Dune Çocukları – Yeşil, Dune’a Yakışmadı

En İyilerden

Resmen fırsat buldukça dile getiriyorum; Dune okuduğum en iyi bilimkurgu serisi. Özellikle üçüncü kitabı ile yeri doldurulamaz bir eser olarak belleğimde yer etti. Hayatının önemli bir dönemini -yaklaşık yirmi yıl- bu kitap serisi için yaptığı araştırmalara adayan yazar Frank Herbet’e bir kez daha saygı duymamı sağladı. Koskoca galaktik bir imparatorluğun kaderinin nasıl da üzeri kumlarla kaplı, geçit vermez çöllerden başka bir şeyi olmayan bir gezegene bağlı olduğunu gösteriyor okura.

Yazarın teknolojiyi kullanma biçimi -ki esasen burada bir reddetme durumu söz konusu- bir diğer ilginç nokta. Hatırlarsanız Dune serisinin toplam on iki kitaptan oluştuğunu söylemiştik. Ancak bunlardan Dune, Dune Mesihi, Dune Çocukları, Dune’un Tanrı İmparatoru, Dune Sapkınları ve Dune Rahibeler Meclisi adlı kitapları Frank Herbert yazdı. Diğerleri ilk kitaptan çok önceleri konu olan, Hanedanlar ve Savaşlar başlıklarına sahip, yazar öldükten sonra notlarından, yarım kalan hikayelerinden yaratılan kitaplardı.

Ana seri içerisinde sürekli olarak makineler hakkında olumsuz bir düşüncenin mevcut olduğunu görüyoruz. Hatta zamanında insanlar ile makineler arasında yapılan savaşlardan ara sıra bahsedilir. İkinci altı kitap içerisinde bu savaşları ve nedenlerini ayrıntılı olarak okumak mümkün. Mevcut yapısı gereği teknolojiye sırt çevirmesi düşünülemeyecek bir seri ancak yazar bu teknolojiyi minimumda tutmaya kararlı bir tavır ortaya koyuyor. Azami ihtiyaçlar haricinde, insanların yapabileceği her şeyi insanlara yaptırmak düşüncesi temel alınmış. Keyfi işlerin bir kısmı zaruri meselelerde ise ihtiyacı karşılayacak ama fazla gelmeyecek kadar. Özellikle askeri ve siyasi meseleler hiçbir şekilde makinelere devredilmiyor. Bu da bir anlamda işleri kolaylaştırsa da ilerleyen dönemde olumsuz sosyal ve siyasi gelişmelere yol açacak teknolojiyi ret etmek hali olarak ortaya çıkabilir.

Okudukça fark edeceğiniz bir kaç ayrıntı sayesinde özellikle Dune gezegeninin tam da bu düşüncede yaratıldığı anlaşılıyor. Minimum teknoloji maksimum insana ve yapabileceklerine güven. Suyu akmayan bir şeye güvenmek Fremenlere göre değil. Olayın özü; akıl yürütme yetkisi sadece insana ait olmalıdır, bir metal yığını sadece bir metal yığını olarak insanlar ne isterse onu yapmalıdır.

Türü seven okurun okuyup okuyabileceği en iyi serilerden bir tanesi olduğunu düşündüğüm Dune serisinin üçüncü kitabı Dune Çocukları, serideki en çarpıcı kitaplardan bir tanesiydi. Bilime, hayata, insanlığa ve insan olarak kalmanın önemine dair çok başarılı bir devam kitabı olmuş. İthaki Yayınlarının başarıyla sürdürdüğü Bilimkurgu Klasikleri serisinin de on altıncı halkası. Baskıdan söz etmişken çeviri anlamında harikalar yaratan Dost Körpe’ye de ellerin dert görmesin demeden geçmek ayıp olur.

Dune’da yaşarken su da dert susuzlukta…

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar