Döngüler Arası Amansız Kovalamaca: Gölge Şehir
-
Gülçin Akturan
- Kitap
- 27 Aralık 2016
Bayan Peregrine’in yetimhanesinde kalan tuhaf çocukları ve hayatlarını bizle tanıştıran ilk kitaptan sonra, macera dozunu artırarak ve güzelleşerek ikinci kitapta devam ediyor. Yazar Ransom Riggs Gölge Şehir ismini verdiği ikinci kitapta, Jacob Portman ve tuhaf dostlarının başından geçenleri yine fotoğraflarla destekleyerek anlatıyor. İthaki Yayınları’nın şık basımı ve güzel çevirisiyle bizlerle buluşan Gölge Şehir’le ilgili söyleyeceklerim var!
Açıkçası ilk kitaptan sonra biraz şüpheyle yaklaşarak ikinci kitaba başladıysam da kaygılarımın çok yersiz olduğunu kitabı iki günde bitirince net bir şekilde anlamış oldum. Kitapla ilgili hissiyatımı daha sonraya saklayarak derhal kitabın konusuna geçiyorum:
Jacob Portman, büyükbabası Abe’in ona anlattığı tuhaf çocukların kaldığı yetimhanenin gerçek olduğunu ve kendisinin de aslında özel güçlere sahip tuhaf çocuklardan biri olduğunu yeni öğrenmişken kendisini bir anda gölgeler ve hortlakların tuhaflara karşı açtığı savaşın içinde bulur. Bayan Peregrine’i hortlakların elinden kurtaran çocuklar, kadının kuş formundan insan formuna geçemediğini fark eder. Ellerinde havaya uçan evlerinden kurtarabildikleri birkaç parça eşyayla yapayalnız ve döngüsüz bir şekilde kalan çocuklar ne yapacaklarını bilemez bir şekilde kendilerine yardım edebilecek bir ymbrne’in olduğu başka bir döngüyü aramaya başlar. Fakat peşlerindeki pek çok düşman ve ellerindeki yetersiz bilgilerle bu yol çocuklar için tahmin edemedikleri pek çok tehlikeyle doludur.
İlk kitapta yakındığım pek çok şey ikinci kitapta yazar tarafından duyulmuşçasına cevap bulmuş. Özellikle fotoğrafları gösterilen tuhaf çocukların ilk kitapta yüzeysel bir şekilde kurguda yer alması hoşuma gitmemişti. Ancak ikinci kitapta Jacob ve Emma harici diğer çocukları da tanıma imkanı bulabiliyoruz. Tuhaf özellikleri haricinde diğer çocukların geçmişinden, ruh hallerinden ve yeteneklerine de değiniliyor. Örneğin; kendi döngülerinin içindeki her şeyi not eden Millard, Gölge Şehir kitabında okumaya ve yazmaya olan ilgisi sayesinde çocukların doğru yoldan gitmesini sağlayacak bilgileri edinen kişi olarak karşımıza çıkıyor. Arılara hükmeden çocuk Hugh ise yeteneğini olayların çocuklar için gerçekten çok kötü bir hal aldığı noktada en etkili şekilde kullanarak kendini gösteriyor.
Kitapta benim ilgimi asıl çeken ise ilk kitaptan beri çocuk olarak bahsedilen kişilerin aslında çocuk bedeninde sıkışmış olan çok yaşlı kişiler olduğunu fark ettiren kısımların olması. Görüntüde azami 17 yaşında gözüken ama aslında 100 yaşını geride bırakmış olan karakterlerin bazı durumlarda bedenlerinin bazı durumlarda da ruhlarının daha baskın olduğunu görüyoruz. Ayrıca döngülerinin dışında ölüme gittikçe yaklaştıklarını hisseden çocuk bedenli yaşlı ruhlar, kendilerine dokunmayan zamanın her an öcünü almasından korkarak gölge ve hortlaklardan kaçmaya çalışır.
Gölge Şehir’de gölgeler ve hortlaklar sayıca gittikçe azalan ve kendilerini döngülere saklayan tuhaflara erişebilmek ve daha önceden başarısızlığa uğrayan deneylerini bu sefer başarıyla sonuçlandırmak için özellikle bilinen döngüleri ve ymbrne’leri hedef aldığı için çocuklar her adımlarında enselerinde ölümün soğuk nefesini hissetmektedir. İlk kitaptaki iki anlama da gelebilecek şekilde kelimeleri kullanmayı yazar, ikinci kitapta da usta bir şekilde kullanıyor. “Gölge Şehir” hem gölgelerin kuşattığı hem de İkinci Dünya Savaşı’nın karanlık atmosferinin her noktaya nüfuz ettiği Londra’yı tasvir etmek için kullanılabilecek en güzel betimleme sanırım. Hortlaklar ve gölgeler tarafından kuşatılmış çocuklar kendi savaşları haricinde tuhaf olmayan insanların hayatlarındaki savaşın da ortasında henüz yakalanmamış bir ymbrne bulma ümitlerini canlı tutmaya çalışmaktadır. Başka bir ymbrne başka bir döngü demek olduğu için de, bu kovalamaca sırasında değişik döngülerdeki hayatları da görme şansını yakalamış oluyoruz.
Kitabın özellikle son kısmında heyecan dalgasının en üst noktasına vardığını söylemeliyim. İlk kitapta yavaş yavaş artırılan heyecan dozu ikinci kitapta da aynı özelliği korumayı başarıyor. Genel öykünün yanında karakterlerin kendi duygu dünyalarındaki çalkantılar ve gelişmeler yine önemli bir yere sahip, ancak ilk kitapta biraz aşırı bulduğum romantizmin bu kitapta daha dozunda bırakıldığını söylemem gerekiyor.
Kitabın sonundaki sürpriz nedeniyle doğrudan üçüncü kitaba geçme isteğinize karşı koyamayacaksınız. İlk kitabı benim gibi beklentilerinizi aşırı yükselterek biraz fazlaca eleştirdiyseniz de ikinci kitaba kuşkuyla yaklaşmamanız gerektiğini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. İlk kitaptaki keşif süreci ikinci kitapta yerini oldukça heyecanlı bir kaçış ve arayış hikayesine bırakıyor. Üçüncü kitapta neler olacağını keşfedip hemen sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyorum.