İçinde Kaybolacağınız Büyülü Bir Masal: Golem ve Cin

Kitabı okuyanlar ne düşünürler bilmem; ama ben Golem ve Cin’i herhangi bir kategoriye yerleştiremedim. Künyesinde tarihi kurgu ve fantastik yazsa da, bence kitabı tanımlamak için ikisi de yeterli değil. İçinde iki türden de ögeler barındıran, ama ikisine de fazla gelen bambaşka bir konu var çünkü bu kitapta. İşin içine bir de o masalsı havası girince, sihirli karışım tamamlanıyor ve daha önce okuduklarınızdan çok farklı bir kitapla karşılaşıyorsunuz. Kitap size vaat ettiklerinin hepsini ve daha fazlasını veriyor.

Golem ve Cin, iki doğaüstü varlığın; kilden yapılan bir kadının ve ateşten yapılan bir erkeğin mistik hikayesini anlatıyor. Musevi folklorundan gelen, çok güçlü bir büyücünün yalnızlık çeken bir adama hizmet etmesi için yarattığı Golem; Polonya’dan Amerika’ya giden bir gemide sahibi tarafından uyandırılıyor. Ama çok geçmeden kader ağlarını örüyor ve Golem yaradılış amacını yerine getiremeden sahibi ölüyor. Arap ve İslam kültüründen tanıdığımız Cin ise bin yıl önce hapsolduğu ibriğin içinden bir erkek bedeninde çıkarak kendi toprakları olan Suriye çöllerinden kilometrelerce uzakta buluyor kendini. Biri kocaman bir kadın gibi görünse de aslında sadece birkaç günlük olan ve yaşamı hiç tanımayan; diğeri ise yaşı bin yıldan fazla olan ama içinde bulunduğu zamanı hiç bilmeyen bu iki varlığın yolları 1899 yılında New York’ta kesişiyor.

ny1

Ana karakterler Golem ve Cin olsa da, kitabın arka planı çok geniş. Cin’in ibriğe hapsedilmesine neden olan olayları ve kişileri, ibrikten çıktıktan sonra ona yardım eden kalaycı ustasını, ilişki yaşadığı bir genç kızı, Golem’i yapan büyücüyü, New York’a geldikten sonra ona yardım eden hahamı ve daha birçok karakteri de görüyoruz sayfalar ilerledikçe. Hatta bir yerden sonra karakter sayısı o kadar artıyor ve her birinin geçmişi en ince ayrıntısına kadar öyle bir anlatılıyor ki; hepsini akılda tutmak zorlaşabiliyor. Ama sonunda her şey yerli yerine oturuyor ve aslında hiçbir karakterin laf kalabalığı olsun diye anlatılmadığını görüyorsunuz. Rolleri baştan belli olan ve sıraları geldiğinde sahneye çıkan oyuncular aslında her biri. En önemsiz denilen karakter bile kitabın sonunda belirleyici bir rol oynayabiliyor. Bu da kurgunun ayrıntılı akışıyla birleşince ortaya güzel bir tablo çıkıyor.

Yorumlar