda bütün kitaba baktığımızda zamanınızın ve paranızın hakkını veren, sizi alıp Rapture’a götüren oldukça güzel bir eser olmuş diyebiliriz. “Rapture Şehri”ni, öncelikle oyunu oynamış olanlar olmak üzere bütün bilim kurgu severlere öneriyorum.
İyi okumalar, iyi oyunlar!