Devrim Her Yerde Mümkündür, Ay’da Bile: Ay Zalim Bir Sevgilidir

Sosyalist bilimkurgunun başarılı örnekleriyle genellikle Stalin dönemi Sovyet edebiyatında rastlarız. Dönemin ideolojik yapısı elbette bunun için biçilmiş bir kaftan. Devletle insan, otoriteyle halk, yönetenle yönetilen arasındaki ilişkilere proleter cepheden bakan bu alt türün bir hayli dikkat çekici ürünleri olduğu su götürmez.

Bahsini açtığım türden bir bilimkurgu kitabı hakkında yazacağım ilk yazı olacak. Daha önce -burada- hiç bilimkurgu ile devrim yapmamıştık. Ay Zalim Bir Sevgilidirle tam olarak bunu yapacağız. Sağ görüşe yakınlığı ile bilinen -kimisi direk faşist diyor- Robert A. Heinlein’in kaleminden okuyoruz. Ve kuşkusuz kitap bu türün en iyi örneklerinden.

Dünyadan Çok Uzakta…

…ama tanıdık bir mekandayız. Uzaklık binlerce kilometre cinsinden. Yakın değil değil mi. Ay’dayız efendim. Göreceli olarak aslında yakın sayılırız, neyse. 2075 yılına ulaşmış durumdayız ve Ay (kitapta kullanılan adıyla Luna) kolonileştirilmiş bir toprak parçası olarak karşımıza çıkıyor. Ancak kolonizasyon genelde topluma faydalı olmayan hatta zararlı olan insanları tecrit etmek amaçlı yapıldığından pek de ulu bir amaca hizmet etmiyor. Aynen öyle. Dünya resmen çürük yumurtaları sepetinden boşaltmak için Luna’yı çöplük olarak kullanmış ve  kullanmaya devam ediyor. Yüzde doksanından fazlasının işçi, çalışan olduğu bir ortam burası. Otorite adı verilen bir yönetim erki demir yumruk ile her şeyin kontrolünü elinde bulunduruyor.

Toplum olarak pek  gelecek vaat etmiyor Luna halkı. Herkesin zor bela geçindiği bir dünya söz konusu. Manuel O’Kelly Davis ise diğerlerinden biraz daha şanslı bir ay sakini. Kendisi Luna’daki en iyi bilgisayar mühendisi. Söz konusu elektronik cihazlar ile ilgili problemlerde danışılacak kişi. Ve en saygıdeğer “hastası” da Mike adındaki bir süper bilgisayar. Önemli olanların hepsinin ve geriye kalan sistemlerden de büyük çoğunluğunu kontrolünde bulunduran bir makine kendisi. Ancak onu ilginç kılan bu süpersonik işlem yeteneği değil. Neredeyse imkansız bir şekilde Mike şaka yapabilen bir mekinedir.

Her Şeyin Başı Beyin

Hatta işi o kadar ileri götürür ki Luna maddi bir krizin eşiğinden döner. Manuel, Mike’ın bu özelliğini bilen tek kişi ve onun “ilk arkadaşıdır”. İkisi karşılıklı -yüz yüze değil- ve telefon üzerinden sürekli sohbet eder, gerçek bir arkadaşlık yürütürler.

Günlerden bir gün Man (Manuel) yine Mike ile teknik bakım tadında bir sohbetten çıkıp bölgedeki sosyalist işçilerin toplantısına iştirak eder. Apolitik bir düşünceye sahip olmasına rağmen mekanda bulunur, konuşmaları dinler. Ancak oturum başlayalı çok fazla zaman geçmemiştir ki Otorite güçleri toplantıyı basar. Ortalık çok hızlı bir şekilde birbirine girer. Man ise o hengameden, o an orada davetli konuşmacı olarak bulunan Wyoming Knott adlı bir kadınla birlikte kaçar. İkili izlerini kaybettirir ve bir otel odasına sığınırlar. Biraz soluklandıktan sonra Luna’daki en saygın bilim insanlarından -ve koyu bir anarşist olan- Professör de Le Paz’da onlara katılır. Üçlü bütün geceyi toplantının ana gündem maddesi olan devrim ihtimalleri üzerinde konuşarak geçirirler.

Tartışmalarının, konuşmalarının bir sonuca varmayacağını anlayınca geriye tek bir çözüm kalır; ihtimalleri Mike’a danışmak. Bütün uydudaki en güçlü beyinden devrimin başarılı olması ihtimalinin ne kadar olduğunu öğrenmek isterler. Ve Mike hesaplamayı bitirdiği zaman yeni güne yeni birer insan olarak uyanırlar. Devrimin ilk yoldaşları olarak.

Mike gibi bir bilgisayar sizin yanınızdayken devrim hayal olmanın bir adım ötesine geçmek üzere…

Ay Zalim Bir Sevgilidir

Yazar Robert A. Heinlein

İhtimaller Dahilinde Devrim

Sosyalizm temelli kurguları genellikle Sovyet ekolünden okuyorduk. Komünizm fikrinin beşiği olmasından dolayı normal bir durumdu. Lakin tutup da sağ görüşlü Heinlein’in kaleminden böyle bir kitap okumakbir hayli ilginç oldu. Kitabın bu alt kategoride okuduğum en iyi kurgulardan biri olduğunu söyleyebilirim. Ay’ın insan yaşamı için ikinci bir adres olduğu kitapta işçilerin hayatlarına odaklı bir akış mevcut. Daha ilk bölümde eylem planları yapıldığını okuyoruz. Devamında da olaylar bilim eşliğinde hak ve özgürlük arayışı şeklinde gelişiyor. Bireyin özgürlüğünü kısıtlayan bilginin aynı hakkı geri kazanmak için nasıl kullanılacağına naşarılı bir örnek sunuyor.

