Gelecekbilim Kongresi
-
Zülfikar Yamaç
- Kitap
- 14 Mart 2015
Bilimkurgu türünde adını sıkça duyduğumuz bir isimden bahis açmak istiyorum. Stanislaw Lem. Hakkında yazacağım eser, okuması iki üç gün, etkisi ise bir hayli süren Gelecekbilim Kongresi. Alternatif bir gelecek mi yoksa kıyamet senaryosu mu ne olduğuna karar veremedim.
Polonya’nın bağrından kopup gelen, ülkemizde ise Aden ve Solaris kitapları ile tanınan Lem, kitapları en çok okunan bilimkurgu kalemlerden bir tanesi. Kitaplarının 40 civarı dile çevrildiğini de ekleyerek yazarın 1971 yılında kaleme aldığı Gelecekbilim Kongresine geçiyorum. Ijon Tichy sekizinci Gelecekbilim Kongresine katılmak için -pek de gönüllü olduğu söylenemez- Kosta Rika’ya gider. O dönemde iç karışıkları had safhada olan ülke, o yılki toplantının ana konusunun cisimleşmiş hali gibidir. Söz konusu kongrede ele alınacak konu: Artan nüfusun gelecekte doğurabileceği sorunları en aza indirgeyecek alternatiflerin üretilebilmesi. Dünyanın birçok ülkesinden (64 ülke, 190 küsür kişi) alanında uzman bilim adamlarının katıldığı kongre Hilton otelinde yapılacaktır. Otelde Ijon ve meslektaşları haricinde farklı gruplarında “toplantıları” vardır.
Toplantılar belirlenen gün ve saatte başlar, ülkelerin önerileri dinlenir, tartışılır ve ilk gün biter. Ijon, -mecbur kalması sebebiyle- odasındaki musluktan su içmek zorunda kalır ve ne olursa o zaman olur. İçtiği suya karıştırılan kimyasal halisünasyonlar görmesine neden olur. Öyle ki, kendisine zarar verir ve bu onu hiç olmadığı kadar mutlu eder. İstemsiz olarak aldığı ilacın etkisi kısa bir süre sonra geçer. Yaşadıklarından kimseye bahsetmeden kongrenin ikinci gününe hazırlanır.
İkinci güne gelinir, toplantı başlar. Kısa bir süre sonra göstericiler ile askerin arasındaki çatışmalar şiddetlenir. Bundan güvenliğinin üst seviyede olduğu düşünülen Hilton Hotel de nasibini alır. Asker, oteli ve çevresini bombalamaya başlar. Bununla beraber göstericiler üzerinde kullandıkları bir kimyasal madde inanılmaz görüntülerin ortaya çıkmasına neden olur. Zira gazdan etkilenen herkes kendini etrafındaki insanları sevmeye ve acı çekmeye adar. Kendi başına gelenin bir benzerinin ortaya çıktığını fark eden Tichy, sevdiği meslektaşı Profesör Trottelreiner ile beraber gazdan etkilenmeyeceğini düşündüğü kanalizasyona saklanır.
Kısa süre sonra kurtarma ekibi gelir ve profesör ile Tichy’yi kanalizasyondan çıkartır. Nerede olduğunu, hangi zamanda olduğunun farkına varamadan göstericilerin saldırısına uğrar. Gözlerini hastanede açan Tichy, içinde bulunduğu durumu kavramakta gecikmez. Beyninin güzel bir siyahi kadının vücuduna aktarıldığını öğrenmesinden çok kısa bir zaman sonra hastane saldırıya(!) uğrar. Bu defa gözlerini açtığında ise kendisini şişman, kızıl saçlı sakallı bir adamın bedeninde bulur. İç içe geçen sanrılar sayesinde kafası gittikçe karışan adamımız aklını kaybetme sınırındayken doktorlar olaya müdahale ederler ve Ijon Tichy, uygun görülen bir tarihte tekrar uyandırılmak suretiyle dondurulmak uyutulur.
Yıl 2039. Tichy kendi yaşadığı zaman diliminden yaklaşık 150 yıl sonra hayata gözlerini “ikinci kez” tekrarcanlanhanede (kitapta bu ve benzeri birçok geleceğin dünyasına ait terim var) açar. Dünya çok değişmiştir. Nüfus 25 milyar sınırındadır ve insanlar mutludur (bu kadar kalabalığın hepsi mi, anlaşılan hepsi). Kitapçı kavramının olmadığı, dünyaca ünlü sanat eserlerinin orjinallerinin çok ucuza alınabildiği ve hatta Nobel Ödülü almanın bile çocuk oyuncağı olduğu bir gelecektir bu. Hakkında hiçbir fikri olmadığı bu dünya ile ilgili dersler almaya, topluma uyum sağlamayı öğrenmeye başlar ve bu sırada günlük tutmaya karar verir. Tüm bu zaman boyunca geçmişten gelen adamımız dışarıdan bakıldığında her şeyin kusursuzca yürüdüğü bu dünyanın gerçek yüzünü kavramaya başlar.
Benzerini daha önce okumadığım bir kitaptı Gelecekbilim Kongresi. Eşine az rastlanacak kalitede kurgusu ile Stanislaw Lem’in diğer eserlerinden aşağı kalır yanı yoktu. Sayfa sayısının azlığı bir nevi avantaj. Az zamanda harika bir kitap okumanızı sağlıyor. Buna karşılık bittiğinde “keşke biraz daha devam edeydi” dedirtiyor. Cem Yayınları’na kapak tasarımı içinde ayrıca teşekkür etmek isterim. Harcadığınız vakti sonuna kadar hak edeceğini iddia edebileceğim bir kitabı okuyun derim.