Düzenbazlığın Kitabı Yeniden Yazıldı – Locke Lamora’nın Yalanları
-
Zülfikar Yamaç
- Kitap
- 1 Temmuz 2015
“Sabahlar terlemek, geceler pişman olmak içindir.”
Okumak için fırsat kolladığı bir kitabı sonunda okuduktan sonra insan kendini iyi hissediyor, ne yalan söyleyeyim. Hatta (bu kitapta) şöyle de bir durum var; satın alındığı tarihten ancak altı ay sonra okunan bir kitap bu (itiraf gibi oldu) ve anlaşılan doğru zamanı bekliyormuş. Bu kadar laf salatası yeter. Locke Lamora hizmetinizde.
Kitabın kapağını açtığımda karşımda Patrick Rothfuss tarafından yazılmış bir önsöz ile karşılaştım. Kendi yazdığı kitap/kitaplar ile kıyaslıyor Scott Lynch’in kitabını ve daha iyi olduğunu da söylemeden bitirmiyor sözünü. Kral Katili Güncesi adlı seriden zerre harf okumadığım için kim döver bilmiyorum ama en azından kıyaslamanın diğer tarafındaki kitapla ilgili söyleyecek benim de birkaç sözüm var.
Kitaba Yetmiş Yedinci Sendovani Yılının yaz ortasındaki bir günde başladığımız anda, tarih kısmından başlayarak bizimkine hiç de benzemeyen bir dünyanın kurgulandığını görüyoruz. Yıllara tanrıların isimlerinin verildiği Camorr, normal vatandaşlar ve ‘dürüst vatandaşların’ bir arada yaşadığı önemli bir ticaret şehridir. Özellikle deniz ticaretiyle anılan Camorr’da, birbirinden farklı alanlarda ve bölgelerde varlığını sürdüren dürüst vatandaşlar (yani hırsızlar) hayatlarını sürdürmektedir. Locke Lamora’da yetim kaldığı günden büyüyüp, yetişkinliğe adımını attığı tarihe kadar -ve devamında- zekasını silah olarak kuşanmış bir dürüst vatandaş olarak Camorr’da nefes almaktadır. Zeka demişken; o kullandığı zaman kelimeler en etkili arbalet okundan daha etkili (ve tehlikeli) olabilmekte ve yaptığı -ilerde yapacağı- tüm vurgunları da, kıvrak zekası ve ikna kabiliyetine borçludur. Tabi bunların hiçbirini tek başına yapmaz, vurgun ekip işidir.
Centilmen Piçler adındaki hırsız çetesini, üzerinde sonsuz emeği olan (hakikaten öyle) Peder Zincir’den devralıp, yeni “Garrista” (lider) olarak kendisi dışındaki dört arkadaşı ile ‘Herkesten daha zengin ve daha akıllı’ olduklarını her fırsatta dile getirerek, vurgunlarını sayılarının aksine kimsenin cesaret edemediği kadar büyük yapmaya özen göstermektedir. “Camorr’un Belası” adının efsane olmadığını gösterircesine, ustalıkla uygular planlarını Locke ve ekibi. Hırsızlığı sanat olarak gören ustasından en iyi şekilde öğrenen Locke, kardeşi kadar yakın olduğu Centilmen Piçler, zamanla kendilerini akıllarına gelmeyecek bir karmaşanın ortasında bulurlar.
İntikam almak üzere geçmişin gölgelerinden kopup gelen ve tehlike kelimesinin yetersiz kaldığı bir şey Camorr şehrinin üzerine çökmektedir. Tam anlamıyla eski defterler yeniden açılır ve herkesin eli kolu bağlıyken şehri içinde bulunduğu beladan kurtarmak yine başka bir belaya kalmaktadır. Locke bu sefer yalanlarını Camorr için söyleyecektir.
Ve…
Açıkça söylüyorum kitap bittiğinde “Ulan ne güzel okuyordum” dedim. Bu olay tarafımdan yaşandı.
Locke ile tanışınca daha önceki kitaplarda karşılaştığım hırsız karakterleri, gözüme çok amatör göründüler ne yalan söyleyeyim. Bir hırsızda tam da olmasını istediğim kelime kullanma (yalan söyleme) kabiliyeti var kendisinde ve bu yüzden onun olduğu diyaloglar tadından yenmiyor. Sadece Locke da değil, çetenin diğer üyeleri de tam manası ile nasıl hırsızlık yapılır (ya da nasıl herkesten daha akıllı ya da zengin olunur) dersi veriyor. Yazarın ustaca bir biçimde kurguladığı Camorr şehri gayet başarılı ve detaylı anlatım sayesinde okurken, resmen ete kemiğe bürünüyor. Okurken şurası neden şöyleydi ya da değildi diye düşündüğümü hatırlamıyorum. Belli aralıklarla karakterlerin geçmişine dönerek okuyoruz kitabı ve bu taşların yerine oturmasında oldukça faydalı bir hareket olmuş.
Bunun yanında Scott Lynch yarattığı dünyaya simya ögesini başarılı bir şekilde yedirmeyi de ihmal etmemiş. Günlük yaşamdan, bitki yetiştiriciliğine kadar neredeyse her alanda kendine yer bulmayı başarmış simya. Büyücülüğün fazla ortalarda gözükmediği ortamda işi güzel devralmış.
Her şeyin en ince ayrıntısına kadar düşünüldüğü, tasarlandığı bir kitap okudum ve bundan da gayet memnunum. Centilmen Piç üçlemesinin ilk kitabı olan Locke Lamora’nın Yalanları ülkemiz sınırlarında İthaki Yayınları etiketi ile raflardaki yerini almış durumda. Çevirinin gayet başarılı olduğunu söylemek gerek. Bunca yıllık fantastik edebiyat tecrübeleri göz önüne alındığında bundan daha azı beklenemezdi.
Şimdi sıkı durun; ikinci kitap olan Kızıl Gökler Altında Kızıl Denizler’in haziran ayı ortasında kitapçılardaki yerini aldı ve okunmayı bekliyor (ilk fırsatta başlıyorum).