Fransa’nın Güneş Kral’ı XIV. Louis’nin hüküm sürdüğü Versailles Sarayı’nda Papa, soylular ve bir deniz kadınının mevcut olduğu büyülü bir öyküye ortak olmak ister miydiniz? O zaman İthaki Yayınları’nın Türkçeye kazandırdığı “Ay ve Güneş”i derhal okumalısınız. Tarihi kurgu türündeki eserin yazarı Vonda N. McIntyre ve pek çok ödül kazanmış olan kitabın Pierce Brosnan’ın XIV. Louis’i canlandıracağı sinema filminin de çekilmekte olduğunu belirtmem gerekiyor.

Versailles Sarayı’nın günlük telaşları ve ihtişamına, doğa filozofu Rahip Yves de la Croix’nın çıktığı deniz seferinden iki deniz canavarıyla dönmesi damga vurur. Canavarlardan biri canlıdır ve Kral sonsuz ihtişamını sonsuzluğa taşıyacak sırrın bu canavarda olduğuna inanmaktadır. Yves de la Croix’nın kız kardeşi Marie-Josephe de yaşadığı manastırdan Kral’ın yeğenine yardımcı olmak üzere ayrılıp Versailles Sarayı’na gelmiştir. Fakat bu görevinin yanında abisinin ondan yaşayan deniz canavarının bakımını istemesiyle Marie-Josephe kendisini Kral ve Papa karşısında deniz kadını Sherzad’ın kaderini etkileyen bir durumun içinde bulur.

Vonda N. McIntyre

Tarihle kurguyu çok güzel harmanlayan kitabın şahsıma göre en güzel özelliklerinden biri tarihi karakterleri de tanımamıza ve Versailles’daki yaşamı tasvir ederek o dönemi anlamamıza imkan sağlaması. Deniz kadını Sherzad’ın öyküsünü merak ederken bir yandan da saraydaki yaşam tarzını, o dönemin ihtişamını hissediyorsunuz. Kitabı okurken yazarın bu döneme dair derin bilgisinin olduğunu en küçük detayı bile atlamadan tasvir ettiği saray etkinliklerinden anlayabiliyorsunuz. Yani sadece fantastik öyküleri sevenleri değil, ayrıca tarihi roman severleri de etkileyecek pek çok unsur barındırıyor “Ay ve Güneş”.

Güneş Kral ve Papa arasındaki siyasi ve dini açıdan Fransa’nın hatta 17. yüzyıl Avrupasının kaderini etkileyebilecek düzeydeki ilişkinin yükseliş ve alçalışları, iki güç kutbu arasındaki kelimelerin ortaya koyduğu gerginlik kitabı ilginç kılan etkenlerden biri. Kral’ın mutlak gücünü devam ettirebilmesinin anahtarı olarak gördüğü ölümsüzlük arayışı karşısında ancak ruhani sonsuzluğun mümkün olduğunu belirten Papa Innocent günümüzde de mevcut dini-siyasi gerilimlere güzel bir örnek oluşturuyor.

Tarihi karakterlerin haricinde Marie-Josephe’in erkeklerin hüküm sürdüğü sarayda bir kadın olarak sarayın ona dayattığı cinsel rolleri reddederek kendisini diğer insanlara olduğu gibi kabul ettirme çabasının öyküsüne de şahit oluyorsunuz. Saç şekillerini, saray modasını belirleyen elbiseleri ya da geleceğini garanti altına alabileceği soylu bir saray mensubunu kovalamaktansa; o dönem erkeklerin tekelinde bulunan matematik, doğa bilimleri ve müziğe ilgi duyan Marie-Josephe kendini kısıtlayan kuralları ve iç isteklerini göğüsleyip çok ince bir çizgi üzerinde yürüyor. Hatta Marie-Josephe’in o dönem yaşamış ünlü bilim insanlarına duyduğu hayranlık bazen kendisini güç durumlara sürükleyebiliyor.

Sherzad ismini tahmin edildiği gibi “Bin bir Gece Masalları”ndaki Şehrazad’dan alıyor. Yalnızca Marie-Josephe’in onun ruhunu hissederek anlayabildiği bir dilde insanlar ve deniz insanlarının öyküsünü anlatıyor Sherzad. Aslında biraz da Sherzad’ın kimlik edinme öyküsü “Ay ve Güneş”; İlk karşılaşıldığında deniz canavarı olarak isimlendirilmesi, sonrasında Marie-Josephe’in onu deniz kadını olarak çağırması ve nihayetinde hüzünle örülü özgürlük isteğiyle dolu öyküler anlatan Sherzad’a dönüşmesi. Nihayetinde “Ay ve Güneş” biraz da kadınların kimlik sorunları üzerine düşündürmeyi başarabilen bir kitap olarak karşımıza çıkıyor.

Sizi olağanüstü bir tarihi yolculuğa çıkartacak olan “Ay ve Güneş”, hem tarih hem de fantastik kurgu seven okuyucuları sayfaları arasındaki gizem dolu dünyaya davet ediyor. XIV. Louis’nin şahane hayatına bir de içeriden bir gözden bakmak, alternatif bir Fransa tarihi okumak istiyorsanız ve değişik bir kurguyla tanışmak istiyorsanız “Ay ve Güneş” tüm kitapçılarda sizleri bekliyor.