Ecnebi – Tokattan Yayılan Karanlık

Şeref Düzyatanlar, sikko entel komedisi ile 200 küsür takipçi biriktirmiş piknik boy bir Twitter çarı, bugün ilk romanı Ecnebi ile muhatap olacağız.

Ön Açıklama

Bilirsiniz Twitter’da ölü düşünürlerin sureti ve ironili isimlerle entel takılan çarlar var. Bunlar gündelik olayları mihenk taşı belledikleri bir ölü düşünür üzerinden yorumlarlar. Çoğunun bellediği ölüler uyumsuz olduğu için bol laf dalaşına da girerler. Öte yandan bir türlü bastıramadıkları Anadolu mayası hepsini ortak bir leşlikte birleştirir. Az bi götleri kalktığında takipçilere DM’den yürürler mesela. Şeref Düzyatanlar bunlarla ufaktan taşşak geçen bir komedi-sanat projesidir. Zamanla evrilerek bu karakterin başından geçen olaylar kurgulamaya başlayarak, ufaktan Umut Sarıkaya benzeri ama yine de kendine has bir komedi üslubu tutturdu.

Şeref Düzyatanlar okumuş, öğrenmiş, gezmiş ve görmüş bir şahıs. Lakin her daim peşinden gelen Anadoluluk gündelik hayatına inkar edilemez yoğunlukta şekil veriyor. Bu Anadoluluk sadece kendisine ait, göçerken bohçasında şehre getirdiği bir Anadoluluk da değil, Şeref’in varlığına tepki olarak her köşeden gizlenmiş bastırılmış Anadoluluk esarete isyan edercesine fışkırıyor.

Şu modelden bahsediyorum

Şu modelden bahsediyorum

Beklenti

Yakın zamanda Şeref’in ilk kitabı “Ecnebi Şeref’in Doğuşu; Macera Başlıyor” (kısaca Ecnebi) çıktı. Şimdi ilk duyurduğu Twiti bulmaya üşendim ama kitabın adını vermeden, karakter devamlılığı olan mahalle komedisi olacak demişti. Bu beni pek sevindirdi çünkü Şeref’in başına gelen türde maceraların tek Twit yerine mesela 3-4 sayfaya genişletilmesi, hikayeden hikayeye karakterlerin tutarlı davranış göstermesi çok tatlı olur diye düşündüm. Aynı zamanda kitap Ecnebi Şeref’in doğumu ile kırkının çıkması arasındaki olayları ele aldığı için prequel niteliğinde olacak Şeref’in vukuatlı akrabalarına odaklanacaktı.

Sosyal medya çarlarının yan ürün olarak sattıkları kitapları genellikle sallamam. Kitap yazmak bambaşka bir disiplindir. Üç cümle ile aforizma parçalamak veya orta yaşlı teyzelere kuantum meditasyonu satan reklam metni uydurmak kitap yazmaya doğrudan fayda etmez. Sosyal medyada kısa kurgu yazan çarların bu konuda daha az dezavantajlı olduğu için onları bu ön yargıdan muaf tutarım. Telefon ekranına sığacak boyda kurgu yazmak zordur, postları on kere yazar silerler, sabır sebat öğrenirler. 3-4 cümlelik mikro hikayelerden 3-4 sayfalık hikayelere geçmenin külfeti de standart kitap yazma külfetine az çok denktir.

Dedemleri ziyarete geldiğim kolpa beldenin merkezindeki marketin yazlık hafif kitap rafında gördüm, bir kopya aldım. Üç günde okurum sevdiğim yerleri de catchphrase olarak kullanırım diye aldım.

Güzel ülkemde sosyal medya yazarlığının temel seviyesi budur

Güzel ülkemde sosyal medya yazarlığının temel seviyesi budur

Ne Çıktı?

Zaman zaman kötü kitap alır okurum. İyi örneğin neden iyi örnek olduğunu anlamak için kötü örnekle karşılaştırmak da lazım. Okurken en azından üslup ve yazarlık tekniğiyle ile alakalı ders çıkarabilirsem kötü kitap okumayı zaman israfı olarak görmem. Elimde Ecnebi ile kasa kuyruğunda beklerken “En azından deneysel bir üslup barındırıyordur okurken olurunu olmazını kafamda tartarım” diye düşünüyordum. Az çok Bu Konuşma Bitmiştir
ile karşılaştırılabilir bir içerik bekliyordum. Neticede hayal kırıklığına uğradım.

Kitabın Şeref Düzyatanlar Twitleri ile üsluben hiçbir alakası yok. Burada şekilcilik yapmıyorum, Twitter’daki biçimin aynen devam etmesini beklemek mantıksız. Kalkıp birer cümle giriş, gelişme ve sonuçtan oluşan üç cümlelik paragrafları arka arkaya dizip basmanın anlamı yok. Yabancı piyasada o şekilde düşünülmüş Twitter kitapları var ama okunacak eser olarak değil rafta tozlanacak seçki olarak satılıyorlar. İçeriğin kitap formunda satılmasını haklı göstermek için uzun uzun diyaloglar olay betimlemeleri yazmak lazım.

Şeref Düzyatanlar, Twitter kurgusunu yükselten üç sacayağı var. Biri kahvede komik olay anlatan emmi üslubunu andıran bir meta üslup kullanması. İkincisi karakterlerin kullandıkları yerel deyimler ve kelime dağarcığı, üçüncüsü de komediye sebep olan yanlış anlaşılmalar padavatsızlıklar ve basiretsizlikler. Romanda bunların üçü de yok. Diyaloglar anladığım kadarıyla daha geniş bir tabana hitap edebilmek için çocukların fiziksel zihinsel ve ahlaki gelişimine kötü yönde etki edecek öğelerden temizlenmiş, sonra da ortaya çıkan boşluğa sahte bir sevgi hoşgörü anlayış ortamı doluşturulmuş. Normalde birbirine ağır laflar etmesi gereken insanlar bir anda “ya ben bu lafı ettim de keşke etmeseydim özür dilerim kardeşim.”, “olur öyle kardeşim şurda onyıllardır kardeş kardeş yaşıyoruz ben seni biliyorum sen boş bulundun da öyle dedin.” diye gezmeye başlayınca insan üzülüyor.

yani bu da güzel ama yerinde zamanında güzel

yani bu da güzel ama yerinde zamanında güzel

Sonuç

Hakikaten birisi kalkıp neşeli günleri romanlaştırsa, üçüncü kişi perspektifini de kötüye kullanıp insanların arasındaki ilişkiyi düz yazı ile tasvir etse Ecnebi veya yine yakın bir ürün çıkacaktır. Yeşilçam romanlaştırmalarına da itirazım yok. Aksine yazarın çabasının bu olduğunu görüp anladığım için takdir de ediyorum Yeşilçam romanlaştırması istesem böyle bir şey arardım. Karakterler uzun bir laf edeceklerinde aceleye gelmiş Yeşilçam senaryolarındaki gibi yunan tiyatrosu tiradları atıyorlar. Ama postmodern edgelord laf cambazlıklı komedi içeriği beklerken Yeşilçam mahalle/geniş aile komedisi bulmak kafamı karıştırdı.

Beklentisizce alıp okuyacak olanlar alsın okusun. Ama Şeref Düzyatanlar çizgisinde içerik isteyenler almasa da olur. Devam kitapları çıkarsa onları bekleyin, lazım olursa ona göre geriye dönük okursunuz.

Benzer Yazılar

Yorumlar