Değiştirilmiş Karbon: Ölüm Gerçekten Varılan Son Nokta mı? Dahası da Var mı?

Disney, Apple, Google gibi devasa şirketlerin, sermayelerin dünya yönetiminde aslan payına sahip olması vb. gibi gelecek senaryolarını barındıran edebi türe cyberpunk diyoruz. İnsanlığın sanıyorum gideceği en gerçekçi istikamet bu yönde. Bilimkurgu edebiyatının bu alt türü, sosyal hayatın çetrefilli yüzüne dair kehanet niteliğinde. Şahsen okumaktan en çok zevk aldığım türlerden biri olur kendisi. Lakin piyasada iyi örnekleri parmakla sayılacak kadar az olunca iyi bir cyberpunk tadından yenmiyor tabi.

Philip K. Dick, William Gibson, Alfred Bester gibi isimlerin kaleme aldığı her şeye kutsal metin gözüyle bakanlara sesleniyorum. Bu isimlere Richard K. Morgan’ı da ekliyoruz. Ülkemizde biraz geç yayınlanan ama sonunda yayınlanan Takeshi Kovacs serisinin ilk kitabı olan Değiştirilmiş Karbon, soluksuz bir cyberpunk polisiye örneği.

Kitap hakkında  konuşmaya geçmeden cyberpunk nedir, ne değildir diyenlere ve öğrendiklerine yenilerini eklemek isteyenlere şöyle bir şey bırakıyorum.

Geek Terminoloji – Cyberpunk Nedir?

Dünya’nın Yabancısı

25. Yüzyılda, uzaya iyiden iyiye aşina olduğumuz bir zaman dilimindeyiz. Öyle ki Marslılar var ve Dünya dışında koloniler kurulmuş durumda. Hikayenin kahramanı, sert çocuğu Takeshi Kovacs’da bu kolonilerden birinde hayatını sürdürüyor. Harlan adlı bu yerleşkede başına gelen birtakım olaylar sonucu hayatını kaybediyor. Ve gözlerini Dünya’da açıyor. Bedenin ölümünün geri dönüşü olduğu, bilincin etten “kılıflara” aktarılması suretiyle yaşamaya devam edebildiği bir gelecek. Mutlaka bu konuda yazılmış bir makale okumuş, internette bir video görmüşsünüzdür. Şimdi mümkün değil olarak nitelenen mevzu gelecekte angaryaya dönüşmüş durumda.

Kovacs’ın şu anda yaşadığımız tek gezegene gelmesinin sebebi kesinlikle kendi iradesi dışında vuku buluyor. Kordiplomatik adındaki, özel ajanlar birlikler ya da üst insanlar yetiştiren bir kuruluşun elemanı olan adamımız bir ölümü aydınlatmak için görevlendiriliyor. Dünya’nın en zengin ve en söz geçen insanların birinin, Laurens Bancroft’un “ölümünü” araştırmak. Tabi ki böyle bir kurguya yakışacağı üzere müşterisinin ta kendisi tarafından işe alınır. Ne demiştik, beden ölür bilinç baki kalır.

Kendi isteği dışında adeta başka bir şansının olmadığı görevde Kovacs ne oldu ne bitti demeden araştırmalarına başlar. Her şeyin elektronik ve sanal dünyada cereyan ettiği bir devirde ipuçları aramaya başlar. Lakin işin içine girdikçe “gerçek ölümüne” gittikçe daha da yaklaştığını fark eder. Olayların boyutları söz konusu gelecek için bile insanı nefessiz bırakacak noktalara varır. Cinayet mi intihar mı. Yoksa çok daha grift bir şey mi mevzu bahis. Sanal ortamda bulduğunuz deliller, elinizden silahınızı bir an olsun bırakmanıza izin vermediği zaman postun pahalı olduğunu anlıyorsunuz.

Gelecekte neler olur bilinmez, en fazla teori üretiyoruz. Sanırım hiçbirisi bu şekilde olsun istemezdim…

Sanaldan Gerçeğe

Ne dedik cyberpunk… Kitap bu türe ait her şeyi karşılıyor. Şirket ve kuruluşların devletlerden daha güçlü olduğu, toplum düzenine yapay zekanın dahil edildiği, sanal ortamın gerçeğe tercih edildiği bir dünya. Bireyin sanal ortamda işlediği suçların gerçeği kadar güçlü yaptırımlara maruz kaldığını okuyoruz. Dünya düzeni ilerlemeye değil suç oranını en azından sabit tutmaya odaklı işlediği gelecek senaryosu. Yazar, saydığım tüm bu bileşenleri hakkıyla bir araya getiriyor. Alt yapı olarak bu konuda sorun yok. Özellikle Matrix serisi ile iyice aşina olduğumuz bilincin bedenden çok daha gerçek olduğu kavramı dibine kadar işleniyor. Kitabın daha ilk bölümünde görüyoruz; Kovacs başkasının bedeninde hayata gözlerini açıyor. Cezalandırma sistemi bu anlamda çok pratik. Bilinç ceza alırken “kılıf” pekala kullanılabilir. Kitabın bilimkurgu türü içinde okunması gereken kitaplar listesinde yer alması için bunlar yetiyor da artıyor bile.