Ayın Karanlık Yüzü Resmen

Sanırım durumu en iyi bu cümle açıklıyor. Tek doğal uydumuzda kurulan koloninin hiç de masum bir amaçla ve şekilde kurulmadığını görüyoruz. Dünya üzerinde toplumu faydasız olduğu düşünülen ne kadar insan varsa hepsinin –tabiri caizse- aya postalandığını okuyoruz. Hemde dünyadaki barıştan sorumlu olduğunu bas bas bağıran Birleşmiş Milletler tarafından. Her milletten insanın bir araya getirildiği bir nevi sosyal deney. Başlarında da despot bir yönetim. Okura tarih derslerinde okuduğu ayaklanma olaylarını hatırlatacağı aşikar. Toplum yapısı arasındaki dengesizlik benzeri bir ayaklanmaya doğru hızla artıyor. Kıvılcım görevi gören olay ise -kelimenin tam anlamıyla- tahammülün bittiği nokta resmen. Romantik akşamların en yaşlı dekorundaki yaşamın hiç de masum olmadığı ortaya çıkıyor. Yaşam götürmeyi başarabilirsek belki de bunların aynısı yaşanacak…

Devrimin Bel Kemiği Mike

Bir bilimkurgu olması hasebiyle kitabın içindeki en önemli öge haliyle Mike oluyor. Kendi kendine espri yapabilme yeteneği kazanan, kararlarını insan bilinci düzeyinde duygusallık ile veren ve arkadaşlık kurabilen bir bilgisayar. Aydaki ve dünyadaki en güçlü süper bilgisayarın devrim fikri için hesaplamalar yaptığını düşünün. Kitap tamda bu noktada kayışı koparıyor resmen. İnsancıl bir ideolojiyi elektronik bir devreler bütününe açıklamanın imkansızlığı uerle bir oluyor. Bir HAL 9000 zeka seviyesinde ama ondan daha insancıl. Android olarak tasarlanmamış lakin bilinci var. Emin olun insan okurken “Mike ne yapacak şimdi” diye her sayfayı ayrı merak ediyor.

Her şey iyi hoş güzel de. Ufak bir soru işareti var. Bir devrim nasıl yapılır diye tek tek hesaplıyor ve insanlar ona göre hareket ediyor. Peki Mike bunların hepsini espri olsun diye yapıyorsa? Bu soru aklınıza mutlaka gelecek. Ondan sonra okumak çok daha eğlenceli olacak.

Biraz Da Dünya

Ay Zalim Bir Sevgilidir, adından sebep yaklaşık yüzde sekseni ayda geçen bir kitap. Ancak Dünyada geçen kısımları hakkında da bir iki şey söylemek istiyorum. Zira sahip olduğumuz tek gezegenin geldiği durum içler acısı resmen. Bu kitaptan sonra Bitmeyen Savaş’ı okumuştum. İki kitap arasında dünyadaki yaşamın geldiği nokta çoğunca paralellik gösteriyordu ve ortaya tek bir sonuş çıkıyor: dünya beş para etmez. Gelecek günler hakkında iyi, olumlu yaklaşımları olan bir kurgu okumayalı bayağı oldu. Sanırım gerçek yaşamda da hep distopik günler geleceğin ta kendisi olacak.

Birleşmiş Milletler’in boyunduruğu altında yaşamaya çalışan bir dünya görüyoruz. Aydan gelecek olan besin maddelerine bağımlı, nüfusun çoğunun aç biilaç yaşadığı bir dünya. Özellikle nüfus artışı kesinlikle yaşam standartlarının bir numaralı düşmanı. Teknolojinin neden bizi Aya ya da diğer gezegenlere götürmesi gerektiği iyice ortaya çıkmış oluyor. Gerçek hayatta da olanlar bu kurgu ile benzerlik taşıyor. Dünyanın çoğunluğu iç savaş, fakirlik, baskıcı rejimler sebebi ile gün geçtikçe daha da yaşanmaz bir hale geliyor. Üçüncü dünya ülkesi terimi daha fazla ülke için geçerli hale geldi. Gelecekte fosil yakıtların kökü kurumaya yüz tutacağı ve varlıkların paylaşımının iyice dara gireceği için bu tablo gerçek olacak. Başarısız olursak olacak olan bu. Ki başarısız oluyoruz.

Kitapta bir yerde insan dehası ile ilgili çok güzel bir bölüm yer alıyor. Olursa eğer devrimin sonrasında aydaki yaşamın devamlılığı için öngörülen senaryolardan birinde dehanın elzem olduğu geçiyordu. Öyle ki ne zaman ortaya çıkacağı kestirilemeyen bir dâhinin tüm yaşamı sorunsuz ve sonsuz bir süreboyunca devam ettirebileceği söyleniyor. İnsanoğlunun geleceğinin yine insanın elinde olması traji komik değil de nedir…

Son Olarak

Sosyalist bilimkurgu okumayı sevenlerin okumak için vakit kaybetmemesi gereken bir kitap. Ciddiyim. Robert Heinlein’in yazdığı kitaplar arasında en önemli metinlerden birisi Ay Zalim Bir Sevgilidir. Okurken insan idealleri ile teknolojinin bir araya geldiği zaman neler olabileceğini tanıklık ediyoruz. Bilimkurgu edebiyatına yaptıkları katkılar için İthaki Yayınları’na müteşekkirim. Bilimkurgu Klasikleri adındaki serileriyse yirmi kitabı geçti bile.

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar