Geçmişin Gölgesinde Devam Eden Bir Savaş: İkizlerin Savaşı
-
Zülfikar Yamaç
- Kitap
- 21 Şubat 2017
İkizlerin “Kaderi” Böyleymiş
Bir önceki kitap ile ilgili olan yazıda zamanda yolculuk teması hakkında konuşmuştuk. Kitap içerisinde gayet başarılı işlendiğini düşünüyorum. Devam kitabında da yine bir yolculuk söz konusu. İlk kitaptaki başarılı anlatım burada da aynı tempoyla devam ediyor. Hatta ikinci kitapta bunun bir geçmişe gidiş olduğu ve değişmez doğası ile ilgili yapılan sürekli konuşmalar, tartışmalar okuyucuyu daha da olayın içine çekiyor. Defalarca izlediğiniz bir tiyatro oyunu gibi düşünün. Oyuncular aynı olsun olmasın her seferinde aynı heyecanla izliyorsunuz. Kitapta aynen böyle işliyor. Açıkçası biliyoruz ne olacağını ama yine de meraklanıyoruz okurken. Bu anlamda anlatımı kuvvetli bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
Bu seriye ait kitapların şöyle bir özelliği var; ne olacağını bile bile yaşamanın nasıl bir duygu olduğu anlatılıyor. Daha önce buna benzer birçok anlatı gördük. Hem filmlerde hem kitaplarda karakter/karakterler geleceğe ya da geçmişe gider ve ne olacağını da biliyor olurlar. Bunun getirdiği psikolojik yük hiçbir şekilde hafife alınamaz. Öyle ki; bilinmezlerle dolu “standart” bir insan hayatı kesinlikle daha mantıklı bir tercih olur.
Bir kaç ay önce sitede yazdığım Pazartesi Cumartesiden Başlar adlı kitapta da buna benzer bir olaydan bahsetmiştik. Ne olacağını bildiğiniz bir yaşam tahammül edilir gibi değildir. Daha önce izlediğiniz ve sevmediğiniz bir filmi yeniden izlemek zorunda kalmak gibi. Çok hafif ve belki de uzak bir örnek olmuş olabilir ancak durum bence tam olarak bu. Söz konusu kitaplarda da hem Raistlin hem de Caramon’un içinde kaldığı bu “yaşam” çıkmazının anlatımı süper olmuş. Birisi bir an evvel evine dönmek isterken diğeri her şeyini zamanın akışına saplantı derecesinde kaptırmış durumda. Ve işin güzel tarafı da zaman olduğu gibi akmak zorunda değil, her zaman.
Hırsları uğruna gözü kararmış bir büyücünün yapabileceklerini okumak hakikaten zevkli oluyormuş. Adamın tek derdi daha güçlü hatta en güçlü olmak. Elinden geleni ve daha fazlasını bu yolda kullanmak ve belki de ölmek. Ölüm umurunda bile değil. Nasıl böyle bir motivasyon seviyesine ulaştığını anlamak için karakterin geçmişine bakmak gerekiyor. Karakterle özdeşleşmek için hakkında mümkün olduğunca çok şey bilmemiz gerekir, yanlış mıyım? Bu role play oyunlarında bile elzem bir durum. Kendi yarattığımız karaktere bir de geçmiş yaratmamız gerekir ki, gerçekten bir karakter olsun. Kitapta da Raistlin’in neden böyle bir işe kalkıştığı, neden başka bir hedef seçmediğini okudukça anlıyoruz. Her şey berbat geçen geçmişin intikamı gibi…
Fantastik hikayeleri okunur kılan, orijinallik yakalamasını sağlayan şeylerden bir tanesi de karakterlerin ta kendisi. Bununla ilgili Weis & Hickman ortaklığı harika işler ortaya çıkartıyor. Özellikle Raistlin üzerinde giden anlatı boyunca onun diğer karakterlerle yaşadığı sıkıntılar, tartışmalar senaryonun tamamlayıcı ögesini oluşturuyor. Sürekliliği olan bir açmaz var ve ne olacağını kimse bilmiyor. Haliyle tempo sürekli değişiyor. Bu da tadından yenmiyor tabi.
Sona Yaklaşırken
Geneli itibariyle başarılı bir kitaptı. Ancak sanırım hikayede bazen büyük olmasa da boşluklar vardı. Şöyle ki; tüm kitap söz konusu yolculuk ve ne olacağı üzerine gidiyor. Ya ne olacaktı diyeceksiniz tabi ki ama mesela geldikleri zamanda yaşanan hadiseler hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak gerekirdi. Mesela yukarıda adı geçen Cücekapısı Savaşı sırasında yaşananlarla ilgili daha fazla detay okumalıydık. Bir anda oldu bitti resmen. Gerekirse teknik veri olarak taraflar, tarih, ne kadar sürdüğü vs. gibi bilgiler süper olurdu. Hikayeye kendimi kaptırmak için daha fazla şey bilmek isterim ve sanırım birçok okuyucu da aynı fikirde.
Aşırı dozda Rasitlin içeren serinin son kitabını tam da bu özelliği nedeniyle cidden merak ediyorum. Mevcut karakterler içerisinde en çok dikkat çekeni bizzat kendisi. Adam bir kere büyücü. Hem de hastalıklı, gözleri ile zamanın ötesini görebilen, altın rengi tene sahip bir kara büyücü. Daha ne olsun gibi bir şey resmen.
Ejderha Mızrağı serisinin yeniden baskısı demek bir dönemin telafisi demek benim için. Seriye baskısının tükendiği zamanlara denk geldim ve ara tara bulamadığım için bu yeni baskı olayı tam da istediğim bir şeydi. İthaki Yayınlarına bu konuda kendi adıma teşekkür ediyorum. Zira neler kaçırdığımı şimdi anlıyorum. Bir çok kitapçıda kaliteli ve özenli baskıları ile birlikte rahatlıkla bulmak artık mümkün. Bu arada aramızda kalsın 2017 yılı içerisinde daha fazla Ejderha Mızrağı okuyacağız.