Dünyaların Sınırında İki Çocuk – Keskin Bıçak
-
Gülçin Akturan
- Kitap
- 5 Mart 2016
Üç kitaplık bir seri olan Karanlık Cevher Serisi’nin ikinci kitabıyla Kuzeyin Işıkları’nda başlayan soluk kesici macera kaldığı yerden devam ediyor. Eğer ilk kitabı okumadıysanız Kuzeyin Işıkları’nı okumaya başladığım anda atmosferin, karakterlerin ve olay örgüsünün beni nasıl içine çektiğini görmek ve kitapta bulabilecekleriniz için sizi ilk kitabın tanıtım yazısına alalım öncelikle.
Kuzeyin Işıkları bittikten sonra Keskin Bıçak’a başlarken Lyra’nın macerasına kaldığı yerden devam etmesini bekleyenler ben gibi büyük bir yanılgıya düşüyor. İlk sayfalarda Will Parry isimli bir çocuğun bizim dünyamızın Oxford’unda annesini peşlerindeki kötü adamlardan koruma çabasını görüyoruz. Babası John Parry’nin bir kutup keşfi sırasında kaybolması sonrasında zihinsel sorunları olan annesiyle ilgilenen Will yaşından çok büyük sorumluluklar taşıması nedeniyle farklı bir savunma mekanizması geliştirmiştir. Sürekli babası gibi kaşif olmayı ve onunla bir gün karşılaşmayı düşleyen Will, peşlerindeki kötü adamlardan korumak için annesini piyano öğretmenine emanet edip bir bilinmezliğe kaçmaya başlar.
Çünkü istemeden de olsa peşindeki adamlardan birinin ölümüne neden olmuştur. Henüz ergin olmayan bir çocuğun her ne kadar kendisini saklamak konusunda müthiş bir becerisi olsa da otoriteden kaçması olanaksıza yakın olduğundan ne kaldırıma oturup ne yapacağını düşünen Will’in hayatı bir kedinin dikkatini çekmesiyle kökünden değişir. Kedinin sanki bir kapıdan geçiyormuşçasına yok olmasıyla dikkatini o yöne çeviren Will, karşısında bulunduğu dünyadan başka bir yere açılan bir pencere bulur. Bu pencereye uzanıp içinden geçileceğini anlayınca da yok olmanın en güzel yolunun bu dünyaya geçmek olduğunu düşünerek başka bir evrene adım atar.
Bu yeni dünyada Will’i tedirgin eden ya da gözüne farklı gelen bir şey yoktur ancak nedense ortalık çok sessizdir ve sokaklarda bir terk edilmişlik duygusu hakimdir. Dinlenmek üzere girdiği bir binada bizim çok yakından tanıdığımız birileriyle karşılaşır; Lyra ve cini Pantalaimon. Cini olmayan bu çocuğun dürüst ve güçlü yapısını gören ve bir katil olduğunu da aletiyometresi sayesinde öğrenen Lyra, onun iyi bir müttefik olabileceğini düşünüp Will ile bilmedikleri bir yola girerler.
İsmi Citâgazze olduğunu öğrendiğimiz bu yeni dünyadaki sessizliğin asıl sebebi çocukların göremediği ancak yetişkinlerin sürekli kaçmak zorunda oldukları Heyulalardır. Yetişkinleri hayattan koparan bu varlıklar son dönemlerde gittikçe fazlalaşmıştır. Heyulaların hayattan kopardıkları aileleri yüzünden tek başına kalan çocuklar da bir topluluk halinde bulundukları dünyada oradan oraya sürüklenmektedir.
Olaylar gelişmeye başladığında ilk kitaptan aklımızda kalan birçok soruya bu kitapta başkaları da eklenmeye başlıyor. Lord Asriel’ın Tanrı yani Otorite’ye karşı açtığı savaşta müttefikler ararken Otorite de buna karşı kendi saflarını sıklaştırmaktadır. Cadılar, zırhlı ayılar ve hatta melekler kendilerini konumlandırdıkları yere göre bir taraf seçmektedir. Artık büyük güçlerin de dahil olduğu bu savaşın sonucunda kazanan kim olacaktır?
Kendi arayışında Lyra ile aynı yolda yürüyen Will, kaderinin bir bıçakla kesişmesiyle sahip olduğunu düşündüğünden çok başka bir kadere yazgılandığını anlar. Her şeyi kesebilen hatta dünyalar arası geçitler açabilen bu bıçağın yeni taşıyıcısı artık Will’dir. Her ne kadar taşıyıcının kendi iradesiyle yönleniyor olsa da bu bıçağın asıl amacını ve her hareketiyle nelere neden olduğunu bilmeye imkan yoktur.
İkinci kitap birinci kitaba göre biraz daha düşük tempoda seyretse de ilk kitaptaki sürükleyicilik bu kitapta da devam ediyor. Alternatif bir evrende gelişen olayların bizim dünyamıza da sıçraması merak duygusunu daha da artırıyor. Aynı zamanda inanç konusundaki duvarları yıkmak üzere değişik bir kurgu kullanan yazar yeni bir Adem-Havva hikayesi oluşturuyor. Bu hikayenin nereye bağlanacağıyla ilgili de okurda bir merak duygusu uyanıyor. Ayrıca diğer dünyalarda yer alan insanların ve diğer canlıların farklı özelliklerini keşfederken hepsinin aynı Otorite’yle muhatap olduğunu da görüyoruz.
Eğer ilk kitabı okuduysanız bu kitapta sunulmuş olan büyünün ve macera hissinin ikinci kitapta da devam ettiğine dair size garanti verebilirim. Bu yüzden ikinci kitabı da elinizden düşürmeden okuyacağınıza eminim. Serinin son kitabının tanıtımında ve sonrasında yazacağım inceleme yazısında görüşünceye dek diyelim o zaman. Keyifli okumalar!
Aşina Olduğumuz Yabancı Bir Dünya: Kuzeyin Işıkları