Dune Çocukları – Yeşil, Dune’a Yakışmadı

Bilimkurgu türü içerisinde okuduğum en iyi kitap serisi olan Dune’un üçüncü kitabı Dune Çocukları, daha önce benzerini yaşamadığım bir okuma deneyimi yaşattı. Ucu bucağı gözükmeyen çöllerde artık yeşillikler öbek öbek kendini göstermeye başladığı sırada tahmin edilemeyecek olaylar birbiri ardına gelişiyor. Paul Atreides’in başlattığı efsane onun soyuyla devam ediyor.

Açılış faslını uzun tutmaya niyetim yok. Konuya en hızlı şekilde girme taraftarıyım. Frank Herbert’in yazdığı altı Dune kitabı içerisinde belki de en etkileyici olanı bu olurdu tabi ilk kitabı başlı başına bir efsane olmasaydı.

Bu arada, yazıda bir miktar spoiler olabileceğini belirtmekte fayda var.

Çölde Yeşeren Hayatlar

İlk kitap yukarıda bahsini açtığım gibi her şeyiyle bir efsane olarak literatürde kendisine sağlam bir yer edinmiş durumda. Resmen ıssız, yaşanmaz bir çölde umudun yeniden hayat bulmasına şahitlik ettiğimiz bir kitaptı. Devamında her inancın nasıl da yozlaşabildiğine, nasıl çıkar uğruna bağlı olduğu tüm manevi temelleri suistimal edebileceğine dair ders niteliğinde bir kitapla devam eden seride şimdi üçüncü partideyiz. Dune’da başlayan “hayatın” devamında, Dune’un çocuklarını okuyoruz.

Atreides soyundan Paul “Muad’Dib” Atreides, bilinen tüm gezegenleri emri altındaki Fremen askerleriyle fethederek tarihte bir eşine daha rastlanmamış bir imparatorluğa sahip, tabir-i caizse tanrı olarak görülmeye başlanır. Sadece Dune üzerinde elde edilebilen Melanj adlı baharat sayesinde gördüğü kehanet hayalleriyle imparatorluğu -her türlü entrikanın merkezi- ayakta tutmayı başarır. Ancak zaman her insan için nasıl akıyorsa Muad’Dib içinde aynı şekilde akar. Günden güne yozlaşan bir din ve hile içinde hile içindeki hilelerin eksik olmadığı hayatın son zamanlarında -psikolojik durumunun yanında fiziki durumu sonucu- çöle giderek geçmişini ardında bırakır. Geride ise küçük kız kardeşi Alia ile hayattaki tek aşkı Chani’den olan iki çocuğunu bırakır: Ganimet adındaki kızı ve babasının adını verdiği oğlu Leto (II.Leto).

Hayat elbette zor. Ancak hiçbir zaman Dune üzerinde olduğu gibi olmadı. İyiden iyiye ipin ucunu kaçıran Muad’Dib inancı ile her geçen gün biraz daha sarsılan imparatorluğun başına Paul’un ataması doğrultusunda -geçici olarak- Alia geçer. Ganimet ve Leto reşit olana dek düzeni sağlamakla mes’uldür. Ancak içinde bulunduğu politik entrikalar zinciri ve sahip olduğu son derece özel ruhani bilinç seviyesi hayatını her geçen gün daha da zorlaştırmaya başlar. Bununla kalsa iyi. Yıllar önce, Paul imparator olduktan sonra eskiden yaşadığı Caladan adlı gezegene geri dönen annesi Leydi Jessica Atreides Dune’a gelmeye karar verir. Zaten iyiden iyiye karışan durum onun gelmesi ile gittikçe içinden çıkılmaz bir hal alır.

Dune’un Ölümü

Tüm bunlar olurken hiç de normal bir çocukluk evresi yaşamayan Ganimet ve Leto, gerek Dune gerek imparatoruk gerekse alışılagelmiş tüm insan yaşamının tehlike altında olduğu keşfeder. Uzun yıllar önce bir hayal olan, birçok neslin en küçük işaretini dahi görmediği olay gerçek olur. Dune üzerinde yeşillikler baş gösterir hatta yaşanan sel felaketinde bir çok Fremen boğularak hayatını kaybeder! Boğulmak… Arrakis’e, Dune’a ne kadarda uzak bir kavram. Ama artık gerçeğin ta kendisi.

