Harper Lee ve Geride Bıraktığı Büyülü Eseri Üzerine: Bülbülü Öldürmek

Derken günün birinde, kasabada yaşayan siyahi bir adam olan Tom Robinson, beyaz bir genç kadına tecavüz etme suçundan tutuklanır. Yargıç, bu davada Robinson’ı savunması için Scout’un babası Atticus Ficnh’i görevlendirir ve Finch de bunu kabul eder, ancak sırf bu sebeple kasabalının büyük tepkisiyle karşılaşır. Scout ve Jem de, babalarının tüm itirazlarına karşın bu haklı davada onun yanında olmak isterler ve ailece birçok tepkiyle karşılaşırlar. Özellikle Büyük Buhran döneminde küçük bir Güney kasabasında yaşanan bu tarz bir olayda, masumiyeti herkesçe gözler önündeyken bile bir siyahi vatandaşın suçlu bulunmasının normal sayılacak bir olay olarak görüldüğü bir zamanda, Atticus Finch ve çocuklarının doğru olanı savunup önyargıları parçalamak için giriştikleri onca zahmet özellikle dikkate değerdir.

mockingbird-2

Kitabın yazım süreci, Harper Lee için bir kitap yazma girişiminden ziyade, kendi geçmişinde yaşadıklarının da etkisiyle almış olduğu notlarla girişilen bir hatırat şeklinde başlamıştır. Hatta bir havayolları şirketinde çalışan Harper Lee, arkadaşı Truman Capote’nin kendisini yönlendirdiği bir edebiyat ajansındaki editör sayesinde cesaretlendirilmiştir. Bu editör ona, havayolları şirketindeki işini bırakmasını ve yazmaya odaklanmasını önermiş, arkadaşlarının da maddi desteğiyle Lee, bir sene boyunca devamlı yazmıştır. Daha sonra, 50’li yılların ünlü editörlerinden biri olan Tay Hohoff, orijinal haliyle Go Set A Watchman (yazının başından da hatırlarsınız ki bu isim daha sonra, Harper Lee’nin ikinci romanına verilmiştir) olarak adlandırılan eser, Hohoff’un deyimiyle “yayımlanmaya hazır bir eserden ziyade anekdotlardan oluşan bir elyazması” olarak değerlendirilmiş ve Lee’yi hikâyesi üzerinde bir derleme yapmaya yönlendirerek son halini aldırmıştır. Sonunda eser To Kill A Mockingbird ismiyle yayımlanmış ve yayımlandığı sene büyük bir ilgi görerek Lee’yi Pullitzer Ödüllü bir yazar yapmıştır.

mockingbird-3

Eserin 1962 yılında Robert Mulligan tarafından çekilmiş başarılı bir de uyarlaması vardır. Gösterime girdiğinde yapımcılarına bütçesinin 10 katı parayı ve başrol oyuncusu Gregory Peck’e de En İyi Erkek Oyuncu Ödülünü (bir de En İyi Uyarlama Senaryo ve En İyi Sanat Yönetimi ödülleri de var) kazandıran film, sinema tarihinin de en iyi filmlerinden biri olarak akıllara yer etmiştir.

Harper Lee, Truman Capote’yi anlatan iki başarılı filmde de görülmüştür. Philip Seymour Hoffman’ın En İyi Erkek Oyuncu Oscarını aldığı Capote filminde Lee’yi başarılı oyuncu Catherine Keener, Capote’nin Toby Jones tarafından canlandırıldığı Infamous filminde de Sandra Bullock canlandırmıştır.

Capote filminde, Capote ve Lee’yi canlandıran Hoffman ve Keener

Capote filminde, Capote ve Lee’yi canlandıran Hoffman ve Keener

Harper Lee gibi büyük ve bir o kadar da alçakgönüllü bir yazarın ölümünün şaşkınlığını ve üzüntüsünü yaşadığımız ve artık ölümlere alışır hale geldiğimiz bu tuhaf günlerde, bu yazının eseri henüz okumamış birçok Kahramangil için büyülü bir dünyanın kapısını biraz olsun aralayabilmesini umut ediyorum. Tüm dünyada birçok gence okumayı sevdirmiş bir eserden söz ediyoruz. Öyle büyük bir eser ki, belki de yazarı bile kendini aşamayacağını ya da bu eserin yanına yanaşabilecek başka bir şey yazamayacağını anladığı için hayatı boyunca başka bir hikâyeyi kaleme alma girişiminde bulunmadı.

Hayatıma damga vurmuş en önemli iki yazara, Harper Lee ve Umberto Eco’ya selam olsun, ikisi de ışıklar içinde uyusunlar.

Yorumlar