Takeshi Kovacs, Neuromancer ve Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi kitaplarında okuduklarımız kadar başarılı bir ana karakter. Özel meziyetleri nedeniyle aranan ve çoğunca da ortadan kaldırılmak istenen biri. Hayatını en dipten daha az dibe doğru yaşamış özel ajan, Kordiplomat, peşinize takılmasını istemeyeceğiniz bir eleman. Karakter olarak hem arka planı hem kişilik özellikleri anlamında beni tatmin etti. Özellikle okuduğum kitaplarda “kim bu asıl adam/kadın” diye karakter geçmişine önem veren okuyucuları üzmüyor. Geçmişte yaşadığı travmalara sürekli ortak olduğumuz, pişmanlıklar ve keşkeler ile yaşamış bir nevi kaybeden. Sürekli birilerinin elinde oyuncak olan hayatını/hayatlarını ölümle burun buruna yaşıyor.

Yazar Richard Morgan

Kordiplomatik, küresel bazda değil gezegenler arası hizmet sağlayan bir çeşit gizli servis olarak düşünülebilir. Teknolojik olarak üst düzey yetkinlikleri sayesinde Kovacs gibi alanları özel hizmetlerden tutun da ülkeler arası savaşlara varana dek kullanıyorlar. Kitapta ne zaman adı geçse işler sarpa sarıyor. Kovacs için güzel bir çıkış noktası olmuş. Alelade bir polis vs olması pek mantıklı durmuyor zira.

Teknoloji Sen Nelere Kadirsin

Bir metni, bir kitabı, herhangi bir yapımı bilimkurgu olarak nitelendirmek için işin içinde bilimin eksik olamaması şartına bakarız. Kurgu, bilim olmadan ayakta duruyorsa bilimkurgu değildir. Değiştirilmiş Karbon’da ise bilimden ve getirdiği teknolojik yeniliklerden bir an olsun ayrılmıyor. Evvela söz konusu ölümün gerçekleşme şekli ve aslında bir ölüm olmayışı. Kovacs’ın durumu aydınlatmak için başvurduğu yöntemler, yapay zekanın vardığı nokta. Daha sayacağımız bir dolu şey var. Richard K. Morgan, yarattığı dünyayı tutarlı bir biçimde okuyucuya aktarıyor. Kitabın içinden bir anekdot vereyim; ana karakterin yatıp kalktığı otelde tek bir insan personel dahi yok. İstisnasız her şey ama her şey binanın kendi yapay zekası tarafından karşılanıyor.

Yapay zeka eyvallah, şu zamanda bile bir çok konuda kullanılıyor. Esas olay bilinç aktarımı meselesi. Bir insanın yeterli maddi gücü varsa kelimenin tam anlamıyla ölümsüz olabileceğini okuyoruz. Yok edilen bedenlerin yerini yenisinin aldığı, cerrahi operasyonların insanı yeniden doğuma ulaştırdığı bir hayat tarzı. En başta adını verdiğim şirketler gibi çok üst düzey firmaların sahiplerinin ölümsüz hatta tanrı olarak var olduğu bir dünyada adaletten tabi ki söz edilemez. Her şeyde olduğu gibi burada da para eşittir her şey olmuş oluyor.

İnsanlık Öldü mü?

Ölmedi ama ölmek üzere. Kitabın kurgusu, dünyası itibariyle bireyin hayatının pek de bir önemi olmadığını çok geçmeden anlıyoruz. Ne de olsa siz işlediğiniz suçun cezasını çekerken bir başkası bedeninizle seks yapmakta sakınca görmüyor. Neden çünkü parası var.

Peki cezanızı çektiniz serbest kaldınız. Ya bedeniniz “müsait değilse” o zaman ne olacak… Mecbur elde ne varsa onu giyip hayata devam edeceksiniz. Tüyler ürpertici bir durum. Duygusal hayatın, ikili ilişkilerin girdiği çıkmaz olmaz olsun böyle gelecek dedirtir. Sosyal hayatın sadece hayatta kalmak için nefes almaya devam etme çabasına dönüştüğü bir yaşamdan söz ediyorum. Biliyorum lafı çok uzattım. Ama bu dönemde bile pek de gerçek anlamda sosyal hayat diye bir şey kalmamışken kitabın bu noktaya yaptığı göndermeler kayıtsız kalınamaz nitelikte. Ne dediğimi anlamak için eseri okumak şart.