Beklenen her şey bir bir gerçeğe dönüşürken Dune’un geleceği iki küçük çocuğun vereceği kararlara bağlıdır…

Dune Efsanesindeki…

… en iyi kitaplardan biri. Yazının başında da zaten yeterince övdüğüm ve her bir övgüyü hak eden bir kitap Dune Çocukları. Siyasi komplolarından -hile içindeki hilelerinden- tutun ekolojik olarak arka planda cereyan eden olaylar zincirine kadar baştan sona çok başarılı bir devam kitabı sunmuş Frank Herbert. Bilimkurguya dair ne varsa kitabın içerisinde kendisine yer bulmayı başarmış.

Özellikle de en çok dikkat ettiğim inanç sistemleri ve insanların mevcut dini inanışlarındaki yıpranma konusunda söyleyecek bir kaç şeyim var. İkinci kitaptan itibaren –Dune Mesihi– Muad’Dib dini olarak adlandırılan inanç sisteminin günden güne ne kadar yıprandığı ve güç sahibi kişiler elinde resmen bir silaha dönüştüğü durumu okura sunulmuştu. Tam da dinin -istemsiz- kurucusu Paul’ün öngördüğü şekilde Fremenler, her geçen gün daha fazla din pazarlamaya ve inananları sömürmeye başladılar. Bu yazıya konu olan kitapta ise durumun iyice çığırından çıktığını görüyoruz. Eski adetlerinden gittikçe uzaklaşan, taklitçilik yaparak caka satan, kıyafetleri ile hava atan, şişman Fremenler görüyoruz. Dikkat edin şişman Fremen. Dune üzerindeki gittikçe yeşil renge bürünen yaşam çölü nasıl olumsuz etkiliyorsa onun insanlarını da aynı oranda etkiliyor. Bu şundan dolayı önemli; verdikleri sayısız savaşlar sonucu her şeylerini ortaya koyarak kazandıkları zaferlerin ellerinden gitmesi anlamına geliyor. Farkında olmadıkları bu sarhoşluk hali eğer bir şeyler yapmazlarsa sonlarını getirecek bir noktaya ulaşması kaçınılmaz. Otorite olması gereken -Fremen hayat şartları için bu elzem- din, metalaştırılıp alınıp satılır hale getirilmiş. Dune’un karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerden biri bu. Diğeri ise…

Ekolojik devrim. İnsanın aklına “Ne güzel işte kurak topraklar yeşilleniyor.” düşüncesi doğuyor ama maalesef bu kadar da zararsız bir şekilde cereyan etmiyor. Atreides soyu ayak basmadan evvel Dune -diğer adıyla Arrakis- için tasarlanan ekolojik planın meyvelerini vermesi sonucu gezegenin ne büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğu ortaya çıkıyor. Mevcut besin zinciri ve kendi düzenine kavuşmuş ve biyolojik olarak birbirine uyum sağlamış canlı hayatı her geçen gün yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. İlk kitapta bolca bahsedilen kum solucanları ile baharat arasındaki ilişkiye dair bilgilere kitap içerisinde hiç bilmediğimiz yenileri ekleniyor. İşte o zaman bir şeylere müdahale etmenin ne kadar önemli olduğu anlaşılıyor. Hayat anlamına gelen su Dune için tehlike demek. Her manada hemde. Hem yerli halkı için hem de mevcut yaşam koşullarının devam edebilmesi için.

İşin ilginç yanı Dune’un içinde bulunduğu mevcut forma girmesinin sebebi hakkında okuduklarımız insanın küçük dilini yutturan cinsten. Ne zaman, nasıl ve kim sorularının insanın içini kemirdiği bir dizi başarılı olmuş komplo kitabı okudukça merakımızı kamçılıyor.

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar