Hırsızlar Cumhuriyeti: Locke Lamora’nın Başı Asıl Şimdi Dertte
-
Zülfikar Yamaç
- Kitap
- 21 Eylül 2016
İşin İçinde
Mesleği(!) itibariyle birçok kez siyaset dünyasından önemli simalarla karşı karşıya gelmiş ve genelde de her birini dolandırmış olan Locke ve Jean bu defa direkt olarak politika sahnesinin aktörleri olarak karşımızda. Diğer kitaplara nazaran senaryosu itibariyle oldukça farklı bir yaklaşım olmuş bu ve yukarıda da dediğim gibi; neredeyse her şeyi yapmanın serbest olduğu ortamda ikili oldukça rahat hareket ediyorlar. Okuma keyfi olarak Locke ve Sabetha’nın karşılıklı hamleleri, birbirlerinin planlarını suya düşürmeleri vs. oldukça eğlenceliydi. Şöyle düşünün; önceki kitaplarda sadece bir tane dolandırıcı, hırsız, yalancı, düzenbaz varken bu kitapta iki tane var ve bunlar rakip.
Bütün bu siyasi çekişme ve oyunların yanında bir taraftan da yıllar önce filizlenen Locke-Sabetha aşkını okuyoruz. Kitap içerisinde iki farklı hikaye anlatılıyor. Bir tanesi malumunuz ezeli bir rekabet havasında geçen seçim, bir diğeri ise yıllar önce Peder Zincir, Centilmen Piçler’in başında olduğu sıralarda çevirdikleri bir tezgah olan Hırsızlar Cumhuriyeti adlı tiyatro oyunuyla ilgili. Çocuk yaştan itibaren aldıkları eğitim sayesinde yıllarını bu işe harcamış profesyonel aktörler gibi sahneledikleri oyununun yanında bir yandan da aşk hikayesi okuyoruz. Locke için bir saplantıya dönüşen bu aşk, ilerleyen yıllarla birlikte Sabetha tarafından da karşılık buluyor. Bu yönüyle alıştığım bir Centilmen Piç hikayesi olmadı açıkçası. Biz alışmıştık, sürekli bir kovalamaca, paçayı zor kurtarmayı geçtim, ölümle kıl payı mesafesinde vals yapılmasına, denizde köpek balıklarıyla selam dururken karada her an celladın ilmeğine yakın fikirlere atılıp, canı pahasına kumar oynayan Centilmen Piçler’e. Bu yüzden diğer kitaplara nazaran daha az yoğundu diyebilirim. Aşk meşk işleri hırsız, uğursuz tayfasının da hakkı elbet ama okuyucu olarak daha fazla bela istiyor insan.
Devam
İlk kitap efsaneydi. İkinci kitabı kendime daha yakın hissetmiştim açıkçası. Ne de olsa denizde geçiyordu. İsmi bile güzel, Kızıl Denizler Altında Kızıl Denizler. Hırsızlar Cumhuriyeti’nin ise farklı bir havası var. Diğer kitaplardaki senaryolardan daha farklı bir konu içeriyor ve bunu tüm çetenin geçmişine yapılan bir yolculuk havasından geçen bir yan hikaye ile başarılı bir şekilde bir araya getirmiş yazar. İşin en güzel tarafı ise seri devam ediyor. Açıkçası en güzeli de bu oldu. Centilmen Piçler’in başına gelenlerle ilgili okuyacağımız en az bir kitap daha var. Hem de ne kitap, benden söylemesi. Şimdiden heyecanlanmaya başladım.
Scott Lynch çok iyi bir şey yakaladı ve devam ettirmesini de becermiş. Yarattığınız karakterleri okuyucuya sevdirmek genelde zor bir iş. Ancak ben dahil birçok okur Locke Lamora ile bayağı bayağı samimi oldu, kanka kıvamına geldik diyebilirim. Onu geçtim seçtiği konuları işleme başarısı ile de göz dolduruyor kendisi. Bunun böyle sürmesi dileğimi buradan ileterek dördüncü kitabı bekliyorum. Daha fazla düzenbazlık ve tezgah için daha fazla Centilmen Piç!