Bir Okuyucunun Gözünden Witcher: Son Dilek

Witcher serisi bundan 10 yıl kadar önce başlayan oyun serisiyle büyük bir hayran kitlesi toplamıştı. Ancak kendimi bir oyuncudan çok okuyucu olarak tanımlayabilmem daha doğru olacağından Witcher ile tanışmamı serinin kitaplarını okuyacağım güne dek ertelemiştim. Neyse ki, Pegasus yayınları geçen yıl kitap serisinin çevirisine başlayacağını duyurdu. Benim için de Witcher evreninin önündeki son engel de kalkmış oldu. Bu yazı dizisinde sizlere bir oyuncu değil de bir okuyucu gözüyle Witcher’ın bende bıraktığı izlenimlerden bahsedeceğim.

Hikaye Evreni

Kökeni 80’lere dek giden ve Doğu Avrupa edebiyatının en başarılı örnekleri arasında sayılan Witcher külliyatı ilk kez Polonyalı yazar Andrej Sapkowski’nin kitap serisiyle başlamıştı. Yazıyı yazdığım sıralarda bu seriden üç kitap dilimize çevrildi, bunlar sırasıyla Son Dilek, Kader Kılıcı ve Elflerin Kanı. Son Dilek için bir romandan ziyade Witcher’in başrol karakteri Geralt’ın başından geçen birbiri ile az çok bağlantılara sahip birkaç hikayeden oluşan bir hikaye kitabı demek doğru olur. Bu hikayeler aynı zamanda Geralt kadar Witcher evrenini de ana hatlarıyla tanımanıza yardımcı oluyor.

Witcher hikayesine yabancı olanlar için belirtelim, kendisi yaratık avlamak için özel olarak mutasyona uğratılmış bir tür gezgin avcı. Bu görevi para karşılığı yürütüyor olsa da uyduğu prensipler var. Bu onu bir kiralık katil yada paralı asker olarak görmemizin de önüne geçiyor. Hikayenin ilginç bir yönü de yaratıkların giderek azaldığı zamanlarda geçen bir hikaye olması. Onu kimi zaman aslında insanlara zararı ya da vücudundan elde edilebilecekler konusunda doğan batıl inançlardan ötürü avlanmak istenen yaratıklara karşı hayıflanırken görüyoruz. Elbette Geralt’ın yaşadığı dünya tümden güvenli bir yer değil, tam aksine çeşitli kasabalara yada köylere musallat olmuş canavarlar söz konusu. Bunlar çeşit çeşitler ve bazı türleri kitabın hemen başındaki sözlükte belirtiliyor. Kesin olan şu ki, Geralt’a bela olan çoğu şey yaratıklardan değil insanlardan çıkıyor. Bu bile kitabın yaratıcılığı konusunda fikir verir diye düşünüyorum.

Anlatım Tarzı ve Çeviri

Kitabı okurken fark ettiğim en önemli şey okuyucusunu daima şaşırtan ters köşeler oldu. Bu temalardan en öne çıkan ikisi, kitabın çocuk masallarının karanlık formları olduğu izlenimi uyandıran bazı göndermeler yapması ve hikayelerin çoğunun özü itibariyle ekolojik metinler olması. Bunları çok açıklamaya gereksinim duymuyorum kitapta görmeniz daha doğru olur. Benzer şekilde hikaye gerek anti kahramanı, gerekse onun dünyası açısından benzerlerinden şaşırtıcı derecede farklı. Öyle ki bu kitap serisinin mantığı, -illa bir benzetme yapmak gerekirse- ejderhayı öldüren kahramanın kapacağı prensesi değil de, ejderhayı öldürdükten sonra bulunan hazine için birbirini öldüren parti üyelerini ya da o ejderhanın ölmesiyle tükenen bir soyu anlatmayı tercih edecek nitelikte. Hiçbir zaman size ideal şekilde bir kahraman sunulmadığı gibi, bir siyah – beyaz zıtlığında iyi – kötü ayrımı sunulmuyor. Olayların ve karakterin stereotiplerden uzaklığı sizi kitaba daha bir bağlıyor.

Kitabın dilimize çevrilmesi İngilizce’den değil de çeviri nedeniyle doğacak anlam boşluklarını minimuma çekebilmek amacıyla Almanca’dan yapılmış ki bu son derece doğru bir tercih. Benzer şekilde Türkçe’ye çevrilebilecek özel terimlerin Türkçe’ye çevrilirken Türkçe’ye çevirilemeyecek özel terimlerin asıl karşılıklarında bırakılması arasındaki denge çok başarılı şekilde sağlanmış. Benzer şekilde avam karakterlerin kullandığı argo ifadeler ile soylu karakterlerin mesafeli diyaloglar arasındaki ayrım da çok başarılı.  Normalde bir fantastik kitap çevirisinde bu dengeyi tutturmak zordur ama çevirmen Regaip Minareci’yi bizzat kutlamak istedim.

Witcher kitaplarının Netflix’in yakın zamanda çekeceği bilinen dizinin oyundan çok kitap serisinin olay akışını temel kabul edeceğinin açıklanması yönünden değerinin artacağını ve seneye apayrı bir gözle okunacağını düşünüyorum. Haliyle diziden önce kitap serisini okumak -oyun serisini bitirmiş bile olsanız- size pişman olmayacağınız bir deneyim yaratacaktır. Kendinizi bu tecrübeden alıkoymayın derim. İyi okumalar.

Yorumlar