Tek Solukta

Bilimkurgu kitapları ile ilgili -okumayanlar, üşenenler tarafından benimsenmiş-  genel bir ön yargı olduğunu düşünüyorum. Zor ve anlaşılmaz. Toplum olarak bilim konusunda geriden geldiğimiz düşünülürse ve bu noktada minimum gayreti gösterdiğimiz hesaba katılınca durum ne yazık ki bu. Düşünüyorum da “yok ya anlamam şimdi ben onu” ya da “abi sevmiyorum ben öyle robot mobot” gibi tepkiler çok duydum. İşin ilginç yanı bunları düşünenlerin bir kısmının haklı olması, küçük bir kısmı ama. Yapı olarak bir nevi öngörü, bilimsel yöntemlerle kehanette bulunma ya da elde edilen veriler ışığında yaratılan kurgular oldukları için çaba hatta ısrar gerektiren bir tür. Bir de çeviri okuyan bir toplum olduğumuz için bu noktada gösterilecek özen için çok önemli.

Burada varmak istediğim şey Değiştirilmiş Karbon’un okur dostu bir eser olduğu. Bilimsel ayrıntılara dalıp sizi yormuyor. Her bölümde çıtayı bir üst seviyeye çıkarıyor, okudukça söz konusu dünyaya daha fazla dahil oluyorsunuz. Aşama aşama akıyor. Evet, akıyor. Kitabın bu yönü için daha iyi bir tabirim şuan için yok; su gibi akıyor. Herhangi bir yerinde aksama ya da tempoda düşme yaşamadım. Sizi içine çekiyor ve bırakmıyor. Çeviri noktasında da İthaki Yayınları’nın bu türe ait tecrübesine tanık oluyoruz. Kısacası teknik olarak bir sorun yaşamadım.

Ve Netflix!

Değiştirilmiş Karbon sadece kitap olarak tüketeceğimiz bir meta değil. İyi haber şu, Netflix eserin yayın haklarını satın almış durumda ve bu senenin en iddialı dizi projelerinden birisi olarak izleyiciye sunmaya hazırlanıyor. Fragmanını izledikten sonra Blade Runner’dan -ilk Runner- sonra en sevdiğim cyberpunk yapımı olacağını düşünüyorum. İzlemeyenler varsa şöyle alayım.

https://www.youtube.com/watch?v=dhFM8akm9a4

Dizinin hem oyuncu hem de yapımcı, yönetmen tarafı çok sağlam. House of Cards, Suicide Squad, The Klling’den tanıdığımız Joel Kinnaman Takeshi Kovacs olarak başrolde. Okurken gözümde canlanan tiplemeye bir hayli yakın. Onun yanı sıra James Purefoy, Teach Grant, Kristin Lehman gibi isimlerde oyunculardan bazıları. Yönetmen kadrosunun tecrübeli isimlerin bir araya geldiği bir yapım söz konusu. Ancak bir isim var ki diziden beklentilerin yüksek olmasında haklı olarak pay sahibi kendisi Game of Thrones serisinde Battle of Bastards bölümünü bildiniz mi. Hah işte bölümün yönetmeni Miguel Sapochnik Altered Carbon adıyla çıkacak dizinin de dümeninde yer alan isimler arasında.

Sona Gelirken

Sahip olduğu gelecek kurgusu, başarılı ve “yaşayan” karakterleri, arka planındaki sosyal eleştirisi ve daha niceleri ile Değiştirilmiş Karbon tek kelime ile muhteşem olmuş. İnsanlığın varacağı noktaya dair sanıyorum Philip K. Dick sonrası okuduğum en ürpertici senaryolardan biri oldu. Bilimkurgunun en karanlık kehanetlerini barındıran alt tür içerisinde dikkate değer bir eser. Polisiye özellikleri ile her iki türün okuruna da göz kırptığını da belirteyim. İthaki Yayınları bu türdeki başarılı çalışmalarından dolayı takdiri hak ediyor. Kitabın kapağını ayrıca beğendim, söylemeden geçemeyeceğim. Ve 2 Şubatta başlayacak dizisi de cabası.

Asıl güzel haberi sona sakladım. Takeshi Kovacs ile randevumuz tek kitapla sınırlı değil…

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar